Cem Özer

Cem Özer

Laik dinsizler..

Başlık dikkatinizi çekti değil mi? Çünkü ne zaman dikkat dağıtılmak istense bu başlık ortaya atılır.
Laik dinsizler..
Mesela kafaların karıştırılması gerektiğinde. 

Okumuş cahillerle, okutulmamış cahiller laikliği dinsizlikle karıştırır. 

Daha doğrusu laikliğin dinsizlik olmadığını bilenler; bunu böyle sunmayı, öğretmeyi tercih eder. 

Laiklik dindarlığın karşıtı değildir. 

İnançlı olmanın da karşıtı değildir. 

Çünkü bir insan dindar olmayabilir ama inançlı olabilir. 

Tüm bunların karşıtlığını tanımlayan tek kavram ateistliktir (tanrı tanımazlık).

Her neyse bunlar başka bir yazı konusudur. 

Gelelim laiklik neden dinsizlik değildir konusuna. 

Çünkü laiklik bireysel ya da kişisel bir kavram değildir. 

Laiklik, bir yönetim biçimidir. 

Parlamenter sistem gibi, başkanlık gibi vs. devlet mekanizmasının hangi kurallara göre işleyeceğini tayin eden bir kavram. 

Dolayısıyla bireyin kişisel hayatına karışmaz. 

Yani, “Sen laisizme inanıyorsan, dini kurallara uymadan yaşamalısın“ demez. 

Bunu devletin yönetim şekline der. 

Ki devlet, onu yönetmek üzere oraya gelmiş olan insanların dini yorumlayışına, dine yaklaşımına, bağlı olduğu dine ve hatta mezhebe göre devleti yönetip, kendi gibi düşünenleri kayırıp, farklı düşünenler haksızlık etmesin. 

Bu ülkenin anayasalarında her zaman laiklik ilkesi olmuştur. 

Bu da; bu ülkede insanların özünde dinlerini, mezheplerini diledikleri gibi yaşamalarının garantisi olmuştur. 

Evet, geçmiş uygulamalarda başörtüsüyle ilgili sıkıntı kısmen (eğitim ve mesleki alanda) yaşanmıştır ama kimse inançlarından dolayı yargılanmamış, ceza almamış, ya da dini gereklerini yerine getirmekte zorluk yaşamamıştır. 

Yaşanan sıkıntı da anayasal değil, uygulamadan kaynaklanmıştır. 


Mesela kimse oruç tuttuğu için dışlanmamış, aşağılanmamış, başörtüsünden dolayı ötekileştirilmemiş (sosyal anlamda, toplum içinde), namaz kıldığı için hor görülmemiş, ceza almamıştır. 

Tam tersi bunları yapmayanların toplumsal anlamda darp olaylarını duymuşuzdur. Diğer din ya da mezheplere mensup insanların aşağılandığını, hatta din ve mezheplerinin hakaret olarak kullanıldığına şahit olmuşuzdur. 

Şimdi, anlaşılıyor ki mesele uygulamadadır. İşte dindar bir yönetim gelince sıkıntı kalkmıştır ve kazanılmış haklardan geri dönülmeme prensibinden hareketle, bundan sonra da kim gelirse gelsin farklı olmayacaktır. 

Çünkü yukarıda da dediğim gibi laiklik bunu engellemez. Uygulama engeller. 

Laiklik yalnızca bir dini değil, diğer tüm dinleri, mezhepleri, inançları ve hatta inançsızlığı güven altına alır. 

Dindar anayasa olmaz. 

Bu madde olarak konamaz. 

Çünkü hangi dine ve hangi mezhebe göre dindar anayasa yapacaksınız?

Diğerleri ne olacak?

Zaten dini kaidelere göre devlet yönetecekseniz, ona şeriat denir ki anayasaya ihtiyaç yoktur. 

O zaman da Ortadoğu’da, egemenlerinin dışında belini bir türlü doğrultamayan devletlere, halklara dönersiniz. 


Laiklik Fransa, Almanya anayasalarının dışında doğrudan madde olarak yoktur. Yanılmıyorsam Yunanistan ve İtalya Anayasalarında dolaylı tarif edilir. 

Diğer ülkelerin anayasalarında yoktur, çünkü onlarda teknik anlamda bizimki gibi anayasalar yoktur. 

Neden mi?
Çünkü onların çoğu monarşik devlet yapılarıdır (kraliyet) ya da 20. yy’ın sonları, 21. yy’ın başlarında dönüşmüşlerdir. 

Bu monarşik devletlerin çoğu teamüllere göre yönetilir. 

Mesela İngiltere’de anayasa yoktur ve kraliçe her yetkiye sahiptir ama kullanmaz, ayıptır. 

Başbakan uygulamaları için kiliseden patrikten fetva almaz. 

Yasaların İncil’e, Hristiyanlık’a uygun olup olmadığı düşünülmez. 

Sanırım her şeyi kulaktan dolma öğrenmeyi, doğrusunu yanlışını ayırt etmemeyi, mukayese ederek değil, inandığımızı, bilgimizi olumlayan bilgiyi tercih etmeyi, bilgimizin, düşüncemizin doğru olduğunu, ondan şüphe etmemeyi, sevdiğimiz insanların söylediklerine inanmayı, onların asla yanılmayacağını düşünmeyi seviyoruz. 

O yüzden de düşünsel, zihinsel, sanatsal, bilimsel, felsefi, estetik alanlarında olduğumuz yerde sayıyoruz.

Bir tek inşaatta ilerledik. 

Onda da dev projeleri yerli müteahhit de olsa, taşeron olarak mimari ve mühendislik işlerini başta Japonlar ve İtalyanlar olmak üzere yabancılar yapıyor. 

Bir şeyi, tek bir şeyi unutmayalım. 

Kim olursak olalım, bulunduğumuz yere T.C. ve onun temel ilkeleri ile demokrasi sayesinde geldik. 

Aksi bir durumda ya da rejimde hiçbirimiz olduğumuz makam ve mevkilerde olmayacaktık. 

Elbette hatalar, eksiklikler, gedikler olacaktı. Bunun için farklı partiler, farklı zamanlarda seçilir ve iş başına getirilir. Beceren kalır, beceremeyen değiştirilir. 

Baharınız bahar, güneşiniz sıcak olsun.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın