• Genel

Türk kemancının ABD'den Tuva'ya uzanan yolculuğu

ABD'de yüksek lisans yaptığı sırada kazandığı seyahat bursuyla Tuva Cumhuriyeti'nin müziğini ve kültürünü inceleme olanağı bulan keman sanatçısı Ceren Türkmenoğlu, Tuva'daki müzisyenlerle ortak kültürel proje yapmanın hayalini kuruyor.
Türk kemancının ABD'den Tuva'ya uzanan yolculuğu

İSTANBUL - ABD'de yüksek lisans yaptığı sırada aldığı seyahat bursuyla Tuva Cumhuriyeti'nin müzik, kültür ve yaşam tarzını inceleme imkanı bulan keman sanatçısı Ceren Türkmenoğlu'nun hayali, Tuva'daki müzisyenlerle ortak kültürel proje yapmak.

Türk kemancının ABD'den Tuva'ya uzanan yolculuğu

Keman sanatçısı halasının getirdiği küçük kemanla 9 yaşında müzik kariyerinin ilk adımını atan Ceren Türkmenoğlu, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun olduktan sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'na keman sanatçısı olarak girdi. Burada 4 yıl çalıştıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi'nde (İTÜ/MİAM) lisansüstü çalışmalarını sürdürmek için İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nda geçen Türkmenoğlu, ABD'nin Boston kentindeki Longy School of Music Bard College'de keman performansı yüksek lisansını geçen yıl tamamladı.

ABD'de Boston Filarmoni Orkestrası'nın yanı sıra çeşitli orkestralarda çalan Türkmenoğlu, Türk müziği üzerine çalışmalarını ilerleterek bu alanda araştırmalar yapmaya ve konserler düzenlemeye başladı.

Geleneksel yaylı çalgılara yönelik ilgisi, Türkmenoğlu'nu Türk kültürünün yaylı çalgılarına yönlendirdi. Rebap çalmaya ve konserlerinde rebaba yer vermeye başlayan Türkmenoğlu, bu enstrümanın köklerini araştırırken Tuvaların "igil" adı verilen iki telli yaylı çalgısına ulaştı. Kendi imkanlarıyla Tuvaca öğrenmeye başlayarak,Tuva Cumhuriyeti'ne bir araştırma seyahati düzenlemeyi hedefledi ve bunu Boston'da elde ettiği seyahat bursu ile gerçekleştirdi.

"Tuva müziği çok benzersiz bir tür"

Ceren Türkmenoğlu, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, bursun kendisine verilme ihtimalini düşük görmesine rağmen başvurduğunu dile getirerek, "İhtimal vermiyordum çünkü ne kendim Amerikalıyım ne yapmak istediğim çalışma ABD ile ilgili. Bir Türk olarak ABD'den Tuva'ya gideceğim, araştırma yapıp geri geleceğim... İlk elemeyi geçince mülakata çağırdılar. Yapmak istediğim araştırmayı anlattım, rebabımı da yanımda götürmüştüm. Ardından Amerikalı jüri üyelerine Türk rebabıyla bir Tuva parçası çaldım. Daha sonra kazandığımı öğrendim." diye konuştu.

Seyahatine 7 ayda hazırlandığını kaydeden Türkmenoğlu, Ağustos 2018'de Rusya'da bulunan özerk Türk cumhuriyeti Tuva'ya yaptığı 1 aylık araştırma gezisine ilişkin şunları paylaştı:

"Asya'nın kalbinde, Tuva Türklerinin evi olan Tuva Cumhuriyeti, yaklaşık 310 bin kişilik nüfusuyla Güney Sibirya'da bulunan bir göller, nehirler ve ormanlar ülkesi. Rusya'da, Moğolistan'ın kuzeyinde bulunan bu bölgeye gitmek için önce Moskova'ya giderek Sibirya Ekspresi'yle 3 gün seyahat ettim, ardından Sibirya'daki Krasnoyarsk şehrine vardım. Buradan da 14 saatlik bir minibüs yolculuğundan sonra Tuva'nın başkenti Kızıl'a ulaştım. Bazı temel Tuvaca cümleleri konuşabilmem çok işime yaradı. İlk iletişimim müzisyenlerle oldu. Türkiye'de okumuş Türkçe bilen Tuvalılar bana çevirmenlik yaptı. Müzik, kültür ve özel olarak geleneksel yaylı çalgılarına ilişkin yaptığım araştırmalar için enstrüman yapımcılarıyla, müzikologlarla, müzisyenlerle ve bestecilerle görüştüm. Müziklerinin tarihi, kültürlerindeki yeri ve göçebe hayat biçimlerinin müzikleri üzerindeki etkisini araştırdım. Tuvalıların inanç sistemi olan Şamanizm'de müziğin ve seslerin çok önemli bir yeri var. Şamanlarla yaptığım görüşmelerde bu konuda bilgiler aldım.

Tuva müziği dünyanın geleneksel müzik türleri arasında çok benzersiz bir müzik türü. Bu da doğayla olan yakın bağlantılarından ileri geliyor. Efsaneleri, çalgıları, şarkıları ve höömey adı verilen gırtlaktan şarkı söyleme stilleri hep doğa ile ilgili ve doğayı betimleme üzerine. Çok dikkatli bir dinleme yetisine ve bu dinlemenin kazandırdığı ayrıntılı bir ses kütüphanesine sahipler. Doğayı bu denli dikkatli dinlemeleri sadece müzikal nedenler için değil, aynı zamanda Sibirya'nın sert iklim koşullarında hayatlarını sürdürebilmek için. Geleneksel olarak hayvancılıkla uğraşan göçebe bir halk olan Tuvalar göçlerini doğanın ses ve işaretlerine göre ayarlıyorlar. Tuvaların geleneksel yaşam tarzlarını gözlemlemek için ziyaret ettiğim obada kültürlerine dair edindiğim bilgilerin yanı sıra geleneksel yemeklerinden de tattım."

"Daha önce deneyimlemediğim bir birlik duygusuna şahit oldum"

Türkmenoğlu, zamanının bir kısmını Tuva müziği ve kültürüne dair etkinliklerin yapıldığı Tuva Kültür Merkezi'nde geçirdiğini belirterek, burada kendisi için Tuva yaylı çalgı çalgılarından olan bir igil yaptırmanın yanı sıra Türkiye'nin geleneksel çalgıları üzerine bir de sunum yaptırdığını dile getirdi.

Tuvalı müzisyenlerle bir konserde de yer alan Türkmenoğlu, konser anısını şöyle anlattı:

"17 Ağustos Tuva'da Höömeyciler Günü. Milli bayram olarak kutlanan bu gün, höömeyci adı verilen gırtlak şarkıcılarına ithaf edilmiş. Tuvalar için çok önemli olan bu günde Milli Tiyatro Salonu'nda büyük bir konser gerçekleştirilecekti ve orada olduğum zaman içinde dostluk kurduğumuz Tuva Ensemble üyeleri konserde onlarla sahne almamı teklif etti. Beni çok mutlu eden ve gururlandıran bu davetleriyle birlikte bir parça çaldık. Bunun öncesinde benden Türkiye'den bir parça çalmamı istediler ve uzun yollar giderek ulaştığım Tuva'da, Aşık Veysel'in 'Uzun İnce Bir Yoldayım' eserini çalmayı uygun gördüm. Konserin sonunda yaptığım kısa Tuvaca konuşma çok ilgi topladı. Konser öncesi sahne arkasında ise daha önce deneyimlemediğim bir birlik duygusuna şahit oldum. Konserden önce o akşam sahneye çıkacak bütün müzisyenler sahne arkasında toplandı, bütün koridoru kaplayarak el ele tutuştu ve birbirine başarılar dileyerek güzel temennilerde bulundu. Öyle bir birlik ve dostluk vardı ki o çemberin içinde, orada olduğum için çok mutlu oldum."

"Türkiye'de bulabildiğimiz kaynak sınırlı"

Ceren Türkmenoğlu, seyahatin ardından yazdığı araştırma makalesini ABD'de bazı müzikoloji etkinliklerinde sunduğunu belirterek, "Tuvalar bize, köklerimize çok yakın olmasına rağmen onlar hakkında çok az şey biliyoruz. Türkiye'de bu konuda bulabildiğimiz kaynak, başka ülkelerde yapılmış çalışmalara kıyasla daha sınırlı. Tuva seyahatime ve çalışmama birçok kişi ilgi gösterdi. Bana özel olarak ulaşanlar, duyup benimle iletişime geçenler oldu. Yapmak istediğim, araştırmamı daha kapsamlı şekilde Türkiye'de yayımlamak. Bunun yanı sıra Tuva'da yaptırdığım igil çalgısını İzmir'de bulunan çalgı müzesi MÜZİKSEV'e götürdüm. Pek çok geleneksel çalgıya ev sahipliği yapan müzede, Tuva'dan getirdiğim igilin ölçüleri alınarak müze için bir kopyası yapıldı." diye konuştu.

Tuva'ya giderken ortak kültürel proje hayali kurduğunu belirten Türkmenoğlu, "Tuvalı müzisyenleri ülkemize davet etmek ve onlarla hem Tuva'dan hem Türkiye'den müzikler seslendirdiğimiz ortaklaşa bir proje gerçekleştirmeyi istiyorum. Onlar da Türkiye'yi ziyaret etmeyi çok istiyor. Türkiye, Türk devletleri arasında kuvvetli bir pozisyonda olduğu için kapsamlı kültürel çalışmalara öncülük etmekte imkanları daha fazla." dedi.

"Toplumları ve kültürleri birleştirecek çalışmalara çok ihtiyacımız var"

Türkmenoğlu, böyle bir araştırmayı geleneksel müziklere yönelik ilgisinin şekillendirdiğini vurgulayarak, şu görüşleri dile getirdi:

"Günümüzde bir müzisyen için tek bir müzik tarzını konuşmak, tek bir dil konuşmaya benziyor. 21. yüzyılda bir müzisyenin kendini daha küresel bir müzisyen olarak tahayyül etmesi, müzik dilini genişletmesi ve müzisyen olmanın sosyal sorumluluk yönünü de göz önünde bulundurması gerektiğini düşünüyorum. Toplumları, insanları, kültürleri ayrıştıran çok fazla faktör var. Bizleri birleştirecek olan şey müzik ve sanat, bu yüzden bu tür çalışmaları kuvvetlendirmeye ihtiyacımız var. Dünyanın neresinden olursa olsun, bir insanla müzik yaparak anlaşabiliyor, anlaşmaya varabiliyorsunuz. Bu yüzden özellikle günümüzde toplumları ve kültürleri birleştirecek çalışmalara çok ihtiyacımız var."

Bir müzisyenin kendi kültürünü tanımasının ve bilmesinin sanatsal kimliğini bulmasında önemli bir etken olduğunu düşündüğünü belirten Türkmenoğlu, "Özellikle Türkiye'den uzakta bulunduğum süre zarfında önemini fark ettiğim bu nokta, yaptığım işlere derinlik getirmeme ve hem kendi toplumuma hem de başka toplumlara hizmet edecek çalışmalar yapmama fırsat verdi." diye konuştu.