TİC Holding Header
  • USD 32.33
  • EUR 35.148
  • Altın 2294.309
  • BIST 100 8880.09
  • Kültür-Sanat

Oğuz Boyu geleneğini Trabzon’da sürdürmeye çalışıyor

Trabzonlu girişimci, Oğuz Boyu geleneğini kurduğu tesiste sürdürmeye çalışıyor. Maçka ilçesine bağlı Yazlık Mahallesi (Livera) Düzler Mevkiinde Livera Camping, muhteşem doğasının yanında Türk oba çadırı kültürüyle müşterilerine hizmet veriyor. Girişimci Salih Kantarcı, Türk oba kültürünü andıran tasarımı ile turistlerin ilgisini çekerek doğaya zarar vermeden doğa ile iç içe bir mekânı müşterilerinin hizmetine sunduklarını belirterek tesise 24 adet Türk boylarının sayısı kadar çadır koyduklarını ifade etti.
Oğuz Boyu geleneğini Trabzon’da sürdürmeye çalışıyor
Kamp alanında yöresel lezzetlerin yanı sıra kamış ve brandanda ile yapılan otantik çadırlara 24 Oğuz boyunun adı verilirken çadırların aydınlanmasında da toprak altına gömülen kablolar ulaştıran güneş enerjisinden üretilen elektrikle sağlanıyor.
Maçka ilçesine 9 kilometre uzaklıkta bin 200 rakımlı yerde bulunan kamp yeri zaman zaman inen sisle farklı bir doğa güzelliğine bürünürken tesise gelen müşteriler şu ana kadar böyle bir yerle karşılaşmadıklarını belirterek çevreye zarar vermeden yapılan evleri çok beğendiklerini söylediler.
İşletme sahibi Kantarcı, Türk oba kültürünü yansıtan 24 çadır ile kurduğu kamp alanında, müşterilerine doğada, stresten uzak bir ortam sağlamaya çalıştıklarını belirterek, “ Buralarda doğup büyüğümüz için çevreyi iyi biliyoruz. Karadeniz’in her köşesi ayrı bir güzel. Maçka’nın da tarihi değerleri çok fazla. Dolayısıyla tarihimizi, bu güzelliklerimizi bozmadan insanlarla paylaşabiliriz. Bizde dağ turizmi anlamında değişik bir misyonla böyle bir turizm alanı açmak istedik. İnsanlar günlük stresini burada atabilir. Amacımız doğanın var olan mimari özelliklerini bozmadan ve eski tarihimizi yansıtmak. Dolayısıyla mevcut doğal güzelliklerimizi tarihimizi de koruyarak bu tesisi yapmaktı. Eski tarihimizi yansıtma adına eski Türk obalarının misyonunu geleneğe uygun bir şekilde yapmaya çalıştık. Türk boyları 24 tanedir ve bizde 24 tane yaptık. Hepsine Oğuz boylarının isimlerini verdik. Otantik olsun diye eski Türk isimlerini vererek eski Türk obası havasını yansıtmaya çalıştık. Burayı farklı kılan şey, doğaya çevreye saygılı, çevreyi koruyan bir turizm yapılabilirliğinin farkındalığını fark edenler buraya geliyor. Bizde müşteri portföyümüzün bu şekilde olmasını istiyoruz. İnsanlar burayı farkı gördükleri için geliyor” dedi.

"Çadırlarımızı kamıştan yaptık"
Tesisin elektriğini kendi imkânlarıyla üretmeye çalıştıklarını ifade eden Kantarcı, çadırları da kamıştan yaptıklarını belirterek, “Elektriği rüzgâr gülünden, güneş enerjisinden üretiyoruz. Elektrik sistemimizi bu şekilde sağlıyoruz. Çevreye hiçbir zarar vermiyoruz. Gelenler çok memnun, gelenler tekrar geliyor. Reklamımızı gelen müşterilerimiz yapıyor buda bizi memnuniyeti üzerinden oluyor. Oba çadırlarını kamıştan yaptık. İçi,dışı kamış. Yalıtımlı olsun diye otantik yaptık. İçi de, ortası da rutubet olmasın diye branda kullandık. Eski oba havasını oluşturmaya çalıştık. Kamp alanına eski Türk oba havası vererek eskiyi yaşatmak istedi” diye konuştu.
Müşterilerden Merve Sağır, tesisi sosyal medyadan bulduklarını kaydederek “Trabzon’dan geliyorum. Burasını instagramdan keşfettik. Doğası her şeyi çok güzel. Özellikle çadırları çok sevdik. Kamışlardan yapılmış. Yağmur yağarken tavana vuran yağmur damlalarının çıkardığı ses çok güzel. Burası tamamen doğayla uyumlu. Doğaya hiç zarar verilmeden yapılmış. Her çadırın ayrı bir ismi var. Burada huzur bulduk. Yemekleri, her şeyi çok güzel çok memnun kaldık” dedi.
Serkan Utku Harman da ortamı çok sevdiklerini ifade ederek “Günübirlik seyahat için geldik. Burasını sosyal medyadan keşfettim. Eski Türk boylarını yansıtmaları çok çok daha iyi. Kayı boylarının isimlerini böyle yerlere yansıtmak çok güzel. Şu ana kadar hiç böyle bir yer görmedim, ilk kez böyle bir ortama rastlıyorum. Çok memnun kaldık. Doğayla tamamen iç içesiniz. En güzeli de bu zaten. Şehir hayatından uzaklaşmak doğayla iç içe olmak isteyenlerin mutlaka gelmelerini tavsiye ederim. Doğası ve yemekleri çok güzel. Saç kavurma, melemen, kuymağını tatmalarını öneririm. Zaten insanın iştahı olmasa bile havası acıktırıyor” diye konuştu.
Bitlis’ten gelen ve psikolog olarak görev yapan Gülhan Bilgin ise doğayla baş başa kalmak isteyenlerin mutlaka gelmeleri gereken bir yer olduğunu ifade ederek “Doğayı görmek, istediğim bir yer olsun diye araştırma yaptım. Kalacağım yerin otantik bir yer olmasını istedim. Burasının otantik bir havası var doğa ile baş başasınız. Doğayla baş başa olmak isteyenlerin buraya gelmelerini tavsiye ederim. Burada doğaya dokunulmamış. Elektrik bile güneş enerjisinden üretiliyor. Çadırlar ayrı bir hava katıyor. Bence doğanın kalbi burada atıyor. İnsanlar doğa ile baş başa kaldıkları zaman kendi benliklerini keşfetmiş oluyor. Psikolog rahatsızlığı olanlara bu tür yerleri mutlaka gitmelerini tavsiye ediyoruz. Bu gibi yerler kesinlikle farkındalık sağlıyor. Ruhsal sağlığımız o kadar hassas ki kendisini sıkıntıda hissedeler sessiz sakin yerleri keşfetmeli. Bu gibi yerler gerçekten insanı çok mutlu ediyor” ifadelerini kullandı.