İSTANBUL / İHA - Takipsizlik kararında Başbakan ve Ulaştırma Bakanının usulsüz bir şekilde dinlenildiği ifade edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 25 Aralık soruşturmasında takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararında yapılan dinleme kararlarının ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla yapıldığı hatırlatılarak bu suçlama ile soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının özel yetkili olmayan birimi tarafından yürütülmesi gerektiği soruşturmanın yetkisiz bir birim tarafında başlatıldığına değinildi.
Özel Yetkili Terörle Mücadele Kanunu (TMK) bölümünde HSYK tarafından atanan 3 hakim olduğu hatırlatılan takipsizlik kararında “Nöbet listesine bakılmaksızın hep aynı hakim tarafından iletişimin dinlenmesine dair kararların verildiği, iletişimin tespitinin kesintisiz olması gerektiği kuralına uyulmayarak sürekli olarak kesintiler yapıldığı, yasaya aykırı delil toplandığı, hakkında soruşturma yapılması özel şartlara tabi olan kişiler hakkında dinleme kararı alınmaksızın diğer şüphelinin dinleme kararı üzerinden uzun süre dinlenilmeye devam edildiği” belirtildi.
“BAŞBAKAN VE ULAŞTIRMA BAKANI YASAL OLMAYAN ŞEKİLDE DİNLENİLDİ”
Haklarında herhangi bir dinleme kararı olmayan Başbakan ve Ulaştırma Bakanın dolaylı yollarla dinlenilmek suretiyle Anayasanın 83. ve 100. maddelerine açıkça muhalefet edilerek yasal olmayan şekilde soruşturma yürütüldüğü emniyetin her biriminin bağımsız olarak çalışması gerektiği halde Narkotik Büro ile Mali Şube’nin delil toplarken birlikte hareket ederek Emniyet Müdürlüğünün teamüllerine aykırı şekilde davrandıkları belirtilen takipsizlik kararında, “Soruşturmanın sonlandırılmasını gerektirir bir durum yokken takip edilen ihalelerin çoğunun yapılmadığı aşamada bütün birimlerin takipli dosyalarını 15- 17 Aralık tarihleri arasında sonlandırarak Cumhuriyet Başsavcılığımız getirmek suretiyle kolektif bir irade ortaya koydukları anlaşılmıştır” denildi.
“YARGI YETKİSİNİ KULLANAN MAKAMLARIN SİYASETİ DİZAYN GİBİ GÖREV VE YETKİLERİNİN BULUNMAMAKTADIR”
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin hatırlatıldığı açıklamada, "Yasama ve yürütmenin hukuk normları ile bağlı olduğu kadar, yargı yetkisini kullanan makamların da anayasa ve yasalara bağlı oldukları ve siyasetti dizayn etmek gibi bir görev ve yetkilerinin bulunmadığı” ifadelerine yer verildi.
