• Genel

Ve bir ses yükseldi veda hutbesinden 'Kadın size Allah'ın emanetidir'

Allah, insanlığın ilk atası ve ilk Peygamber olan Hz. Adem'i tek başına değil, eşi ile birlikte aynı nefisten yaratarak, dünya hayatını sürekli olarak birlikte paylaşacaklarını irade ettiğini insanlığa hissettirdi.
Ve bir ses yükseldi veda hutbesinden 'Kadın size Allah'ın emanetidir'
Ozan Koltuk - İslamiyet'te kadına her daim önem verilmiş, onların hakları gözetilmişti. Hz. Peygamber bir hadisinde Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim." buyurur.

Dünden Bugüne
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir.

Bu olaylardan 53 yıl sonra Danimarka'nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonel toplantısında 8 Mart 1857’de New York'ta başlayan, kadınların haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl Kadın Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdılar.

Kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük özellik taşıyordu. Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlandı. Bu yıl etkinlikleri içerisinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Dünya Kadın Günü olarak kutlamaya başladı. İki yıl sonra 1977 de, Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın hakları, uluslararası barış günü olarak kabul edildi.

Bu kabulün altında iki temel neden açıklandı, Dünya barışının korunması, sosyal gelişim için ve temel insan haklarının kullanılması için kadınlarında eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olmak gereksinimi idi. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi.

Bazı tarihi adımlar
19. yüzyılın sonlarında kadınların oy verme hakkına kavuşabilmesi konusu kadın hakları hareketi için önemli bir aşama temsil etmiştir.

Yeni Zelanda'da kadınlara seçme hakkı 1893 yılında, seçilme hakkı 1918'de verilmiştir. Bu yasa tüm kadınları kapsar.

1902'de Avustralya'da kadınlar seçme hakkı kazanmıştır.

1906 yılında Finlandiya kadın vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi olmuştur. O yıllarda Rusya büyük çarlığına bağlı bir düklük olan Finlandiya, dünyada ilk kadın milletvekillerinin meclise girdigi ülke ünvanını da taşir. 1907 yılında 19 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır.

Norveç 1913'te, Danimarka ve o zaman Danimarka'ya bağlı olan Izlanda da 1915'de kadınlara oy hakkı vermiştir.

Kanada'da Quebec bölgesi hariç, kadınlar 1917'de seçme ve 1920'de seçilme hakkı elde ederken, Quebec'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1940 yılında verilmiştir.

1917'de Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden bir kısmında da kadınlar seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir. Bu hak 1918 yılı genel seçimlerinde ilk defa kullanılmıştır.

12 Kasım 1918'de Avusturya kadınlarına oy hakkı vermiş, onu takip eden günlerde 30 Kasım 1918'de Almanya'da kadınların seçme ve seçilme hakkı yasayla garantilenmiş ve 19 Ocak 1919seçimlerinde kadınlar ilk defa oy kullanmıştir.Amerika Birleşik Devletleri'nde 1920 yılında yürürlüğe giren anayasa değişikliği ile ülke genelinde kadınlara oy verme hakkı tanınmış, Kasım 1920'de kadınlar ilk parlemento seçimlerine katılmışlardır.

1918 yılında 30 yaşının üstünde olup, bazı özel durumlarda oy kullanabilme hakkını elde etmiş olan, Birleşik Krallık kadınları için tam oy hakkı 1928 yılında sağlanmıştır.

Güney Afrika Cumhuriyeti ırklarlarına göre kadınlara 1930'da beyaz ırka, 1984'de Hint ırkına , 1994'de de siyah ırka, oy hakkı tanımıştır.

Türkiye'de kadınlar 20 Mart 1930'da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933'te Köy Kanunu'nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934'te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935'de ilk defa meclis seçimlerine katılan türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler.

Fransa'da 4 Ekim 1944'de yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945'te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945'te de ilk defa parlemento seçimlerinde oy kullandılar.

1925'de belediye seçimlerinde oy kullanmaya başlayan İtalyan kadınları 1946'da ilk genel seçimlere katıldılar.

Brezilya'da 1934'de, Filipinler'de 1937'de, Arjantin ve Meksika'da 1946'da, Japonya'da 1945'te, Çin'de 1947'de, Liberya'da 1947'de, Uganda'da 1958'de ve Nijerya'da 1960'da kadınlar oy verme hakkına sahip oldular.

İsviçre'de kadınların seçme ve seçilme hakkıni elde etmesi 7 Şubat 1971'de gerçekleşirken İsviçre'ye bağlı Appenzell kantonunda ise 1990'ı bulmuştur.

Dünya Kadınlar Günü kadınlar açısından çok daha farklı bir gün günümüzde. Kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlandığını ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması içinde özel bir gün… Birçok gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş olsa da, ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde kadın hakları ne yazık ki istenen seviyelerden oldukça uzakta. Dünya Kadın Günü dünya kadınları arasında da bir dayanışma ve deneyim değişimi günü.

Dünya Kadınlar Günü ülkemiz içinde de kadın haklarının kazanılması, iyileştirilmesi için konunun gündeme gelmesinde de önemli bir gün. Kadın haklarının ülkemizde kullanımı ne yazık ki homojen bir dağılım göstermiyor. Kazanılan deneyimlerin, tüm ülke saffına yayılması için yılda bir gün olsa da Dünya Kadınlar Günü bizim için ayrı bir önem taşıyor.

Dünya genelinde kadın haklarında son yıllarda meydana gelen artış dahi birçok gerçeği değiştirebilecek nitelikte değildir. Dünyadaki en fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadın, dünyadaki eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu yine kadınlar. Kadınlar bugün ülkemizde de erkeklere göre %25 - 50 oranında daha az ücretle çalıştırılmaktadırlar.

Türk dünyasında kadının önemi
İslam öncesi Türklere ait bilgiler, M.Ö. 4000-4500 yıl gerilere kadar ulaşmaktadır. Bu köklü bilgiler arasında kadının temel nitelikleri; “annelik” ve “kahramanlık” olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinde kadın, gayet yüksek bir mevkide tasvir edilmektedir. Yaradılış Destanına göre kadın, kâinatın yaratılışına sebep olan ilham kaynağı olarak görülmüştür.

Kadın; at binme, silah kullanma ve savaşabilme gücü ile de değerlendirilmektedir. Yine tarih kaynaklarında Türklerin kutsal ve önem verdikleri haklara, “ana hakkı” dedikleri ve bunu da “Tanrı Hakkı” ile eşit tuttuklarını göstermektedir. Türkler, annelik vasfına verdikleri önemden dolayı içinde yaşadıkları ve doğup–büyüdükleri toprağa “Ana-vatan” demişlerdir. Hukuki kurallar olarak en öncelik verdiğimiz temel yasalarımıza da “Ana-yasa” diyoruz. Çağlar geçmesine rağmen annelik vasfı ile Türk kadınları; Türklerin en değer verdiği şeylere isimlerini vermeye devam etmektedirler.

Tek eşlilik, Türk ailesinin vazgeçilmez bir özelliğidir. Her ne kadar istisnaları olsa da, Türklerde tarih boyunca evlilik ve aile çok önemli görüldüğünden dolayı bu kurum sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. Evlilikler, annenin izni olmadan gerçekleşmemekte ve onun fikrine göre hareket edilmektedir. Bu durum zamanla değişmeye başlamıştır. Değişen şartlar ve törenin değerini kaybetmesiyle beraber kadınlar ve anneler, ikinci plana atılmaya başlamış ve erkek egemen bir kültür inşa edilmek istenmiştir.

Orta Asya Türk devletlerinin hepsinde (İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar) kadın, önemli hak ve yetkilere sahip bulunmaktadır. Örneğin İskitlerde, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki İskitli göçebe kadınlar, her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışıyorlardı.

Hunlar döneminden itibaren kadın-erkek ayrımı yapılmadığı ve kadınlar, erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiği bilinmektedir. Hatta öyle ki; kağanın emirnameleri sadece “Hakan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçileri, sadece hakanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü esnasında hatunun da hakanla beraber olması gerekirdi. Yine Göktürklerde ve Uygurlarda kağanın karısı hatun, devlet işlerinde kocasıyla birlikte söz sahibidir. Emirnameler, yalnız Kağan namına değil, Kağan ve Hatun namına ortaklaşa imza edilmektedir. Aile içinde de kadın yüksek bir mevkie sahiptir.

Eski Türklerde evin sahibi kadındır. Bundan dolayı ev kadını için söylenen en yaygın söz; “evci” idi. Göktürkler bu anlamda kadın için “eş” sözcüğünü kullanırken, Osmanlılar “evdeş”, Çağatay Türkleri de “evlik” diyorlardı. Bu sözlerden başka Türkler zevce için eskiden “Eşi, İşler, Yotuz, Egmiş” gibi daha çok unvan olan kelimeleri kullanıyorlardı. Anadolu’da ise kadın, “Başa, Baş Yoldaşı, Bike, Ev Şenliği” gibi kelimelerle anılmaktadır. Kırgızlarda ise evin gerçek sahibesi baş kadın için kullandıkları “Bay Biçe, Bay Beçe” sözü kullanılmıştır.

Kadına kutsallık katan töreye göre; dövülmesi, horlanması veya itilip kakılması mümkün değildir ki zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın, daima erkeğinin yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır. Kahramanının yanında savaşan kadın motifi, Dede Korkut hikâyelerinde de mevcuttur Dede Korkut hikâyelerinden biri olan “Deli Dumrul” hikâyesinde Dumrul, canının yerine can bulma çabasına girince, bunu eşinden bulmuş, eşi ona hiç çekinmeden “canını vereceğini” söylemiştir. Ayrıca Türk kültüründe destan kahramanları, iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim Dede Korkut hikâyelerinden olan Bamsı Beyrek hikâyesinde yer alan “Banu Çiçek”, bunun en güzel örneklerden biridir.

Osmanlı'da kadın hakları arşiv belgelerinde
Osmanlı'da kadınların kollanıp gözetilmesi ve sosyal haklarının sağlanması, tarihi belgelerde yer aldı.

Osmanlı'da kadının toplumdaki ve sosyal hayattaki yeri, geçmişten bugüne tartışma konusu olurken, kadınların kollanıp gözetilmesi ve sosyal haklarının sağlandığına ilişkin detaylar, tarihi belgelere yansıdı.

Kadını koruyan evlilik sözleşmesi
Osmanlı döneminde yine kadınların eşleri tarafından terk edilmelerinin önünü kesmek için 1535'te yapılan bir evlilik sözleşmesinde, Oruç bin Halil'in, eşi Dilferid Bin Abdullah'ı bir aydan fazla süreyle bırakıp gitmesi halinde boşanmış olacaklarına dair mahkeme kaydı tespit edildi.

Kadına şiddete karşı Osmanlı döneminde de önlemlerin alındığı arşiv belgelerinde, 1856'da bir kadına şiddet uygulayan ve buna azmettiren kişiler hakkında tahkikat yapılmasını içeren belge dikkati çekti. Belgede, İzmit'in Saraylı Köyü'nde Hatice isimli kadını döven Dertli Mehmet ile kendisini azmettiren Ata Bey adlı şahısların, yasal soruşturma neticesinde suçlarının sabit görülmesi durumunda cezalandırılmalarına ilişkin olarak Sadaret makamından İzmit Kaymakamlığına yazılan resmi yazı da yer aldı.

Ayrıca, alkolik olan kocasının şiddetine maruz kalan ve bu zulümden kurtarılması için yardım isteyen İzmitli Şerife Hanım, 1859'daki başvurusunda, yaşlı dedesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını yazdı. Şerife Hanım'ın dilekçesi doğrultusunda olayın incelenmesi ve mehir karşılığı olarak, kocasından kalan eşya, inci ve altın bileziklerin kendisine verilmesine dair İzmit Kaymakamlığına yönelik talep dikkati çekti.

Kadına verilen değeri gösteren bir başka belge ise kadına kötü söz söyleyen bir kişinin cezalandırılmasını içeriyor. Buna göre, 1851'de Enderun-ı Hümayun Hazinesi Kethüdasının adamlarından Seyyid Halil'in hanımına uygunsuz sözler söyleyen Ürgüp Kazası'na bağlı Tamsa Köyü sakinlerinden İbişoğlu İbrahim hakkında gereken yasal işlemin yapılması yönünde Niğde Kaymakamlığına verilen dilekçe ve karar sureti de arşive kaydedildi.

II. Mahmut üçüzü olan kadına maaş bağlattı
Arşivde, birden fazla çocuğu olan kadınlara verilen yardımlara ilişkin de belgeler de yer aldı.

1825'te II. Mahmut'un, üçüz doğuran Şerife Nesibe Hatun'a çocuk başına 5'er akçe olmak üzere İstanbul Gümrüğü'nden günlük 15 akçe verilmesi hakkındaki fermanı, ayrıca 1902'de eşinden maaş kalmayan veya az maaş kalan kadınlara babalarından maaş tahsis edilmesine ilişkin belge de dikkati çekti.

Şiddete Maruz Kalındığında;

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun nedir, nasıl yararlanılır?
Bu Kanunun amacı kadınları, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını şiddete karşı korumaktır.

Bu Yasa’nın Korumasından Kimler Yararlanabilir?
Aile içi şiddete maruz kalan eş ve çocuklar ile aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri (akrabalar).

Kimler şikâyet ve ihbar başvurusunda bulunabilir?
Şiddete uğrayan kişi.

Diğer kişiler (aynı evde oturan bir kişi, kardeş, çocuk, akraba ya da şiddeti gören, duyan, tanık olan herhangi bir kişi, örneğin komşu, öğretmen, doktor v.b.).

Başvuru yerleri nerelerdir?
Valilik-Kaymakamlık, Polis Merkezi, Jandarma Karakolu, Cumhuriyet Başsavcılığı veya Aile Mahkemesi Hâkimliği.

Başvururken ne kadar masraf ödenir?
Adli yardımdan faydalanmak için talepte bulunulması halinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında yapılan işlemler için hiçbir masraf alınmamaktadır.

Kanun kapsamında şiddet mağduru ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararları nelerdir?
Hâkim; korunan kişinin işyerinin değiştirilmesine, korunan kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı bir yerleşim yeri belirlenmesine karar verebilir.

Hayatî tehlike bulunması hâlinde, şiddet mağduru geçici koruma altına alınabilir.

Vali ve Kaymakam korunan kişinin çalışma yaşamına katılımını desteklemek amacıyla çocukları için kreş imkânı sağlayabilir.

Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve talep üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulabilir.

Hâkim; şiddet mağdurunun aydınlatılmış rızasına dayanarak kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesine hükmedebilir.

Şiddet mağdurunun barınma talebi olması hâlinde, mülki amir veya gecikmesinde sakınca olan hallerde kolluk kuvvetleri şiddet mağduru ve çocuklarına uygun barınma yeri sağlar.

Vali ve Kaymakam gerekli gördüğü hallerde şiddet mağduruna maddi yardım yapılmasına geçici bir süre için karar verebilir.

Kanun kapsamında şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişi ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararları nelerdir?
Hâkim tarafından şiddet uygulayanın, korunan kişiye karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına ve iletişim araçları ile veya sair surette rahatsız etmemesine karar verilebilir.

Hâkim, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişinin; ortak yaşam alanından uzaklaştırılmasına, korunan kişilerin bulunduğu konut, okul ve işyerine yaklaşmamasına yönelik karar verebilir.

Çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılmasına, kişisel ilişkinin sınırlanmasına ya da tümüyle kaldırılmasına yönelik karar Hâkim tarafından verilebilir.

Şiddet uygulayanın Hâkim tarafından verilen karar doğrultusunda silah veya benzeri araçlarını kolluk kuvvetlerine teslim etmesi sağlanır. Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesine de karar verilebilir.

Mülki amir veya Hâkim şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişinin bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavisinin sağlanmasına yönelik tedbirlere hükmedebilir.

Sayılan tedbirlerin yanı sıra şiddet gören lehine nafaka ödeme yükümlülüğü getirilebilir.

Tedbir kararının süresi ne kadardır?
Tedbir kararı ilk defasında en fazla altı ay için verilebilir. Süre devam ederken veya süre bittikten sonra şiddet tekrar ederse, yeniden tedbir kararı alınması için başvuru yapmak mümkündür.

Tedbir kararına uyulup uyulmadığı nasıl denetlenir?
Tedbir kararının uygulanması kolluk kuvvetleri (polis veya jandarma) aracılığı ile izlenir. Kolluk kuvvetleri bu çerçevede, şiddet mağduru ve beraberindeki çocuklarının bulunduğu evi haftada bir kez ziyaret eder, şiddet mağdurunun birinci derecedeki yakınları ile iletişim kurar, komşuların bilgisine başvurur, ikamet edilen mahallenin muhtarlığından bilgi alır ve evin çevresinde araştırma yapar. Tedbir kararlarının uygulanmasının izlenmesinde Hakim kararı ile teknik araç ve yöntemler de kullanılabilir.

Tedbir kararına uyulmaması durumunda ne olur?
Şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişi, hükmedilen tedbir kararlarını ihlal etmesi durumunda üç günden on güne kadar zorlama hapsi ile cezalandırılabilir. Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, zorlama hapsinin süresi on beş günden otuz güne kadardır. Söz konusu ceza paraya çevrilemez, ertelenemez.

Şiddet uygulamış olan kişi için evden uzaklaştırma kararı alındığında şiddet mağduru geçimini nasıl sağlar?
Şiddet uygulayan kişinin evden uzaklaştırıldığı süre boyunca şiddet mağdurunun, kendisi ve çocuklarının geçimini sağlamak için nafaka ödemesini istemesi mümkündür. Ayrıca, şiddet mağdurunun ihtiyacının varlığının tespiti ve eşten nafaka alınamaması halinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına başvurulması mümkündür.

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezinde sunulacak hizmetler nelerdir?
Kanun kapsamında kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, şiddetin önlenmesi ve tedbir kararlarının izlenmesine yönelik, şiddet mağduru kişiler ile şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişilere yönelik hizmetler yürütür.

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde şiddet mağdurlarına psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal alanda rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilir.

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri 7 gün 24 saat esasıyla çalışır.

Güvenli bir yerde barınmaya yönelik hizmet bulunmakta mıdır?
Kadın Konukevleri, şiddete uğrayan veya risk altındaki kadınların varsa beraberlerindeki çocukları ile birlikte, geçici süre ile barınma ihtiyacını karşılamaktadır. Ülkemizde bu hizmeti başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza bağlı kadın konukevleri olmak üzere, Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları yürütmektedir.

Kadın konukevlerinde; güvenli barınmanın yanı sıra, kadın ve çocuklara doğrudan ya da ilgili kuruluşlara yönlendirmek suretiyle güvenlik, danışmanlık, psikolojik destek, hukuki destek, tıbbi destek, eğitim desteği, harçlık, kreş, mesleki eğitim kursu vb. alanlarda destek sunulmaktadır.

Kadın konukevlerinde ne kadar süre ile kalınabilmektedir? Çocuklar da anneleri ile kalabilirler mi?
Kuruluşta kalma süresi altı aydır. Gerektiğinde kalma süreleri uzatılmaktadır.

0-18 yaş arasında kız ve 0-12 yaş arasındaki erkek çocuklar anneleriyle birlikte kadın konukevinde kalabilirler. 12 yaşın üstündeki erkek çocuklar ise gerekli değerlendirmenin yapılmasın ardından Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlara yerleştirilmektedir.

Kadın konukevinde ne tür hizmetler verilmektedir?
Kadın konukevlerinde güvenli barınmanın yanı sıra, kadın ve çocuklara doğrudan ya da ilgili kuruluşlara yönlendirmek suretiyle güvenlik, danışmanlık, psikolojik destek, hukuki destek, tıbbi destek, eğitim desteği, harçlık, kreş, mesleki eğitim kursu vb. alanlarda destek sunulmaktadır.

Adli yardım nedir, neyi amaçlar?
Bir avukata ihtiyaç duyulmasıyla birlikte avukatlık ücretini karşılama olanağı bulunmaması halinde, bulunulan yerdeki Baro ücretsiz avukat atar.

Avukat yasal hakları konusunda kişiyi bilgilendirir ve yasal işlemlerini onun adına yapar.

Ancak adli yardımdan yararlanabilmek için kişinin ekonomik durumunun iyi olmadığını kanıtlaması gerekmektedir.

Kadına şiddette Türkiye ilk sırada
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerine göre kadına yönelik şiddette birinciyiz. OECD'nin 2019 Tek Bakışta Toplum 2019 araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. Türkiye'nin hemen ardından yüzde 36 ile ABD geliyor. Yeni Zelanda yüzde 35 ile üçüncü sırada. OECD ortalaması ise yüzde 21.6.

Ülke Son 1 yılda şiddet gören kadınların oranı (%)
TÜRKİYE11
Meksika6.6
Yunanistan6
İtalya6
Macaristan6
Slovak Cumhuriyeti6
Belçika6
Norveç6
ABD5.9
Portekiz5
Hollanda5
Fransa5
İsveç5
İngiltere5
Finlandiya5
Letonya5
Yeni Zelanda5
OECD4.2
Litvanya4
Danimarka4
Japonya3.8
Avusturya3
Çek Cumhuriyeti3
İrlanda3
Almanya3
Lüksemburg3
Şili2.1
Polonya2
Slovenya2
İspanya2
Avustralya2
Estonya2
Kanada1.9
İzlanda1.8
İsviçre0.9
Güney Kore -

Uluslararası araştırma şirketi Gallup'un yaptığı araştırmaya göre kadınların yüzde 43'ü karanlıkta/gece yalnız yürürken kendini güvende hissetmiyor. Bu konuda en kötü karne ise yüzde 59.5 ile Meksika'nın.

ÜlkeGece yalnız yürürken kendini güvende hissetmeyen kadın oranı (%)
Meksika59.5
Şili57.5
Yunanistan49.0
Avusturya47.0
İtalya46.0
Macaristan43.5
Yeni Zelanda43.0
TÜRKİYE43.0
Belçika40.0
Litvanya36.5
Güney Kore36.0
İsrail35.5
ABD34.5
Slovak Cumhuriyeti34.0
İsveç33.5
Çek Cumhuriyeti33.0
OECD32.3
Letonya32.0
Fransa31.0
Almanya30.5
İrlanda29.5
Japonya29.5
Estonya29.5
Polonya29.0
Portekiz27.0
Kanada26.5
Hollanda25.5
İngiltere25.0
Danimarka24.0
Lüksemburg23.5
Finlandiya23.0
Avusturya21.0
İspanya18.5
İzlanda18.0
Slovenya17.5
İsviçre17.0
Norveç15.5
Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri