Aynı baykuşlar II

Virüs salgını nedeniyle ticari hayat durma noktasına geldi. Esnafın büyük çoğunluğu dükkanını açamıyor, açan da iş yapamıyor. İsteyerek ya da istemeyerek işçi çıkartmak zorunda kalıyor.
Aynı baykuşlar II
Halen ciddi bir sorun olan işsizler ordusuna yenileri katılıyor. İşi bozulan esnafın, işsiz kalanların yüreklerinde, hanelerinde korku, endişe hakim.

Çocuklar, analar, babalar hem virüsten, hastalıktan hem de ne getireceği belli olmayan yarınlardan, belirsizliklerden korkuyorlar, tedirginler, diken üstündeler.

Borçlu borcundan, alacaklı alacağından dolayı korkuyor.

Bu süreçte sırtını devlete dayamış işçiler, memurlar, emekliler rahatlar. Bu korkuyu şimdilik hissetmiyorlar.

Sosyal medyadan bilgelik mesajlarının epey kısmı da bunlardan geliyor. Tuzları kuru, işleri tıkırında.
Az da olsa maaşlar garanti nede olsa.

Devletin yardım kampanyası hakkında verip veriştirenlerin bir kısmı da bu zümreden.

“Geline oyna demişler, yerim dar demiş. Yerini açmışlar, yenim dar demiş” misali, vatan-millet, din ve devlet adına hiçbir hayırlı işe gönlü olmayan bir zümre var ve asla hayır söylemedikleri gibi bugün bile konuşuyorlar, susmuyorlar.

Devletimizin başlatmış olduğu "biz bize yeteriz Türkiyem" kampanyasını dillerine dolamışlar.

Neymiş efendim devlet dilenir miymiş, devlet sadakaya muhtaç mıymış, devlet bitmişmiş, mışmış da mışmış.

Devletin yaptığı sarayın, aldığı uçağın, ürettiği tankın hesabını bile bugün sorup, devletten intikam alma yarışına girmiş zavallılar var.

Matematikteki dört işlem gibi
Hayatta her şeyin sağlaması vardır.
Hayat, hadisat aynı zamanda test yapar, sonuçlar ortaya koyar...

Devlet vatandaşını elbette teste tabi tutmaz ama bu kampanya aslında bir testtir.

Böylesi bir afetle mücadele konusunda bugün bile ülkeleri kıtaları sömüren süper güçler dahi havlu atmış, sağlık sektörleri çökmüş, ekonomileri, sosyal yapıları, devlet işleyişleri sarsılmışken Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün vakarıyla, sükunetle, ciddiyetle, merhametle, büyük bir azim ve özveriyle milletinin hizmetinde…

Devlet ayakta, sağlık sektörü ayakta.
Ekonomik tedbirler alınmış, kriz yok...
Batılı süper güçler bile bu süreçte toplumdan katkı bekliyor, yardım kampanyaları düzenliyor.

Bu tür kampanyalar ekonomik katkı sağlamaktan çok öte, millet bilincini oluşturmak ve canlı tutmak adına çok önemli projelerdir.

Yani devlet paraya muhtaç olduğu için yardım kampanyası açıyor değildir; milleti birbiriyle kenetlemek için açıyordur.

Millet olma şuuru, milli birlik ve dayanışma şuuru herkesin işine gelmez doğal olarak. Bu devletin ve milletin altına dinamit koymaya ant içmiş birileri her zaman vardı, var olmaya devam edecekler...

Bazılarının bir iddiası var;
“Türkçülük yapanların büyük bir kısmı aslında dönmedir ama kamufle olmak için aşırı derecede Türklük vurgusu yaparlar. En çok Müslümanlık taslayanlar ise aslında münafıklardır.” diyorlar.

Bu tez doğru mudur?
Kamufle olmanın en güzel yolu bu mudur?

Dönmeler ve münafıklar tarih boyunca şu testi asla başarıyla geçememişlerdir;
Ortada para, pul, itibar, makam, mevki, şan, şöhret gibi bir menfaat varsa onu elde etmek için her yola başvururlar, her kılığa girerler, her eteği öperler.

Fakat kendilerinden maddi-manevi en küçük bir hizmet istenince, destek istenince anında yüzleri ekşir, sözleri ekşir, hemen tepki verirler.

Hatta isyan ederler.
Tarih bunun şahididir.

Bu ülkede, aslı, nesli, kanı geni başka başka milletlerden olduğu halde kendini Müslüman-Türk sayan milyonlar vardır. Halis muhlis bu vatanın evladıdırlar. Bu vatan, bu devlet için öl desen, ardına bakmadan ölüme koşarlar.

Bir grup daha vardır ki tam bir münafıklar topluluğudur.

Her zaman ve her yerde cazgırlık yapar, Türklük, Müslümanlık edebiyatı yapar.

Sözüne kanarsan en büyük, en asil Türk o zannedersin. En saf, en doğru Müslüman o zannedersin.
Ama her fırsatta, her zorlukta yan çizerler. Her şartta zeytin yağı gibi üste çıkmak, her daim haklı olmak, her nimete sahip olmak, her külfetten uzak durmak isterler.

Devletin, Türk Milleti'nin asil evlatları arasında başlatmış olduğu sosyal yardımlaşma çağrısına burun kıvıran, zırnık yok diyen, devleti dilenci ilan eden vb. bu tipler kim?

Bize yüz yıldır Türkün Türk’ten başka dostu yok diye ezberletilen söz mü yalan yoksa bunların Türklük iddiaları mı yalan, Müslümanlıkları mı yalan, insanlıkları mı yalan anlayamıyorum.

Yahudi hahamlar, Hristiyan papazlar yardım ediyorken laf ebeliği yapan, moral bozan, kampanyayı aşağılayan, yardımları dolaylı yoldan engellemeye çabalayan bu zavallılar hangi dinden, hangi genden geliyorlar, hangi sütle beslendiler?

Siyasi taraftarlık yüzünden mi böyle davranıyorlar?

Peki hangi siyaset, hangi siyasi hareket, hangi siyasi parti, hangi siyasi lider milletin derdine derman olmak, milli birliği sağlamak, pekiştirmek için devletin başlattığı bir organizasyon aleyhinde bulundu, bulunur?

Ülkemizde böylesi siyasetçiler, siyasi hareketler de mi var?

Siyasetini devletinden, milletinden, milli birliğinden daha önde tutan insan profili Türk olabilir, Müslüman olabilir, bu toprağın çocuğu olabilir mi?

Şu kriz ortamında bir garibin, yetimin, mağdurun, işsizin, borçlunun, bir çocuğun yüzünü güldürebilmenin büyüklüğünü anlayamayan insan değil haşerat bile olamaz.

Ben temenni etmem ama bu insanlar eğer tövbe edip insani bir çizgiye gelmezlerse şayet;
Devlete muhtaç olup devletsiz kalırlarsa...

Yardıma, merhamete, insanlığa muhtaç olurda merhamet bekledikleri tüm eller boş çıkarsa, sevgi ve destek sözleri tutmak istedikleri dillerden zehir zemberek nasihatler, tenkitler, hakaretler duyarlarsa, bugün ettikleri sözleri hatırlasınlar...

Meclisimizden, Hükümetimizden ve yargımızdan bir talebim olacak...

Hukuk sistemimizde var olan "Kamu hizmetinden men" cezasının kapsamı genişletilsin;
Devlet ve millet aleyhine konuşan ve çalışanlar, devlet ve millet düşmanlığı yapanlar, devlete ve millete karşı suç işlediği tespit olunanlar, milletin vergileriyle sunulan sağlık, güvenlik, eğitim vb. hizmetlerden bedava yararlandırılmasınlar.

Hakimler böyle cezalar verebilsinler ve versinler.

Devlet ve milletin sırtından geçinip yine devlet ve millet aleyhine çalışamasınlar.

Sövecek kadar yiğitlerse, bedelini ödeyecek kadar da yiğit olmaları gerekir...

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın