İHA - Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, bireysel olarak temel fikirlere göre kazanç hırsı ile elindekini çevresine, yoksula veya insanlık için dağıtmaya aklı, fikri ve vicdanı yetmeyen kazanç sahiplerini bir kenara bıraktığını ifade ederek, “Zaten bu insani zafiyeti giderme ve toplu yaşamının olabildiğince eşitlenmesi amacıyla ve bir güç birliğinin nişanesi olarak ürettiğimiz ‘devlet’ en üst ve güçlü kurum olarak sorun çözücü ve paylaşımcı yapının oluşmasına katkı sunmalıdır. Varlıklı ama vicdan konusunda biraz sıkıntılı olan bireyi eleştirirken, asli sorumluluğu halkını en düşük düzeyde de olsa mutluluk ve refah içinde yaşaması için çalışacak devlet bu sorunun neresindedir?” dedi.
‘Kaynakların hakça dağıtımı’ deyişinin tam anlamıyla modern devletin işlevsel tanımı olduğunu belirten Azizoğlu, “Maddi ya da manevi, siyasi, ekonomik, hukuki tüm varlıklar ve haklar artık modern devletin halkına karşı aslı sorumluluğudur ve uygulamada da zaruri görevidir. Yaşadığımız ‘demokratik devletten’ hakça, doğru temellere dayalı, insani bir denge içinde devlet tarafından gerçekleştirilen evrensel hak ve özgürlükler ile halkın yüksek düzeyli refah beklentisi karşılanmalıdır. Bir yandan bireyin vicdani zafiyetine kahrederken, öte yandan bireyin yanında Hobbes’in deyimiyle bir ‘dev’ olan devlet zafiyet içinde olmadan halkın seçme seçilme iradesine saygı göstererek tek güç odağı olarak halkı temsil eden parlamento ve onun yönetim biçimine saygılı olmalıdır. Sosyal ve demokratik devletin sokakları perişan çocuklar ve işsiz genç adamlar, kadınlarla dolu olmamalıdır. Devlet neredeyse 100 yıllık gelişim süreci içinde nasıl ve neden bu basit denklemi çözemiyor? Tek sorumlu ‘ideolojiler’ mi, yoksa demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş hükümetlerin başarılarına kasıtlı ve bilinçli engel teşkil eden anti demokratik yapılanmalar mıdır?” diye konuştu.
