TİC Holding Header
  • USD 32.369
  • EUR 35.045
  • Altın 2324.552
  • BIST 100 9129.19
  • Genel

Yargıtay 12 Eylül davasında kararını açıkladı

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yargılandığı davanın temyiz incelemesini tamamladı.
AA - ANKARA (AA) - Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yargılandığı davanın temyiz incelemesini tamamladı.

12 Eylül askeri darbesine ilişkin dava Ankara 10. Ağrı Ceza Mahkemesinde görüldü. 12 Eylül davasında sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca önce "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldı, ardından takdiri indirimle bu cezaları "müebbet hapis cezasına" çevrildi.

Kararın temyiz edilmesinin ardından, süreç devam ederken, Kenan Evren 9 Mayıs 2015'te, Şahinkaya 9 Temmuz 2015'te vefat etti.

Yerel mahkeme kararının temyiz incelemesini tamamlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi ancak kararda, darbe suçuna ilişkin tespitlerde bulunuldu.

"Darbe suçunu yaptırımsız bırakmak cezanın önleyiciliğini etkisiz kılar"

"Anayasal düzenin cebren ilgası ve meşru hükümetin askeri darbe ile devrilmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerin İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinden kaynaklanan görev kapsamında kaldığının savunulması hukuki dayanaktan yoksun, demagojik bir yorumdan ibarettir." denilen kararda şunlar kaydedildi:

"Suç tarihi itibarıyla ülkemizde çok partili hayata geçişten sonra, köklü temelleri olmayan demokrasi serüveninde, henüz demokrasi kültürünün oluşmasına fırsat vermeden darbe yapma alışkanlığını sıradanlaştıranların, unvan ve statüleri ne olursa olsun, ihlal edilen hukuk düzeninin tesisi, toplumun demokratik geleceğinden emin olması ve mukadderatını tayin hakkının korunması bakımından, her suçlu gibi cezai bir yaptırıma tabi tutulması hukuk devleti olmanın gereğidir."

Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararında, "Ceza hukuku açısından, halkın iradesine en ağır müdahalelerden olan darbe suçunu yaptırımsız bırakmak cezanın önleyiciliğini etkisiz kılacağı gibi, sonradan işlenebilecek suçlar yönünden teşvik edici olacaktır." görüşüne yer verdi.

"Hukuk devletinde hiçbir görev kişilere suç işleme hakkı veremez"

Gerekçeli kararda, "Darbe öncesi yaşanan ağır ve muhakkak olduğu savunulan tehlikelerin anayasal düzenin değiştirilmesini hangi suretle zorunlu kıldığı açıklanamamıştır. Sıkı yönetim uygulanan ülkede sanıkların tehlikeye karşı koyma yükümlülükleri bulunmaktadır." denildi.

"Bu itibarla tehlikenin vukuuna bilerek sebebiyet veren, tehlikeye karşı koyma yükümlülükleri bulunan, anayasal düzeni değiştirmeden de tehlikeyi bertaraf etme imkanına sahip olduğu anlaşılan, eylemlerinde tehlike ile mukayese edildiğinde açık orantısızlık bulunan sanıkların müsnet suçları zorunluluk halinde işlediklerinin kabulü hukuken mümkün görülmemiştir." ifadelerine yer verilen kararda şunlar kaydedildi:

"Bir iç hizmet kanununun, üst norm olan anayasayı değiştirme yetkisi veremeyeceği de açıktır. Anayasal düzeni cebren değiştirmeyi suç olarak düzenleyen 765 sayılı TCK'nın 146. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olduğu gözetildiğinde anılan kanunun, sanıklara suç olarak tanımlanan 'anayasal düzeni cebren değiştirme' hakkı vermeyeceğinde de kuşku yoktur. Hukuk devletinde hiçbir görev kişilere suç işleme hakkı veremez."

"Davayı ve cezayı düşüren sebepler suçun varlığına etkili değildirler"

Kararda, "Ölüm halinde sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zaman aşımına ilişkin değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiştir." denildi.

Dairenin gerekçeli kararında, şunlar kaydedildi:

"Davayı ve cezayı düşüren sebepler suçun varlığına etkili değildirler. Yani bunlar işlenen fiili suç olmaktan çıkarmazlar.

Geçici 15. maddenin yürürlükte olduğu dönemde zaman aşımının duracağına ilişkin yerel mahkeme görüşü hukuki dayanaktan yoksundur.

765 sayılı TCK'da ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbet hapis cezası için 20 yıllık dava zaman aşımı süresi belirlenmiştir. Zaman aşımını kesici nedenler gerçekleştiğinde bu süre yarı oranında uzayarak 30 yıla çıkacaktır. Somut olayda suç tarihleri 2 Ocak 1980 ve 12 Eylül 1980 tarihleridir. Bu tarihten itibaren asli ve fevkalade zaman aşımı süresinin geçtiği sabittir."
Yorum Yazın