TİC Holding Header
  • USD 32.369
  • EUR 35.045
  • Altın 2324.552
  • BIST 100 9129.19
  • Genel

Okuyup meslek sahibi olacaklardı, kandırılıp dağa kaçırıldılar

Bir yılı aşkın süredir HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapan ailelerin hikayeleri yürek burkmaya devam ediyor. Çocuğu dağa kaçırılan acılı annelerden İmmihan Nilifırka, "Mesleğini seviyordu, dört gözle bekliyordu, bütün belgeleri taktir ve teşekkür alıyordu. Sırf bize yük olmamak içi sabah okula gidiyordu, akşam ise restoranda çalışıyordu" dedi.
Okuyup meslek sahibi olacaklardı, kandırılıp dağa kaçırıldılar
Çocuklarının terör örgütü PKK mensupları tarafından dağa kaçırıldığı iddiasıyla HDP Diyarbakır il binası önünde 3 Eylül 2019’dan beri oturma eylemi yapan aileler, evlat nöbetinin 1’inci yılını geride bıraktı. Tüm olumsuz şartlara, teröristlerin ve uzantılarının tehditlerine rağmen aileler eylemden vazgeçmedi. Teslim olan her çocuk, eyleme dahil olan her aile örgütün çözülmesini sağlarken, ailelerin umutlarını da yeşertti.

"OĞLUMUN ELİ KALEM TUTMASI GEREKİRKEN SİLAH VERİLDİ"
Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisiyken 21 Mart 2015’te terör örgütü tarafından dağa kaçırılan oğlu Mehmet (22) için oturma eylemine başlayan İmmihan Nilifırka, oğlunun elinin kalem tutması gerekirken silah verildiğini dile getirdi. İmmihan Nilifırka, oğlunun muhabir olmak için dört gözle okulunu okuduğunu kaydederek, çocuklarının ellerindeki kalemin alınıp boylarından büyük silahlar verildiğini söyledi. Nilifırka, "Mehmet hayırlı bir evlattı, bu yaşa kadar bizi üzecek bir şey yapmamıştı. Bizim kimse ile işimiz olmaz, siyasetle de işimiz olmaz, biz gariban bir aileyiz. Mehmet’le aramız çok iyiydi, kavga, şiddet yoktu. Bu zamana kadar hiç üzmedi bizi, çok hayırlı bir evlattı. Hiçbir kötü huyu yoktu, okuyordu. Bize yük olmamak için okuldan döndüğü gibi iş arardı. İzmir’de okuyordu, arkadaş yaptı, saf ve içi temiz bir çocuktu. İçine kapanıktı, her şeyi bizle paylaşmazdı. Gittikten sonra kardeşleri, ben ve babasına darbe oldu. Yaşayamıyoruz, 5 yıldır gözyaşı döküyor, önümüzü göremiyoruz. Kulağımız telefonda, gözümüz kapıda, Mehmet’le yatıp onunla kalkıyorum ama Mehmet yok. İlk göz ağrım, ciğerim gitti biz mahvolduk. Sürekli ağlıyorum, çok hayırlı bir evlattı. Mehmet oğlum beni duyuyorsan gel, kapımız sana açık, ailecek seni çok özledik, perişanız. Ben PKK ve HDP’den çocuğumu istiyorum. Diyarbakır’ın sadece ismini biliyordum, buraya geldim oğlumun burada ayak izinin olduğunu biliyorum. Bütün dünya bilsin çocukları buraya getirip uyuşturucu veriyorlar, gece kamyona katıp götürüyorlar. Bu anneler ağlamasınlar, yeter artık dayanamıyoruz. Dışarı çıkıyorum Mehmet, içeri geliyorum Mehmet. Oradan taşındım ama yolda bir öğrenci gördüğümde benim de oğlum böyleydi, sırtında çanta vardı. Mesleğini eline alacaktı, Mehmet nereden geçtiyse hep söylerim buradan geldi buradan gitti diye. Mesleğini seviyordu, dört gözle bekliyordu, taktir ve teşekkür alıyordu. Sırf bize yük olmamak içi sabah okula gidiyor, akşam ise restoranda çalışıyordu. Gittikten sonra bir video atmışlardı, grup halinde gençler vardı. 10 yaşında bir genç kızın dağda işi ne. Boynundan büyük bir silah veriyorlar, kalemi bıraktırıp silah verdiler. Biz bunu asla kabul etmiyoruz" dedi.
(Murat Başal/İHA)