TİC Holding Header
  • USD 32.372
  • EUR 34.967
  • Altın 2323.91
  • BIST 100 8880.09
  • Asayiş

Şehidin kanının bulunduğu Türk bayrağına ailesi gözleri gibi bakıyor

Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında şehit düşen polis memuru Hüseyin Kalkan'ın ailesi, şehidin son ana kadar elinden bırakmadığı ve kanının bulunduğu Türk bayrağına gözleri gibi bakıyor.
Şehidin kanının bulunduğu Türk bayrağına ailesi gözleri gibi bakıyor
AJANSLAR - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde şehit düşen polis memuru Hüseyin Kalkan'ın kardeşi Cengiz Kalkan, ağabeyinin şehit olduğu sırada elinden bırakmadığı ve kanının bulunduğu Türk bayrağını evinin baş köşesinde tutuyor.

Ankara'nın Etimesgut ilçesi Eryaman semtinde yaşayan şehit polis memurunun kardeşi Cengiz Kalkan, ağabeyinin 15 Temmuz gecesinde darbecilere karşı Ankara Emniyet Müdürlüğünde verdiği mücadeleyi ve şehadete yürüyüşünü, AA muhabirine anlattı.

Kalkan, Ankara Emniyet Müdürlüğünün bombalandığı haberlerinden sonra ağabeyini telefonla aradığını ancak ulaşamadığını söyledi.

Bir süre sonra telefonu başka birinin açtığını, görüşme yaptığı kişiye telefonun kendisinde kalmasını söyleyerek emniyete doğru yola çıktığını aktaran Kalkan, emniyet yerleşkesine gittiğinde bir tankın teslim alındığını ve namlusuna Türk bayrağı asıldığını, bu sırada bir zırhlı aracın da teslim alınmaya çalışıldığını belirtti.

Kalkan, gördüğü polis yelekli kişilere ağabeyini sorduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Bulamadık. En sonunda Koruma Şubeden birilerini buldum. Ağabeyim Koruma Şube Müdürlüğünde çalışıyordu. Ağabeyimin ekibinden olan arkadaşlarını buldum. Şenel ağabeye, 'Ağabeyim nerede?' diye sordum. O da, ağabeyimin, arkadaşı Murat'ın aracıyla emniyete geldiğini söyledi. Şenel ağabey, 'Halden kamyonlar geliyordu, onları emniyetin önüne çektik, TOMA'ları da köprünün altına çektik. Hüseyin'e, 'Bunların zihniyeti bozuk, bunlar sıkacaklar. Şu kamyonun arkasından siper al, biz de buradan sıkarız.' dedim. Hüseyin de 'Ölümden öte köy yok.' dedi ve öylece yanımdan ayrıldı gitti. Ondan sonra bir daha görmedim' dedi."

Şehit olurken elinden Türk bayrağını bırakmamış
Ağabeyinin arkadaşı, Serhat diye bir polisin yanına geldiğini ve onunla birlikte hastaneleri aramaya başladıklarını anlatan Kalkan, şöyle devam etti: "En son Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine gittim. Morga gittik, ağabeyim orada şehadete kavuşmuş. Üzerinde Türk bayrağı örtülüydü. Oradakilere, ağabeyimin üzerine bayrağı onların mı örttüğünü sordum. Onlar da, 'Hayır, buraya geldiğinde zaten şehadete kavuşmuştu. Bayrağı elinde sıkıca tutuyordu. Biz döndürmeye çalıştık, yapamadık. Elindeki bayrağı açtık ve üzerine örttük.' dediler. 'Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' Herhalde bu mısraları en iyi bu durum açıklar. İlk şark görevi Şırnak'ın Cizre ilçesiydi. 1992-1994 döneminde terörün en yoğun olduğu zamanda çalışmıştı. İkinci şark görevi de Şırnak çıktı. Arkadaşlarına, 'Bizi tekrar Şırnak'a gönderdiler, orada bizi herkes tanıyor. Bize orada şehadet nasip olur.' diyormuş. Nasibinde şehadet varmış."

"Hüseyin ağabeyim gülerek gitti"
Kalkan, amcasının oğlu olan ve aynı zamanda Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Zafer Kalkan'ın, o gece darbecilere karşı ağabeyi ile birlikte mücadele eden gazi polis memurunu evlerine getirdiğini aktararak, "O gazi, ağabeyimin şehadetinin son anını, 'Halk var, biz varız, halk tekbir getiriyor. Kol kola girdik yolda duruyoruz. Birden tankların kapaklarını kapattılar taradılar. Hüseyin ağabey yerde yatıyor, gülüyor. Çatışmadan dolayı şoka girdi ve ondan gülüyor diyorum. Ağabey şaka yapma, kalk kalk diyorum. Hüseyin ağabey gülüyor.' diyerek anlattı. Hüseyin ağabeyim gülerek gitti." diye konuştu.

Ağabeyi şehit olduktan bir yıl sonra babasının da mide kanseri olduğunu belirten Kalkan, "Babam, vatan sağ olsun dedi, her şeyi içine attı. O süreçte biz tüm davalara gidemedik. Babamla ilgileniyorduk. Davanın birisine gittik, duruşma salonu dolu. Eylül ayında bir gittik, duruşma salonu boşalmış. Verilen cezaların yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Bu kadar şehidin gelmesinde kimin zerre kadar sebebiyeti varsa Allah hem bu dünyada hem de ahirette layıklarını versin. Dünya gözüyle de görmemimizi istiyorum. Hak ettikleri cezayı Mevlam nasip eder." ifadelerini kullandı.

Şehidin annesi Nurdane Kalkan da, evladının çok candan, özü sözü bir ve örnek bir kişilik olduğunu anlattı.

"Hiçbir kimseye öyle hazırlıklı ölüm nasip olmuş mu?"
Oğlunun temiz ve dürüst biri olduğunu vurgulayan anne Kalkan, şunları kaydetti: "Liseyi bitirdi, ondan sonra açık öğretimi kazandı. Üniversitenin ardından polis olmayı istedi. Sınavlara girdi, kazandı, polis oldu. Tayini Şırnak'a çıktı. O zaman bir üzüldüm, bir üzüldüm… Şırnak'ta da kaç sene çalıştı. Ankara Emniyet'in önünde şehit olacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi. Gözü karaydı. Sen tankın önüne geç, tanktan ateş edilince… Perşembe günü izinliydi, gitti saç sakal traşı oldu. Cuma günü Cuma namazını kıldı, gece de şehit oldu. Hiç kimseye öyle hazırlıklı ölüm nasip olmuş mu? Yapacak bir şey yok. Kabristana gidip geliyoruz. Evin her tarafı resimlerle dolu. Oğlumun fotoğrafını Emniyet Genel Müdürü Selami Bey çerçeveye koyup göndermiş. Gündüz vakit geçiyor da akşam… Özledim. Tabii ki rüyamda görüyorum. Zor. Şırnak'tayken bir saat uyumuyordum. Sabaha kadar namaz kılıp dolanıyordum. Oradan gel de, burada bu olayların olacağı hiç kimsenin aklına gelmez."
Yorum Yazın