TİC Holding Header
  • USD 32.332
  • EUR 35.072
  • Altın 2295.904
  • BIST 100 8880.09
  • Siyaset

'AB ilişkilerinde güven eksikliğinin aşılması, dev bir iş birliği potansiyeli sağlar'

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Kaymakcı, "Türkiye-Fransa ve Türkiye-AB ilişkilerinde güven eksikliğinin aşılması, dev bir iş birliği potansiyeli sağlar." dedi.
'AB ilişkilerinde güven eksikliğinin aşılması, dev bir iş birliği potansiyeli sağlar'

İSTANBUL - Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, "Türkiye-Fransa ve Türkiye-AB ilişkilerinde güven eksikliğinin aşılması, dev bir iş birliği potansiyeli sağlar." dedi.

"Institut du Bosphore (Paris Bosphorus Enstitüsü) 10. Yıllık Semineri", "Türkiye-Fransa-Avrupa Birliği/Güncel Eğilimler: Sürdürülebilir, Akılcı ve Kapsayıcı Gelecek" ana temasıyla gerçekleştirildi.

Seminerde konuşan Kaymakcı, Fransa ile Türkiye ve Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki güven eksikliğine değinerek, "Türkiye-Fransa ve Türkiye-AB ilişkilerinde güven eksikliğinin aşılması, dev bir iş birliği potansiyeli sağlar." diye konuştu.

Fransa ve Türkiye'nin derin tarihi, jeostratejik, ekonomik ve kültürel ilişkileri olduğunu aktaran Kaymakcı, Fransa'da yaşayan 700 bin civarındaki Türk toplumunun da Türkiye-Fransa ilişkilerinde önemli boyut teşkil ettiğini anlattı.

Kaymakcı, bu önemli ilişkiye rağmen Türkiye ile Fransa arasında 1915 olaylarının tanımı, terörle mücadele konusunda yeterince iş birliği yapılmaması, Fransa'nın özellikle Sarkozy döneminden sonra Türkiye'nin AB'ye üyeliğine yaklaşımında sergilediği çekingenlik, Fransa'nın Kıbrıs sorununda AB üyeliği dayanışması altında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yakın durması ve son dönemde de Suriye demokratik güçlerinin Fransa tarafından desteklenmesinin ilişkilerde ayrışmalar ve güvensizliğe neden olduğunu vurguladı.

Özellikle bu beş alanda gerçekleşecek yakınlaşma ile Türkiye-Fransa ve Türkiye-AB ilişkilerinin çok daha ilerleyeceğini, dev bir iş birliği alanı yaratacağını, Fransa'nın Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini desteklemesinin Türkiye-Fransa ilişkilerinde katalizör etkisi yaratacağını aktaran Kaymakcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin AB'ye üyeliği yolunda, karşısına diğer aday ülkelerden farklı olarak dört engel ve endişe çıkarıldı. Türkiye'nin büyüklüğü, tarım yapısı, bölgesel ekonomik farklılıkları ve halkının büyük bir kesiminin Müslüman olması bazı çevrelerde endişe yarattı. Aynı zamanda bazı üye ülkelerin ikili meselelerini AB'ye taşıyarak Türkiye'nin önüne engel çıkarması, Türkiye'ye karşı yapılan bir ayrımcılık oldu."

Kaymakcı, Türkiye'nin NATO'da, Avrupa Konseyi'nde ve diğer örgütlerdeki büyüklüğünde olduğu gibi AB'ye üye olduğunda da her ülke için büyük artı bir değer olacağına dikkati çekerek, "Türk tarımı ve bölgesel politikaların gelişmesi ile Türkiye, AB'ye üyelik bütçesinden başlangıçta yüklü miktarda kaynak alsa da daha sonra net mali katkıda bulunacak bir ülke konumuna gelecek. Laik Türkiye nüfusunun büyük bir kesiminin Müslüman olması, Avrupa Birliği'nin İslam dünyasına ve Doğu'ya ulaşmasında ve AB bünyesinde bulunan 20 milyondan fazla Müslümanın bulundukları ülkelere entegrasyonuna bir katkı olacak." şeklinde konuştu.

AB'nin taraflı değil, çözümü teşvik eden olması gerektiğine işaret eden Kaymakcı, "Üyelik dayanışması, gerçeklere ve uluslararası hukuka aykırı olamaz." ifadesini kullandı.

"AB'nin bu süreci hızlandırması herkesin yararına olacak"

Faruk Kaymakcı, Kıbrıs ve Yunanistan'la ilgili ikili sorunların AB'nin dahli ve taraflı tutumu ile çözülmesinin mümkün olmadığını belirterek, "Eğer Avrupa Birliği çözüm arayışında ise üyelerini çözüme teşvik etmesi gerekiyor. Bu, esasında Avrupa Birliği'nin temeli. Geçmişte Slovenya ve Hırvatistan arasında bu yapıldı. Şimdi de altı Balkan ülkesi arasında sorunlar AB'ye üye olma öncesinde çözülmeye çalışıldı. Bu yaklaşım doğru ve yapıcı." değerlendirmesinde bulundu.

Üyelik dayanışmasının gerçeklere ve uluslararası hukuka karşı olamayacağını vurgulayan Kaymakcı, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs sorununun çözümünde samimi tutumlarını 2004'te de açıkça gösterdiğini ve Rumların AB içinde olduğu gibi Kıbrıs adasında da paylaşmayı benimsemesi gerektiğini vurguladı.

Kaymakcı, AB üyelik perspektifinin canlandırılmasının daha ileri demokrasi ve hakları teşvik edeceğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Avrupa Birliği, üyelik perspektifini canlandırarak Türkiye'nin daha ileri bir demokrasi oluşturmasına, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konularda Avrupa Konseyi standartlarında olmasına ve kalmasına katkıda bulunabilir. Aksi taktirde kendisine ayrımcılık yapan Avrupa Birliği'nden ve Avrupa'dan dışlanmaya çalışılan bir Türkiye'den AB ve Avrupa Konseyi normlarını en üst düzeyde yerine getirmesini beklemek akıllıca bir yaklaşım değil. Türkiye'nin güvenlik yükünün hafifletilmesi, güvenlik odaklı politikaları açılım yönünde teşvik edecek. Her durumda Türkiye'nin bir Avrupa demokrasisi var ve bu çerçevede ilerlemeye devam edecek. AB'nin bu süreci hızlandırma etkisini kullanması herkesin yararına olacak."

"En yararlı üyelik, Türkiye'nin AB üyeliği olacak"

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Kaymakcı, seçimlerde Ermeni toplumuna söz verildi diye Fransa'daki Ermeni toplumunu mutlu eden kararlar alınmasının mantıklı ve dürüst bir yaklaşım olmadığını belirterek, bunun tarihi gerçekleri değiştirmediğini ve Fransa'daki Türk toplumunda ve Türkiye'de Fransa'ya karşı ciddi gücenmeye ve güvensizliğe neden olduğunu söyledi.

Kaymakcı, bu durumun Türklerin ve Ermenilerin uzlaşmasına yardımcı olmadığına işaret etti.

Suriye'de terör örgütleriyle taktik ilişkiler kurulmasının ve sürdürülmesinin yanlış olduğuna değinen Kaymakcı, bu tür ilişkilere girenlerin sonunda zararlı çıktığını Türkiye'nin tüm NATO müttefiklerinden ve Avrupalı dostlarından terörle mücadelede ve göç yönetiminde destek beklediğini anlattı.

Kaymakcı, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin bugüne kadar gerçekleşmiş ve gelecekte gerçekleşecek katılımlar arasında, en fazla sorgulananı, en karmaşığı ve en zoru olduğu yorumunu yaparak, "Ancak Türkiye'nin üyeliğinin gerçekleşmesi halinde bu üyelik, en anlamlı, en derin ve en yararlı üyelik olacak. Bu uğurda vizyoner, jeostratejik bir liderlik sergilenmesi gerekiyor. Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir politika izlenerek Türkiye'nin ve diğer Avrupa ülkelerinin ortak geleceğinin Avrupa Birliği içinde üyelik şemsiyesi altında olması gerekiyor." şeklinde konuştu.

Yorum Yazın