TİC Holding Header
  • USD 32.324
  • EUR 35.124
  • Altın 2297.323
  • BIST 100 8880.09
  • Genel

İzmir depreminde yıkılan Emrah Apartmanı davasının sanıkları hakim karşısında

İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde 30 kişinin hayatını kaybettiği Emrah Apartmanı'na ilişkin haklarında dava açılan 1'i tutuklu 3 sanığın yargılanmasına başlandı.
İzmir depreminde yıkılan Emrah Apartmanı davasının sanıkları hakim karşısında
AA - İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı.

Mahkemenin başkanının iddianameyi okumasının ardından tutuklu sanık bina fenni mesulü ve statik-betonarme proje müellifi inşaat mühendisi T.A. savunmasını yaptı.

T.A. binayı 1975 deprem yönetmeliğine uygun yaptığını ve İnşaat Mühendisleri Odası tarafından titizlikle incelendiğini, uygun bulunduğunu ve inşaat ruhsatı verildiğini söyledi.

Proje müellifi olarak sorumluluğu olmadığını düşündüğünü belirten T.A. şunları kaydetti: "İnşaat yapımı, müteahhit, şantiye şefi ve taşeronlara aittir. İmar kanunu, fenni mesule inşaatın projeye uygun bir şekilde yapılmasını sağlamak sorumluluğunu verir. Fenni mesuller müteahhidin elemanı değildir, kanun gereği atanırlar, ihtiyaç halinde gelip kontrol ederler. Fenni mesuliyeti yapı ruhsatıyla başlayıp yapı kullanma belgesi ile sona eriyor. 'Fenni mesul malzeme alımı, satımı yapmaz, müteahhitlik, şantiye şefliği yapmaz' der İmar Kanunu'nda. Almadığım malzemeden dolayı sorumlu tutulamam. Alınan karot sayısını yetersiz görüyorum. Tam gün çalışmadığı için fenni mesuller o günlerden sorumlu tutulamaz."

"İfade tutanaklarına göre 2005'te binada çatlaklar oluşmuş." diyen T.A, 2005'e kadar 4 ila 6 büyüklüğünde 55 depreme maruz kaldığını, bazılarının 5'in üzerinde olduğuna dikkat çekti.

T.A, "Binalar depreme karşı koyarken çatlaklar oluşturur. Emrah Apartmanı da 2005 yılında çatlayarak gücünü göstermiştir. Bu çatlaklar bilimsel araştırma yapılmadan ihmal edilmiş ya da yanlış yöntemler uygulanmıştır. Binayı bütün haliyle ele almak gerekir. Uzmanlarca bütün haliyle ele alınmamıştır. Binalar çatladığında önlem alınması gerekir. Beton ve etriyelerle ilgili suçlamalar vardır hakkımda. Binanın yıkılışını sadece beton ve etriyelere bağlamak doğru değildir." ifadelerini kullandı.

Müşteki avukatlarının sanığa savunmasına ilişkin soru sormak istemesi üzerine mahkeme başkanı ve avukatlar arasında usule ilişkin kısa süreli tartışma yaşandı.

"Müteahhit değil, kooperatif müdürüyüm"
Tutuksuz sanık bina müteahhidi H.U, binanın müteahhidi olmadığını savunarak, "Ben kooperatif müdürüyüm. 25 sene oturdum o binada. Daha önceki depremde İzmir Bayındırlık İl Müdürlüğünden heyet geldi 'Sıva çatlağıdır, oturulabilir' raporu verdiler. Benim bir sorumluluğum yoktur." dedi.

H.U. müşteki avukatların soruları üzerine "Kalfaya kaba inşaat olarak verdik. Kalfanın işini doğru yapıp yapmadığını fenni mesulü denetler. Kalfa 'demir döşendi' der biz fenni mesulü çağırırız. Kooperatif adına imza yetkisi olan tek kişi bendim." ifadesini kullandı.

Tutuksuz sanık sürveyan H.B.S. de binanın sürveyanı olmadığını savunarak, "Bu imzayı nasıl attım bilmiyorum." savunmasını yaptı.

"Usulen atılmış bir evrakta imzası var"
H.B.S'nin avukatı müvekkilinin inşaatta hiçbir zaman fiilen sürveyan olarak bulunmadığını belirterek, "Usulen atılmış bir evrakta imzası var. Muhtemelen evrak işlerinde eksiklik olmasın diye atılmış olabilir." dedi.

Müşteki Özge B. depremde anne babasını kaybettiğini ifade ederek bildiği tek tadilatın mantolama ve boyama olduğunu söyledi.

Özge B, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, "Depremden sonra gördüğüm tek şey bir kum tepesiydi. Elimize aldığımızda beton ufalanıyordu." dedi.

Müşteki Hasan İnan depremde 10 yaşındaki kızını kaybettiğini aktararak, şöyle devam etti: "Sanıklardan binayı yapan H.U'ya her depremde binanın sağlamlığını sormuştum. 'Sen hiç merak etme, bu binayı sağlam yaptık, ben de geçmişte depremde torunumu kaybettim' dedi. 3,5 milyonluk şehirde sadece 5 bina yıkılıyorsa ciddi ihmal vardır. Bomba atsanız bina bu hale gelmez. Geçmişte sadece deprem çatlaklarını kapatmak için epoksi yapıldığını biliyorum. Sanıklardan şikayetçiyim."

Müşteki Nuri Seha Yüksel depremde eşini ve çocuklarını kaybettiğini ifade ederek, "Müteahhidin aynı binada oturduğu söylendi. Binanın sağlam olduğu söylendi. Sanık H.U. 'Ben burada oturuyorum, bina sağlam' diye iddialı konuşurdu. Ben daireyi aldıktan sonra tadilat hatırlamıyorum." ifadesine yer verdi.

Müşteki Recai Argüder de sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, "Eşim depremden çok korkuyordu, en korktuğu ölüm şekliydi. Bir keresinde, H.U'ya, 'Ağabey, bu bina sağlam değil mi, sana güveniyoruz' demişti. H.U. da, 'Bana değil, Allah'a güvenin' demişti. O zaman biz onun şaka yaptığını zannetmiştik, ancak olmadığını maalesef sonradan anladık." diye konuştu.

Müşteki avukatları H.U'nun tutuklanmasını ve T.A'nın tutukluluğun devamını talep etti.

Savcı ise sanıklardan H.U'nun tutuklanması, diğer sanığın tutukluluk halinin devamı yönünde mütalaa verdi.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanığın bu halinin devamına, H.U'ya konutu terk etmemek kaydıyla adli kontrol uygulanmasına, dosyaları ayrılan kamu görevlilerine ilişkin soruşturma akıbetinin sorulmasına ve eksiklerin tamamlanmasına karar vererek duruşmayı yarına erteledi.

İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde Emrah Apartmanı'nda 30 kişi hayatını kaybetmiş, 8 kişi yaralanmıştı.
Yorum Yazın