TİC Holding Header
  • USD 32.377
  • EUR 35.032
  • Altın 2323.877
  • BIST 100 9129.19
Şükrü Serhat Serdaroğlu

Şükrü Serhat Serdaroğlu

Vebal..

Vebal!... iki hece! Yazmasıda kolay okumasıda, dilin kemiği olmadığı için söylemeside kolay...
Vebal..
Peki ya sorumluluğu! Sorumluluğu ağır, sorumluluğu meşakkatli, sorumluluğu çetin….  Kısacası taşıyabilmek her babayiğidin harcı değil…

Heleki bu ağır yükü sırtlanan kişinin işi siyaset  ise o zaman durumu çok daha zor.

Çünkü vebalin mesuliyet çemberi gitgide genişliyor, siyasetçi tercihleri ile yaptıkları ve yapmadıkları ile  tanıdığı tanımadığı birçok insanın hatta gelecek nesillerin dahi istikbaline etki ediyor, yaşadığımız tarihi süreç bunun sayısız örnekleri ile doludur...

Birgün Behlül Dânâ Harun Reşid'i görmek istemiş. Huzura gelmiş. 

Bakmış’ki Halife odasında değil fırsattan istifade çıkıp taht'a oturmuş. 

Bir süre sonra halifenin askerleri bakmışlar ki; birisi taht'ta  oturuyor, hemen apar topar aşağı indirip başlamışlar dövmeye!

Bir süre sonra Halife gelmiş.  

Bakmış ki, Behlül ağlıyor... 

Sormuş; "Niçin  ağlıyorsun Behlül, ne oldu?

Behlülden cevap yok. 

Bunun üzerine halife askerlere sormuş meseleyi; 

İçlerinden birisi; "Ey Mü'minlerin Emiri, baktık ki çıkmış sizin makamınızda oturuyordu. Biz de aklını başına alsın diye bir iki vurduk, işte o yüzden ağlar."

Behlül askerin cevabına itiraz ederek halifeye şöyle demiş;

"Hayır, Hayır!  Ben onun için değil, senin için ağlıyorum; Ömrümde birkez senin makama oturduğum için bu dayağı yedim. Sen ki; her gün burada oturuyorsun, acaba ne kadar dayak yiyeceksin?" der….

Bence makam mevki sahiplerinin aklından çıkarmaması gereken ibretlik bir hikayedir. 

Ecdadımız vebale çok dikkat ederdi, bırakınız insanı hayvanların dahi vabalini üzerlerine almamaya özen gösterirlerdi. 

Ancak biz bu hassas mirasa maalesef gereken önemi veremiyoruz. 

Hangi şehir olduğunu mühim değil, ancak vereceğim örnek ve  benzeri misaller maalesef birçok ilimizde yaşandı, yaşanıyor;

Yaklaşık yüzbin kişilik bir il için duyuyoruz'ki bir kamu arsası değerinin yaklaşık yirmide bir fiyatına bir cemaate satılıyor!

Satıldığından çok daha düşük fiyattan satış belgelendiriliyor, o’da ayrı mesele.

Oy devşirme hevesiyle değerinden misli misli düşük fiyata satılan bu arsa üzerinde oysaki kimler hak sahibidir hiç hesap ediliyor mu ? 

Hayatta olan yüzbin kişi, bunların geçmişi ve geleceğinide  hesap edersek kim bilir bu rakamın kaç katı insanımız bu alışverişten olumsuz yönde etkileniyor...

Vebali ise hiç şüphesiz bu alışverişi yapanlar ve yapmaya vesile ve sebep olanların üzerine olacaktır….

Peki ya o arsayı alan cemaate ne demeli, bu saatten sonra o arsa veya bina içindeki yapmış olacakları tüm ibadetleri acaba binlerce kişinin kul hakkının gölgesinde olmayacak mı...

Gayet tabi buradan kimlere ne kadar vebal çıkıyor  onu zaman gösterecek. 

Çünkü dedesi koruk yemiş, torunun dişi kamaşmış mutlak kader adalet edecektir...

Birde Peygamber Efendimizin S.A.V. Kamu malını yiyenlere karşı yaklaşımına bakalım;  Hayber’in fethi sonrası, sahabelerden birinin şehit olduğu bilgisi veriliyor. Ancak Hz. Peygamber,  "Hayır! işte o gördüğünüz kişi şehit olmamıştır, ben onu cehennemde görüyorum. Sebebi de kamu mallarından çaldığı bir giysidir." diyor. Ve ekliyor, "Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın."

Yıllarca Fetö terör örgütü nün yapmış olduğu sayısız sinsi planlar tüm şer odakları ve kötü niyetli zümrelerce kabul görmüştür.

İnsanımızın hassas değerlerini ve kanayan yaralarını hedef alıp bu istikamette milli ve manevi değerlerimizin pazarlamasını yapmış ve yaptırmışlardır. Çünkü yaklaşık yüz yıldır dini eğitim ve öğretimi hakkıyla elde edemeyen millet için zemin buna müsaittir...

Ard niyetle yazılmış roman ve hikâyeler, sinema, turizm, sağlık, eğitim, gıda ve daha birçok sektördeki erezyonu bu manevi pazarlamanın etkilerine dahil edebiliriz. 

Gününümüzde yaşanan toplumsal sorunlara şahit oldukça başarılı olduklarını kabul etmemek mümkün görünmüyor...

İşin garibi, etkileri, tesirli ve toplumsal zararları her ne kadar görülmüş olsa dahi hala müşterisi olan ve  gittikçe büyüyen bir pazar olma gerçeği ise yaşananlardan gereken dersi almadığımızın kanıtıdır...

Vebal dersine çok iyi çalışmamız gerekiyor.

Ecdadımız gibi bu meselenin önemini öncelikle vicdanlarımıza ve gelecek kuşaklara aşılamak zorundayız.

Aklımızdan asla çıkarmamalıyız  ki; bugün şuursuz bir evlat yetiştiriyorsak vebal sahibiyiz, öğretmen olupta öğrenciye doğruyu ve bilmesi gerekeni öğretmiyorsak vebal sahibiyiz, savcı isek, hakim isek hazırladığımız iddianame ile, verdiğimiz kararla vebal sahibiyiz, siyasetteki tercihimizi yaparken kullandığımız hatta etki ederek kazandırdığımız oy ile vebal sahibiyiz.

Siyasetçi isek icraatlerimizle, şühedanın emanetine halel  getirmemekle, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyup korlamakla vebal sahibiyiz. Sayet dikkat etmesek hiç şüphesiz ruzi mahşerde bütün mazlumların iki eli gömleğimizin yakasında olacaktır ve yapılan her yanlışın bedelini ağır ödeyeceğiz.

Deselerde; her koyun kendi bacağından asılacak, kokuşması neticesi herkesin rahatsız olması kaçınılmazdır. Selam ve dua ile...

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın