ANKARA / İHA - Duygulu anların yaşandığı törende gaziler kürsüden duygularını aktardı. Malul Gazi Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu’nun konuşması salonda uzun süre alkışlandı.
Genelkurmay Başkanlığı’nca 18-20 Eylül 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinliğe tüm gazileri temsilen 22 gazi ve ailesi katıldı. Genelkurmay Karargahı’ndaki Atatürk Kültür Sitesi’nde düzenlenen program, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Prof. Dr. Adnan Sofuoğlu, "Gazilik Unvanının ve Gaziliğin Tarihteki Yeri ve Önemi" konulu konferans verdi. Konferansın ardından "Gazilerimiz" adlı kısa filmin gösterimi yapıldı.
"NE YAZIK Kİ BU TOPRAK İÇİN CANIMIZI VERME ŞEREFİNE EREMEDİK"
Malul Gazi Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu yaptığı konuşmada, bu binanın üstünde yükselen bu toprakların şehide ve şehadete yabancı olmadığını belirtti. Türk milletinin bu coğrafyada geçirdiği yüzlerce yıl boyunca şehadet mertebesine yükselenlerin şehitlerin sayısını bu kara topraktan başka bilenin olmadığını belirten Aluçlu, "Bizler bu toprağın çocuklarıyız. Bu toprak üzerinde yaşayan her fert gibi bizde bu vatan için canımızı vermeye ant içmişiz. Gerektiğinde canımızdan özge evladımızı, kardeşimizi gözümüzü kırpmadan bu kutsal toprak için sunmaya yemin içmişiz. Bizler bu vatana bariz derecede sevdalıyız. Ne yazık ki bu toprak için canımızı verme şerefine eremedik. Fakat bu toprak için canını verme şerefine eren şehitlerimizle yan yana savaşma onurunu yaşadık" şeklinde konuştu.
Aluçlu, bir elleriyle şehadet kapısının tokmağına dokunurken diğer elleriyle geçip giden zamanın kapısını tuttuklarını belirterek, "Belki de bu şehadet kapısının tokmağına dokunduğumuz için, ölümün nefesini soluduğumuz için, düşmanın hain suratını defalarca kez gördüğümüz için bu mücadeleyi, bu kana kan, dişe diş, göze göz mücadeleyi duymayanlara, duyamayanlara, hissetmeyenlere, hissedemeyenlere anlatmak, duyurmak bize düşen. Biz Diyadin’de kurşun yiyen kardeşimize de, Sarayönü’nde şehit düşen teğmenimizi de, havanlanan karakolumuzu da iliklerimize kadar hissettik. Günlerce açılmayan yolları, yakılan okullara ses çıkartmayan yöneticileri de gördük, duyduk ve ızdırabını çektik. Fakat biliyoruz ki görmeden ümit ettiğimiz bu vatan için feyzi ölürsek yazılsın sengi kabrimize vatan mahzun, biz mahzun. Biz yine biliyoruz ki bu toprağın kara bağrında duran, hudutlarda alnına ışık vuran vatan evlatları hep vardı ve var olacaktır" ifadelerini kullandı.
"VALİLİKLERİN ENGELLİLERİN SORUNLARINI ÇÖZME İSTEKLERİ OLDUĞUNU ZANNETMİYORUM"
Sağlıklı bir insanın engelli bir insanın neler yaşadığını, çektiği ızdırabı ve sıkıntıyı anlayamayacağını söyleyen Aluçlu, "Ben kendi yaşam tecrübemle biliyorum ki engelli olmadan önce engellilerin yaşadıklarını, hissettiklerini ve zorluklarını bilemedim, fark edemedim ve bunun farkında olamadım. Bizim engelli olarak gazilerin sıkıntılarını aşmakta Silahlı Kuvvetler’den ziyade asıl büyük yerler kamu kuruluşlarındadır. Valilik, kaymakamlık ve belediyeler bizim günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıları aşmak için bize yardım etmek, bizi görmek, duymak ve bilmek zorundadır. Fakat böyle bir ihtiyaçları, böyle bir istekleri ve böyle bir talepleri olduğunu hiç mi hiç zannetmiyoruz. Maalesef. Ama biz yine de büyük vatan şairi Namık Kemal’in dediği gibi diyoruz ki bu dava uğranda yorganımız toprak, yastığımız mezar taşı olsun. Ve biz bu yoldan dönersek adımız alçak olsun" dedi.
Aluçlu’nun konuşması salonda bulunan tüm davetliler tarafından uzun süre alkışlandı. Konuşmanın ardından şiir dinletisi sunuldu.
"DEĞİL SİLAHIMIZI, BU VATANIN BİR TAŞ PARÇASINI BİLE KİMSEYE VERMEYİZ"
Malul Gazi Piyade Er Osman Çakmak ise, 1977 yılında Tokat’ta doğduğunu ve 1997’de vatani görevini yapmak için önce Manisa’ya, oradan da Şırnak’taki birliğine katıldığını ifade etti. Her zamanki gibi başı dik ve içinde vatan sevgisi ile komutanlarının kendilerine verdiği komut göreve çıktıklarını anlatan Çakmak, şunları söyledi:
"Bayrağımıza, vatanımıza ve milletimize layık bir evlat olarak görevime devam ettim. 5 Kasım 1997 sabah 5 sıralarında 1521 rakımlı tepenin yol emrini almak için göreve çıktık. Görev yerine doğru yaptığımız intikal esnasında mayına basma sonucu sol bacağımı diz altından kaybettim. Patlama sonrası komutanım beni en hızlı şekilde Şırnak Devlet Hastanesi’ne yetiştirmeye çalışırken ’Evlat bir isteğin var mı?’ diye sordu, ben de patlama etkisiyle ‘Evet komutanım silahımı alabilir miyim?’ dedim. Beni kırmayarak silahımı yanıma getirdi. Bende ‘Komutanım bizler can vermediğimiz sürece değil silahımızı, bu vatanın bir taş parçasını bile kimselere vermeyiz’ dedim."
İstiklal Harbi gazisi emekli Piyade Albay Mustafa Şekip Birgöl’ün kızı İpek Tülay Artunç ise, şehit nurlanmış gazinin ise onurlanmış asker olduğunu söyledi. Gazilerin geçmiş ile gelecek arasında köprü olduğunu dile getiren Artunç, "Gazi zengin tarihimizin bize emanetidir" dedi.
Daha sonra sinevizyon gösterimi eşliğinde "Kahraman Gaziler Destanı" oratoryosu icra edildi.
"SİZİN FEDAKARLIĞINIZIN EMSALSİZ OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ"
Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen kahramanlar ve ailelerine seslenen Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, "Adana, Ankara, Aydın, Balıkesir, Elazığ, Eskişehir Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Manisa, Ordu, Samsun, Siirt, Uşak,Van ve Yalova. Zaman farklı ve savaşlar değişmiş olabilir ama sonuçta vatan aynı, maksat ve inanç aynı" dedi.
Gazilerin tarih boyunca yüce Türk milletinin bekası için gösterdiği kahramanlıklarla bugün aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelen her türlü tehdide karşı vermekte oldukları mücadelede sarsılmaz inanca ilham kaynağı olduklarını belirten Güler, "Sizler tarih boyunca yüce Türk milleti için gösterdiğiniz kahramanlıklarınızla, bugün aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelen her türlü tehdide karşı vermekte olduğumuz mücadelede sarsılmaz inancımıza ilham kaynağı oldunuz, tükenmez gücümüze güç kattınız. Sizler yüce Türk milletinin en değerli gurur kaynağı oldunuz. Türk milleti sizlerin fedakarlıklarını hiçbir zaman unutmayacaktır. Birlik ve bütünlüğümüzün, yurt sevgimizin, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ölümsüzleşen abideleri olan siz kahraman gazilerimiz, her zaman vefa dolu gönlümüzde yaşayacaksınız. Bizler, yurdumuzun ve dünyanın her köşesinde milletimizin bağımsızlığı için kan dökerek bu vatanı bize armağan ettiğinizin bilincindeyiz. Kahraman gazilerimiz ve değerli aileleri, huzurlu olunuz ve bize güveniniz. Çünkü gücünü Türk milletinin engin sevgi ve güveninden alan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, dün olduğu gibi bugün de aynı inanç ve azimle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ’İlelebet payidar kalacaktır’ dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin kutsal vatan topraklarının bölünmez bütünlüğünün, yüce Türk milletinin birlik ve beraberliğinin koruyucu olmaya devam edecektir. Sizin fedakarlığınızın emsalsiz olduğunun farkındayız. Sizler almayı düşünmeden verdiniz. Bu nedenle size bunun karşılığını ödemek de mümkün değil. Yine de Genelkurmay Başkanlığı olarak, sizlere olan vefa borcumuzun her zaman bilincinde olduğumuzu ve hayatınızı kolaylaştırarak daha iyi standartlarda bir yaşam sürdürmenizi sağlamak için başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere ilgili bütün kurumlarla yoğun bir gayret içinde faaliyetlerimizi sürdürdüğümüzü bilmenizi isterim. Şehit aileleri ve gazilerimizin talepleri birimlerimiz tarafından hassasiyetle değerlendirilmekte, imkan ve kabiliyetimizde olanlara ivedilikle cevap verilmekte, diğerleri ise düzenli olarak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına iletilmektedir. Her türlü konuda yardım ve desteğe hazır olduğumuzu biliniz ve lütfen bizimle irtibatınızı devam ettiriniz."
Prof. Dr. Adnan Sofuoğlu ile birlikte gazilere ve davetli diğer gazilere günün anısına hediye takdim edildi. Daha sonra Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, gaziler ve askerle beraber öğle yemeği yedi.
