Fatma Güler -
Yapılacak bir iş, çalışılacak bir ders, öğrenilecek bir dil ya da daha birçok konuda hevesle başladığı öğrenme ve eğitim isteğini bir anda bahaneler üreterek terk etmeye başlar.
Tabi ki bu durum o kişiyi başarısızlıkla dolu bir hayatın içerisine doğru çekmeye başlar. Öğretmenin sınıfta öğrencilere konuyu hazırladınız mı diye sorduğunda bazılarının dediği ‘’elektrikler kesildi, misafir geldi’’ gibi bahaneler hayatta başarının gerisinde duran insanlar için en önemli kaçış noktasıdır.
Bahaneler belli zaman sonra alışkanlığa dönüşerek artık her alanda yayılmaya başlar; daha çocuklukta oluşan bu durum yetişkin olunca iş hayatında ve toplumsal ilişkiler içerisinde de kendine yer bulur. Bahanesi çok olanın en önemli yönü biraz da tembelliğidir.
Kendini bilen kişi bunu kabul eder ve dürüstçe ifade eder. Ancak bir şeyleri yapmamak için bahane üreten insan; artık tembelliğin pençeleri arasında yerini almıştır.
Zamanında olması gereken bir eğitim, öğrenim, yenilik, yapılması gereken iş gibi birçok oluşu bahanelerle geçiştiren kişi başarısız ve atıl bir hayatı yaşamaya mahkum olur.
Yapmak fiilinin zıttı olan bahane koşulsuz yenilginin en önemli alt yapısını oluşturur.
Zaman geçer durduramazsınız; bahanelere yüklenecek kadar kurgulayabildiğimiz bir zaman dilimi yok; o nedenle bahaneler üretmek yerine mücadele edip, özverili çalışmak kişiyi başarıya götüren en önemli davranış biçimidir.
