TİC Holding Header
  • USD 32.33
  • EUR 35.129
  • Altın 2306.832
  • BIST 100 8880.09
  • Sağlık

Koronavirüse karşı bağırsak mikrobiyatısını güçlendirme uyarısı

Hitit Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Tıbbi Mikrobiyoloji-Viroloji Doçenti Dr. Gülçin Alp Avcı, Türkiye’de ve dünyada salgına neden olan yeni korona virüs (Kovid-19) enfeksiyonunda diğer tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi sağlıklı ve dengeli beslenme ile desteklenen bağırsak mikrobiyotasının bağışıklık sistemine önemli katkılar sağlayarak hem tedavide hem de enfeksiyonlardan korunmada önemli rol oynayacağını söyledi.
Kovid-19’un yeni ortaya çıkan bir virüs olduğuna ve virüsle gelişen hastalıkları önlemek veya tedavi etmek için herhangi bir spesifik yöntem olduğunu gösteren güçlü bilimsel bir kanıt olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Gülçin Alp Avcı, tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi bireyin bağışıklığının güçlü olmasının hastalıklara yakalanma oranını düşürdüğünün ve tedaviye karşı gelişen cevap süresini olumlu yönde etkilediğinin altını çizdi. Bağışıklık sisteminin karmaşık olduğu kadar çevremizdeki etkileşimlere de son derece duyarlı olduğuna işaret eden Doç. Dr. Avcı, “Birçok faktörün bağışıklığı etkilemesi şaşırtıcı değildir. Bağışıklık sisteminin normal işleyişine dahil olan birçok besin vardır. Bu nedenle bağışıklık fonksiyonunu desteklemek için sağlıklı ve dengeli bir diyetle sağlıklı bir bağırsak florası oluşturmak oldukça önemlidir. Son yıllarda ikinci beyin olarak bildirilen bağırsak mikrobiyotasının doğru probiyotik mikroorganizmalarla desteklenmesi aynı zamanda bağışıklığımızın da desteklenmesini sağlayacaktır. Bu sebeple bağışıklık sisteminde önemli rolü olan probiyotik mikroorganizmaların Kovid-19 salgınında da rol oynayabileceği unutulmalıdır” dedi.

"Sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası ile bağışıklık sistemini güçlendirmek yerine desteklemek önemli"
Son araştırmaların bağırsak mikrobiyomunun vücudun enfeksiyona karşı bağışıklık tepkisinde ve genel sağlığın korunmasında önemli bir rol oynadığını gösterdiğini dile getiren Avcı, “Sağlıklı bir bağırsak mikrobiyomu, korona virüs gibi bulaşıcı patojenlere olumlu bir yanıt oluşturmanın yanı sıra, akciğerlere ve diğer hayati organlara zarar veren potansiyel olarak tehlike oluşturan aşırı bağışıklık reaksiyonlarını önlemeye de yardımcı olabilir. Bu aşırı bağışıklık tepkileri birçok hastalığı
tetiklemektedir. Aşırı uyarılmış bağışıklık sistemi çeşitli organ ve sistemlere zarar vermektedir. Bu nedenle aşırı aktif bir
bağışıklık tepkisi az aktif bir yanıt kadar riskli olabileceğinden, sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası ile bağışıklık sistemini güçlendirmek yerine desteklemek önemlidir” diyerek bağışıklık konusunda uyarılarda bulundu.
İlk Kovid-19 vakasının görüldüğü Çin’deki bilim adamlarının elde ettikleri deneyimleri tüm dünya ile paylaşmaya devam ettiğini anlatan Avcı, şunları kaydetti:
“Bilim adamları, Çin’de gözlenen vakaların tedavisindeki deneyimlerini kitap haline getirerek, ’Kovid-19 Önleme ve Tedavi El Kitabı’nı tüm bilim insanlarına bir yol gösterici olması amacıyla yayınladılar. Bu kitap detaylı incelendiğinde özellikle bağırsak mikroekolojisinde denge ve beslenme desteğinin öneminden de bahsetmektedir. Bazı Kovid-19 hastalarında tedavi esnasında bağırsak mukozasında doğrudan viral enfeksiyon veya antiviral ve anti-enfektif ilaçlar nedeniyle gastrointestinal semptomlar (karın ağrısı ve ishal gibi) oluştuğunu ve bu hastaların bağırsak mikroekolojik dengesinin bozulduğu ve özellikle ’Lactobacillus’ ve ’Bifidobacterium’ gibi bağırsak probiyotiklerinde önemli bir azalma olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda ’Bağırsak mikroekolojik dengesizliği (disbiyosis) bakteriyel translokasyona ve sekonder enfeksiyona yol açabilir. Bu nedenle mikroekolojik modülatörler ve beslenme desteği ile bağırsak florasının dengesini korumak önemlidir’ şeklinde probiyotik kullanımının önemi vurgulamıştır. Ayrıca ’şiddetli stres durumu geliştiren, ciddi ve kritik durumdaki Kovid-19 hastalarının yetersiz beslenme riskinin yüksek olduğu ve mide bağırsak fonksiyonlarının erken evrede değerlendirilmesinin hastalığın tedavisinde etkin olduğu’ belirtilmiştir. Çin ve Kore’de bilim insanları, tüm dünyada Kovid-19’u önleme, tanı ve tedavi stratejilerini geliştirmek için akademik çalışmalarını yayınlamakta ve bu çalışmalar arasında Kovid-19 hastalarında bağırsak mikrobiyotasının önemi de oldukça dikkat çekmektedir. Ancak net verilerin elde edilebilmesi için daha çok çalışma yapılması gerekmektedir.”

“Virüs salgınında tüm yük sağlık çalışanlarına bırakılmamalı”
Çin Ulusal Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Araştırma Merkezi, Zhejiang Üniversitesi Tıp Fakültesi, Zhejiang eyaletindeki Kovid-19’un birincil tıbbi bakım merkezinde, Ulusal Sağlık Komisyonu ve Geleneksel Çin Tıbbı Ulusal İdaresi tarafından yürütülen çalışmalara dayanarak Kovid-19 klinik tedavisinde "Dört Anti-İki Denge" şeklinde etkili bir tedavi stratejisi oluşturulduğunu ifade eden Avcı, “Bu kapsamda ’Dört Anti’ sağlık ekibi tarafından uygulanacak olan ’Anti-virüs, Anti-şok, Anti-hipoksemi, Anti-ikincil enfeksiyon’; ’İki Denge’ ise bizim de destek olabileceğimiz ’su, elektrolit ve asit baz dengesi ile mikroekolojik dengenin korunması’ şekilde ele alınmıştır. Bizim burada bireysel olarak dikkate alabileceğimiz en önemli konu, tüm yükü sağlık çalışanlarına bırakmaktansa kendimiz de bir takım önlemler alabiliriz. Birincil önlem evde kalıp sakin olmak, ikincil önlem ise sağlıklı ve dengeli beslenmektir" dedi.
Gereksiz yere vücudun vitaminler ve besin takviyeleriyle yüklenmemesi gerektiğini kaydeden Avcı, şunları söyledi:
“Böylesi salgınlar oluşturan enfeksiyonlardan korunmak ve tedavide en etkin verimi alabilmek için zamansız ve kontrolsüz bir şekilde bağışıklık sistemimizin uyarılmaması çok önemli. Piyasada çok fazla probiyotik ürün var, kontrolsüz olarak bunları kullanmayalım. Bilinçli bir şekilde hazırlanmış, akademik ellerden çıkan bilim destekli ürünleri kullanmaya özen gösterelim. Yeni korona virüs hala dünyada hızla yayılmaya devam etmekte, ancak virüsün nasıl bir yapıya sahip olduğunu, nasıl yayıldığını ve nasıl korunmamız gerektiğini artık hepimiz biliyoruz. Burada tek korkulacak durum, konu hakkında yetersiz bilgiye sahip olan bireylerin kulaktan dolma bilgilerini hızla yayarak gereksiz bir panik ortamı oluşturmaları ya da bu salgının hafife alınmasıdır. Vaka sayısının ve ölüm oranlarının artmasını istemiyorsak Sağlık Bakanımız ve değerli Bilim Kurulu hocalarımızın önerilerine mutlaka uymalıyız. Ancak bu şekilde ülkemizde vaka sayısının artmasını engelleyebiliriz.”