TİC Holding Header
  • USD 32.377
  • EUR 35.032
  • Altın 2323.877
  • BIST 100 9129.19
  • Yaşam

Keneden korunma yolları

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sünbül, 'Hastalık kenelerle bulaştığı için kenelerle mücadele önemli ancak zor bir iştir' dedi.
Keneden korunma yolları
Ozan Koltuk - SAMSUN / İHA - Havaların ısınması ile birlikte artış gösteren keneler konusunda önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mustafa Sünbül, “Keneler, beslenme amacıyla insanlardan kan emme sırasında hastalığı bulaştırmaktadırlar. Bu nedenle hastalığın görüldüğü bölgelerde yaşayanların veya o bölgelere piknik, ziyaret amacıyla gidenlerin dikkatli olmaları gerekmektedir. Belli aralıklarla vücutta kene kontrolü yapılmalı ve keneye rastlandığında uygun şekilde vücuttan uzaklaştırılmalıdır. Kene ezilmemeli, üzerine kolonya, ispirto, gazyağı gibi kimyasallar dökülmemeli, ağız kısmı koparılmadan cımbız veya benzeri bir aletle deriye yapıştığı yerden usulüne uygun şekilde çıkarılmalıdır. Bu işlemlerin sağlık kuruluşlarında yapılması tıbbi açıdan daha uygundur. Kene yapıştığı yerden elle koparılmamalı, üzerine sigara basılmamalıdır” diye konuştu.

Riskli bölgelerde yaşayan veya geçici olarak bulunanların çıplak ayakla yere temas etmemeye özen göstermesini isteyen Prof Dr Mustafa Sünbül, “Ayrıca kenenin daha kolay fark edebilmesi amacıyla açık renkli ve uzun kollu giysiler tercih edilmelidir. Pantolon paçaları çorap içine alınmalıdır. Vücudun açık kısımlarına kene kovucu spreyler sürülebilir. Keneler için yaşam alanı görevi yapan hayvan barınaklarındaki çatlaklar ve kovuklar sıva ile kapatılmalı ve ahırlar belli aralıklarla ilaçlanmalıdır. Park bahçe gibi açık alanların keneler için ilaçlanması ise hastalıktan korunmada piknik yapanlar için asla bir güvence oluşturmaz. Bu tür ilaçlamalarla keneleri yok etmek mümkün değildir. Hastalık taşıyan keneler sıklıkla yüksek rakımlı orman, makilik alanlar veya buralara bitişik tarım arazilerinde yaşamaktadır. Şu ana kadar sahil bölgelerinden hasta başvurusu olmamıştır” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 2002 yılında başlayıp 2009 yılına kadar artarak devam eden hastalık, son yıllarda duraklama ve kısmen azalma eğilimine girdiğini vurgulayan Sünbül, “Bu neticenin elde edilmesinde hastalıkla mücadele çalışmaları, alınan önlemler, toplumun hastalıkla ilgili bilgi düzeyinin ve hastalığa karşı duyarlılığının artması şüphesiz önemli katkı sağlamıştır. Ancak hala ülkemiz için ciddi bir sağlık sorunu olma özelliğini de korumaktadır. Türkiye’de son 11 yılda bu hastalıktan 400’den fazla hasta maalesef kaybedilmiştir. Bunların bir kısmı ise hastaların tedavisinde görev alan sağlık personelidir. Hastalık bilindiği gibi ilkbahar ve sonbahar arası mevsimde görülmektedir. Bu yıl ılık geçen kış mevsiminden sonra baharla birlikte, kliniğimize vakalar önceki yıllara göre daha erken başvurmuştur. Bu nedenle vatandaşlarımızın zorunlu olmadıkça hastalığın sık görüldüğü bölgelere özellikle ılık ve sıcak mevsimlerde seyahat etmemeleri, bu tür bölgelerde bulunanların da korunma önlemlerine azami dikkat göstermeleri hayati önem arz etmektedir” ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın