TİC Holding Header
  • USD 32.51
  • EUR 34.783
  • Altın 2498.932
  • BIST 100 9693.46

İnsanlar, inançlarıyla gurur duyarlar...

Bugün yazı dizisine bir ara verip, başka bir konuya değinmek istiyorum. On beş gündür adalet diye yollarda yürüyen CHP zihniyetine birkaç sözüm var, onu söylemek istiyorum.
İnsanlar, inançlarıyla gurur duyarlar...

İnsanlar, İnançlarıyla Gurur Duyar;

İnsanların dini ne olursa olsun. Neye inanırlarsa inansınlar bundan gurur duyarlar ve samimice inanırlar.

"İnanç" kavramını "saygı" ile ilişkilendireceksek "duymak" fiili ile birlikte kullanılması saçma olur. Belki "göstermek" fiili ile daha sağlıklı durabilir. o da ancak karşıt kavramı, yani inançsızlığa, saygı göstermekle tamamlanabilirse...

Bu yüzden, Başkalarının İnançlarına Hoşgörülü Olmak gerekir. Her insanın kendine özgü bir inancı vardır. İnsanlar, inanç olarak benimsedikleri değerleri kutsal kabul ederler. Bu kutsal değerlerinin aşağılanmasını, hakaret edilmesini asla kabullenmezler. Hatta, Kutsal değerler için ölmeyi şeref ve onur sayarlar. Bu yüzden, insanların; din ve kutsal değerleri konusunda duyarlı davranmak gerekir.

İnançlarımız bizce nasıl kutsal ve değerli ise başkalarının inançları da kendilerince aynı şekilde değerli ve önemlidir. Bizler inançlarımıza nasıl, saygı gösterilmesini istiyorsak, başkalarının da inançlarına saygı göstermek zorundayız.

Bu ne kadar güzel bir tespittir, "sevgide özgürlük, saygıda mecburiyet." Her şey için böyledir. Sevgide özgürdür her yürek! Sevgide davetsiz bir misafir olarak, istediği gönle konar. Sonra ilkel bir acı, sızıya dönüşür. Ve siz kendi gerçeğinizle yüzleşirsiniz. Yani siz istediğiniz için sevgi kartopu gibi yuvarlanmaya başlamamıştır, o kendi hür seçimiyle gönlünüzde yer bulup, büyümeye başlamıştır.

Saygı, bir zorunluluktur, Nezakettir. Başkalarının düşüncelerine, yaşam biçimine, örf/adet ve geleneklerine, din ve kutsal değerlerine saygılı olmak, davranışlarımızda da bunu onaylayan duruş ve söylem geliştirmemiz gerekmektedir.

Saygı duymanın zorunlulukla dışarıdan getirilen bir şey olmadığını, saygı denen şeyin içten geldiğini bilmeyen insanların kurduğu söz öbeğidir. (Söz Öbeği; Tek sözcükle anlatılamayan, anlatımı için birden çok sözcüğe gereksinim duyulan nesne ve kavramları karşılamaya yarayan dil birlikleridir.) zorla yapıldığı takdirde dayatılma olur. Bu yolla oluşan saygıların çoğunluğu da sonradan daha da büyük nefrete ya da karşı düşüncenin, sert tepki göstermesine, varsa taraf bulup büyümesine neden olmaktadır. ülkemizde de saygı duyma anlayışının oturmaması nedeniyle çok defa anlaşmazlıklar, hatta çatışmalara sebep olduğu bilinmektedir. Bunu ortadan kaldırmak için ülkede genel anlamda saygı duyma anlayışını, yeniden ve acil olarak tesis etmek gerekmektedir.

Adalet diye yola çıkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP düşüncesi bu ülkede hiçbir zaman başka düşüncelere, inançlara, hele İslam ve onun savunucusu Müslümanlara karşı, hiç anlayışlı ve saygılı olmadı. Tam tersi çok acımasız davrandı.

Kendisinden olmayana saygısı tahammülü yoktu. İktidarını asla paylaşmadı.

Kendisinden olmayanlara taktığı isimlerle, toplumda ucube gibi görünmesini istedi. Kavramların içini boşaltıp, kendince anlamlar yükledi. Bu kavramları ve tarihi okullarda eğitim diye dayattı. Şimdi “adalet” diye sokaklarda yürürken, sana bu millet inanır mı? Benim gibi yaşı 50'nin üzerinde olanlar, elinize fırsat geçtiğinde neler yaptığınızı yaşayarak gördü, şimdi sizin ceylan taklidi yürüyüşünüzle, kurt niyetinizi görmez mi sanıyorsunuz?

CHP gençlerine hatırlatmak için, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin birkaç tane “Adalet” sizliklerinizden söz edeyim.

1- İnsanların dini inançlarından kaynaklanan, ibadetlerine saldırılırken neredeydiniz? savunduğunuz “adalet”i dileyenlere neden kulağınızı tıkadınız.

2- Oğlunu bu vatana şehit veren analar, askeri kışlalara giremezken, “adalet” diye yeri göğü inleten feryatlarına neden kayıtsız kaldınız?

3- Başörtüsü zulmü ile Anayasadan kaynaklanan eğitim hakkı elinden alınırken, göz yaşlarını katık yapıp, geceleri dualarında, “Adalet” diye yalvaran çocuklarımız için hiç “Adalet” aklınıza gelmedi mi? Hatta hiç utanmadan başörtüsü yasağını düzenleyen yasanın iptali için Anayasa mahkemesine koştuğunuzda, bir gün bu adalet bize de lazım olacak diye, diye düşünmediniz mi?

4- Adaleti savunan, hakim ve savcılar, Askerlerin önünde, demokrasiye karşı alkış tutarken neredeydiniz? Darbecileri alkışlamak “Adalet” miydi yoksa?

5- Cumhur başkanı seçilirken, kafatasçı hakimlerinizle, özellikle Sabi Kanadoğlu denen hilkat garibesi ile, adaleti ayaklarınız altına alırken, “Adalet” diye göğü delen feryatları duyabildiniz mi?

6- Kur’an kursları, İmam hatipler ile ilgili düzenlemeleri yapanlara alkış tutup, “ben dinimin gereğini yaşamak, kuranı öğrenmek istiyorum“ diyen masumca istekleri duymazdan geldiğinizde, “Adalet” çığlıkları bulutlarda göz yaşı olup akmıştı biliyor musunuz?

Bunlar uzunca utanç tarihinizden sadece bir kaçı. Bu insanlara kendi topraklarında insanca, onurluca ve özgürce yaşama hakkı tanımadınız. Bunu asla unutmaz bu asil millet. Hani suya sormuşlar, neden böyle berraksın diye, suda “taşlara sürte sürte” sayın Kılıçdaroğlu bu millet CHP taşlarına ve engellerine sürte sürte, arındı ve uyandı . Kimse sizin sokakta “Adalet” söyleminize inanmıyor, inanmayacakta. Bu masum taleplerinizin, başkalarının sinsi planlarının bir parçası olduğunu çok iyi biliyor. Geçmişte okadar çok oyunlarınızı gördü ve çözdü ki, şimdi bu oyunları muhakeme etmek hiç zor gelmiyor.

Sayın Kılıçdaroğlu’nu telaşla sokağa iten neydi acaba? Bu dosyayı kimler tezgahladı? Tezgahlanan bu dosya, Enis Berberoğlu’na MİT dosyasını kim verdi? Berberoğlu konuşur diye panikleyip, kimlere mesaj vermek için telaşla sokağa attınız kendiniz? Diye her vatandaş gibi merak ediyorum bende.

Hadi bir anekdotla bitirelim bugünkü yazımızı.

Antepli bir çiftçi dağın yamacına acı biber ekmiş. Vakti gelinci de toplayıp, merkebi (eşeği) ile şehre getirir satarmış. Bir gün malı yükleyip şehre dönerken, merkebin inadı tutmuş. Dürtüyor, gitmez, çekiyor, gelmez...

Aklına bir fikir gelmiş, acı biberi kırıp yarısını merkebin poposuna sürmüş. Merkep acıyla kaçmaya başlamış. Bu defa da merkebin hızına, mal sahibi yetişemez olmuş.

Biberin diğer yarısını da kendi poposuna sürmüş. Canı fena yanmış, bu acıyla köye varmış.

Köylüler "nedir bu hal, niye koşturuyorsun, perişan haldesin, dur, biraz dinlen" demişlerelerse de dinletememişler… Acı biberden, canı yanan Adam, “siz merkebi durdurun, ben bir tur daha atacağım” deyip koşmaya devam etmiş…

Terörist başı FETO biberi üçe böldü. Birini Can Dündar’ın, diğer parçasını, Enis Berberoğlu’nun, geri kalanını ve en acı olan kök kısmını da; Kemal Kılıçdaroğlu'nun poposuna sürmüş.

Biri kaçarak, diğeri ceza evine girerek; finale vardı. Tezgahı kuran kumpasın hakim ve savcıları ile, şimdi koyun koyuna yatıyorlar. Kemal bey bu acıyla tutuşmuş, yolları arşınlıyor… Çünkü; Kemal bey de biliyor ki, İstanbul’a varsa da, bu dinmeyecek, sanırım bu teleşla ve panikle; bir tur daha atacak.

Ama Kemal bey, İstanbul'da bu acıyı kesmez.. Çünkü ipler biberi süren puştun elinde...

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri