TİC Holding Header
  • USD 32.586
  • EUR 34.829
  • Altın 2411.273
  • BIST 100 9645.02
  • Siyaset

Kurt köpekten korkmaz

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin. Sen vururken de öldürürken de güzelsin.
Kurt köpekten korkmaz
Ozan Koltuk - Korkusundan Çin Seddi yaptıran Mete'nin, 50 bin kişilik ordu ile 200 bin kişilik düşman ordusunu yok eden Alparslan'ın, Avrupa'ya aman dedirten Atilla'nın, 2 bin kişi ile 500 bin kişilik orduyu kovalayan Kılıçarslan'ın, 50 çeri ile Çin sarayını basan Kürşad'ın, Hz Muhammed'in (SAV) müjdelediği ve onun övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet'in ordusudur Türk ordusu.

Herkesin bitti dediği anda ''geldikleri gibi giderler'' diyen Atatük'ün ordusudur Türk ordusu.

TSK, İDLİB’İN CAN DAMARINI TUTUYOR

Rus destekli rejim güçleri Cilvegözü Sınır Kapısı'na sadece 20 kilometre uzaklıktaki Etarıp'a saldırıyor. Türk askeri ise İdlib'i Cilvegözü'ne bağlayan yolun yakınındaki köyün 4 kilometre batısına konuşlandı.

İdlib'de rejimin sivillere yönelik korkunç saldırıları devam ediyor. Şehirleri harabeye çeviren Rusya ve İran destekli rejim, İdlib'in doğusunda, Halep kırsalında yer alan Etarıp'a Kefer Amra ve Ourum Sughra'ya bombalar yağdırıyor.

Çadır kampları hedef aldı

Rejim Cilvegözü Sınır Kapısı'na 10 kilometre uzaklıktaki Sarmada ilçesinde bulunan çadır kampları hedef aldı. Saldırıda 3 sivil yaralandı. Sınıra 20 kilometre uzaklıktaki Etarıp'i de hedef alan yoğun bombardıman Hatay'ın Reyhanlı ilçesinden de duyuluyor.

Rejimin Etarıp'i alması durumunda, İdlib'i Cilvegözü'ne bağlayan, sivillerin kaçmak, TSK'nın da ikmal hattı olarak kullandığı ana yola 10 kilometre mesafede konuşlanmış olacak.

5 ASKERİMİZ ŞEHİT OLMUŞTU

İdlib'de rejim güçlerinin topçu ateşi sonucu 5 askerim şehit oldu. 5 askerimiz ise yaralanmıştı.

Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:
"İdlib'de çatışmaları önlemek, hudut güvenliğimizi sağlamak, göçü ve insanlık dramını engellemek maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen unsurlarımıza, Rejim tarafından 10 Şubat 2020 tarihinde yapılan yoğun topçu atışı neticesinde, 5 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, 5 silah arkadaşımız yaralanmıştır. Bölgede tespit edilen hedefler derhal ateş destek vasıtalarımızla yoğun şekilde ateş altına alınarak gerekli karşılık verilmiş, hedefler tahrip edilmiş ve şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır. Gelişmeler yakından takip edilmekte ve gerekli tedbirler alınmaktadır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı personelimiz için acil şifalar dileriz."

Altun: Saldırı talimatını veren savaş suçlusu, uluslararası toplumun tamamını hedef almıştır.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, "Bu hain saldırının talimatını veren savaş suçlusu, yalnızca Türkiye'yi değil, uluslararası toplumun tamamını hedef almıştır" ifadesini kullandı.

DAHA ÖNCE 8 ŞEHİT VERMİŞTİK

İdlib'de askerimize açılan topçu atışı ile 5'i asker 3'ü sivil olmak üzere 8 şehit vermiştik.

ERDOĞAN TÜRKİYE SALDIRININ CEVABINI MİSLİYLE VERDİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna ziyareti öncesi basın açıklaması yapmış. İdlib'de şehit olan 4 askere ilişkin olarak, "Şehit olan 4 askerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Aynı saldırıda 9 askerimiz de yaralandı. Yaralılarımızın tedavileri sürüyor. Türkiye bu saldırının cevabını da misliyle vermiş durumda. Şu anda oradaki belirlenen noktalara vuruşlar devam ediyor. Bu tarz alçak saldırılarla Türkiye'nin kararlılığını sınıyanlar bir kez daha hata yaptığını anlayacaktır" demişti.

RUSYA BASINI TÜRKİYE İLE YAŞANAN GERİLİMİ NASIL YORUMLADI ?

Rus basınının Suriye'deki gelişmelerle ilgili yaptığı yayınlarda, İdlib nedeniyle son dönemde artan gerilimden dolayı Türkiye sorumlu tutuldu.

Channel One kanalı, Türkiye'nin İdlib'e yaptığı asker sevkiyatı ve askeri malzeme yığınağının, Suriye'nin egemenliği ile yapılmış anlaşmaların bir ihlali olduğunu öne sürdü.

Konuyla ilgili haberi okuyan spiker, "Tüm bunlar sözde ılımlı muhalefeti desteklemek için yapılıyor ancak bu bölgede bunlardan hiç yok. İdlib'i El Nusra teröristleri yönetiyor" dedi.

Channel One kanalı aynı zamanda Rusya Savunma Bakanlığı'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya'nın İdlib'de sivilleri hedef aldığı yönündeki iddialarına yanıtına da yer verdi.

Haberde, Bakanlığın, Suriye ordusunun "terör saldırılarına" misilleme attığı adımların yerinde olduğunu söylediği belirtildi.

Suriye ordusunun son 10 gündür İdlib'de düzenlediği saldırılarda 14 Türk askeri hayatını kaybetti, 45 kişi de yaralandı.

Erdoğan dün yaptığı açıklamada, Suriye hükümeti, Rusya ve İran'ı sivillere saldırmakla suçlamıştı.

'Birbirlerine rağmen hedeflere ulaşamazlar'

Ekonomi gazetesi Vedomosti, Türkiye'nin Ekim 2019'da yapılan ikinci Soçi Anlaşması'nı geçersiz kılma niyetini ilk kez dile getirdiğini yazdı. Vedomosti'ye konuşan Rus bir diplomatik kaynak, "Erdoğan'ın basında yer alan sözleri, Başkan Putin ile görüşmelerinde kullandığı tondan çok daha farklı" dedi.

Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürt gruplara yönelik Barış Pınarı Harekatı'na başlamasından kısa bir süre sonra Soçi'de bir araya gelmişti. İki lider, Kürt grupların sınırdan içeri çekilmesi ve sınır hattında Türk ile Rus askerinin ortak devriye yapması konusunda uzlaşma sağlamıştı.

Rus hükümeti tarafından yayınlanan Rossiyskaya Gazeta gazetesi de, "Rusya ile Türkiye'nin Suriye'de peşinde koştukları amaçlar ne olursa olsun, diğerine rağmen bu amaçlara ulaşma şansları düşük" yorumunu yaptı.

Gazetenin yazarlarından Fyodor Lukyanov, köşe yazısında, "Bu da her iki ülkenin çok iyi pazarlık yapması ve karşılıklı tavizler vermesi gerektiği anlamına geliyor" dedi.

Rossiyskaya Gazeta, "Kaynak, işleri daha da kötüleştirenin Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmak için bazı bahaneler öne sürmesi ve bunun sonucunda da Suriye'de halihazırda zor olan durumu daha da karmaşık hale getirmesi olduğunu söyledi. Kaynağa göre, Erdoğan Moskova'ya gönderdiği heyetle sorunu çözeceğini umuyor ancak yaşananların da gösterdiği gibi illüzyonlara kapılmak pek iyi olmaz" diye yazdı.

'Erdoğan, Suriye hükümeti ile doğrudan çatışmak istemiyor'

Rossiyskaya Gazeta'nın yazarlarından Ivan Sofronov da Rus heyetin 8-10 Şubat tarihlerinde Türkiye'ye yaptığı ziyaretin "Türk heyetinin bağımsız hareket edememesi" nedeniyle herhangi bir uzlaşı sağlanamadan sona erdiğini öne sürdü.

Bir başka ekonomi gazetesi Kommersant ise Erdoğan'ın dün TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada sert bir üslup takınmasına rağmen, mevcut durumu Suriye hükümeti ile doğrudan bir çatışma ortamına çevirmek istemediğinin sinyallerini de verdiğini belirtti.

Kommersant'ın haberinde, "Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Kirill Semyonov, Erdoğan'ın Rusya ile Şubat ayı sonuna kadar İdlib konusunda yeni bir anlaşmaya varmak istediğini açıkça ortaya koyduğunu söyledi. Semyonov, 'Suriye hükümetine bağlı güçlerin, gerginliği azaltma bölgesinin sınırından çekilmesi yönündeki talebi, pazarlıkların başlayabileceği iyi bir nokta gibi görülebilir' dedi" ifadelerine yer verildi.

90'LI YILLARDA SURİYE PKK'YA DESTEK VERMİŞTİ

Türkiye 90'lı yıllarda Suriye'yi; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra birçok ülkenin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK adına Türkiye'de saldırılar düzenlemeleri için Kürt militanlar yetiştirmek, Alois Brunner'i de bunun için istihdam etmekle suçlamış ve Suriye'yi kınamıştır.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Şam'da tespit edilmesi ise ülkeler arasında yeni bir kriz başlatmıştır. Bu kriz neredeyse tüm 90'lı yıllar boyunca sürmüştür. Özellikle 90'lı yılların ikinci yarısında ise iyice kızışmıştır. Suriye'nin Öcalan'ı barındırmasına cevap olarak Türkiye İsrail ile işbirliğine gitmiş, Fırat ve Dicle nehirlerinin debisini azaltarak Suriye'ye giden su oranını azaltmıştır. Türkiye'nin bu hamlelerine karşılık ise Suriye Yunanistan ile askerî işbirliğine gitmiştir. Bu olayın ardından Türkiye çok sert bir tutum sergileyerek Öcalan'ın sınırdışı edilmesini istemiş, ülkeye nota vermiş, aksi halde askerî müdahale tehdidinde bulunmuş ve iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir. Türkiye'nin baskısı sonucu Abdullah Öcalan Suriye'den sınırdışı edilmiştir. Bu olaydan sonra iki ülke arasında 20 Ekim 1998'de Adana Mutabakatı imzalanmış ve teröre karşı işbirliği yapılarak Güvenlik İşbirligi Komisyonu kurulmuştur. Adana Mutabakatı ile iki ülke askerî bir çatışmanın eşiğinden dönmüştü.



2012 TÜRK F-4 PHANTOM UÇAĞININ DÜŞÜRÜLDÜ
22 Haziran 2012 günü silahsız Türk F-4 savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi iki ülke arasında yeni bir kriz başlamıştır.

Uçağın düşürüldüğü gün akşam saatlerinde Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptığı basın toplantısında uçağın Suriye tarafından düşürüldüğünü açıklamıştır. Suriye hükûmet sözcüsü ise vurdukları savaş uçağının Türk uçağı olduğunun farkında olmadıklarını ve sadece hava sahalarını ihlal eden "kimliği belirsiz" bir uçağa karşı meşru egemenlik haklarını kullandıklarını ifade etmiştir. Türkiye ise uçağın kısa süreliğine Suriye hava sahasına girmiş olduğunu kabul etmekle beraber uluslararası hava sahasında vurulduğunu savunmuştur. Suriye'ye resmî bir protesto çeken Türkiye NATO'ya toplanma çağrısı yapmıştır. NATO tarafından "kabul edilemez" olarak yorumlanan olayda örgüt Türkiye'ye olan desteğini ifade etmiştir. 27 Haziran 2012'de Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Haziran'da yaptığı bir açıklamada Suriye'yi haydut devlet olarak tanımlamıştır. Ayrıca Erdoğan bu olaydan sonra Suriye'ye karşı olan algılarının değiştiğini ve Esad rejiminin artık Türkiye için bir tehdit haline geldiğini belirtmiştir. 3 Temmuz 2012 tarihinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad olay hakkında ilk kez konuşmuştur. Uçağı uçaksavar bataryası ile vurduklarını, uçağın Türkiye'ye ait olduğu vurulduktan sonra öğrendiklerini belirtmiş ve "yüzde 100 keşke düşürmeseydik diyorum" sözleriyle pişmanlığını dile getirmiştir. Düşürülen uçağın pilotlarının cesetleri ise ancak 4 Temmuz 2012 tarihinde bulunabilmiştir.

Bu olay sonrasında Türkiye angajman kurallarını yenilemiş, Suriye tarafından sınıra yaklaşan her askerî unsurun tehdit olarak değerlendirilip hedef muamelesi görmeye başlayacağı açıklanmıştır.



TÜRKİYE'YE ATILAN TOP MERMİSİ KRİZİ

3 Ekim 2012 tarihinde Suriye'nin Tel Abyad ilçesinden ateşlenen iki adet top mermisi Türkiye'nin Suriye sınırındaki Akçakale ilçesine düşmüştür.

5 kişinin ölmesine ve 10 kişinin yaralanmasına neden olan olay sonrası ilçedeki okullar tatil edilmiş ve bazı noktalar boşaltılmıştır. Türkiye "meşru müdafaa" hakkını kullanarak aynı gün içinde Tel Abyaz ilçesine T-155 Fırtına obüsleri ile topçu ateşi başlatmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olayın ardından toplanmış ve Suriye'ye müdahale için hükûmete askerî tezkere verilmiştir. Türkiye ayrıca NATO'yu acil olarak toplanmaya çağırmıştoplantıda ise Türkiye'ye destek kararı çıkmıştır. Ayrıca ABD ve Birleşmiş Milletler de Türkiye'ye olan desteklerini ifade etmişlerdir.

4 Ekim 2012 günü Suriye Enformasyon Bakanı Umran Zubi Suriye tarafından konu ile ilgili yorum yapan ilk kişi olmuştur. Ölenler için üzgün olduğunu dile getiren Zubi, Türkiye'yi ise sınır güvenliğini sağlamaları konusunda uyarmıştır. Ertesi gün Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriye hükûmetinin kendilerinden özür dilediğini açıklasa da Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi özür diledikleri iddialarını yalanlamıştır.

REYHANLI BOMBALI SALDIRILARI

11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 15 dakika arayla iki bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Resmî verilere göre 51 kişinin kişinin ölümüne, 155 kişinin yaralanmasına; resmî olmayan iddialara göre 150'den fazla kişinin ölümüne ve geniş çapta mal kaybına yol açan saldırı Türkiye tarihindeki en ağır bombalı terör saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. Saldırının ertesinde Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve İçişleri Bakanı Muammer Güler saldırının Suriye istihbarat birimi Muhaberat tarafından yapıldığını iddia etse de Suriye bu iddiaları reddetmiştir. Saldırıdan aylar sonra medyada Irak ve Şam İslam Devleti'nin saldırıları üstlendiği haberleri yer almış Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı basın duyurusu ile bu haberleri yalanlamış ve saldırıların Suriye Hükûmeti desteğiyle yapıldığını belirtmiştir. Saldırı ile ilgili hazırlanan iddianamede ise saldırının son eylemini 1983'te gerçekleştiren THKP-C Acilciler'in lideri ve halen Suriye İç Savaşı'nda rejim saflarında savaşan Suriye Direnişi adlı örgütün lideri Mihraç Ural ile Muhaberat tarafından ortaklaşa yapıldığı tespiti yer almıştır. Bu iddianame üzerine açıklama yapan Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el Zubi durumun delil üretmekten başka bir şey olmadığını belirterek suçlamaları reddetmiş ve saldırının sorumlusu olarak Türkiye Hükûmeti'ni göstermiştir. Mihraç Ural da Suriye gibi iddiaları reddetmiştir.

RedHack tarafından 22 Mayıs 2013 günü kamuoyuna sunulan Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı'na ait gizli belgeler ise Reyhanlı saldırısından yaklaşık bir ay önce El-Nusra Cephesi'nin bir saldırı hazırlığı konusunda yetkililerin istihbaratının olduğunu göstermektedir. Belgelere göre silahlı Suriye muhalefeti örgütü El-Nusra Cephesi'n,n üç araca Türkiye'ye yönelik bir eylemde kullanmak üzere bomba düzeneği yerleştirdiği 25 Nisan 2013 tarihinde Türk istihbaratı tarafından biliniyordu. Belgelerle ilgili açıklama yapan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise belgelerin güvenirliğini reddetmemiştir. Türkiye İçişleri Bakanlığı ise bir açıklama yayınlayarak belgelerin Reyhanlı ilçesindeki patlamayla hiçbir ilgisinin olmadığını, başka bir terör örgütü tarafından planlanan farklı bir terör eylemine ilişkin hazırlıkları kapsadığı belirtmiştir. Haziran ayında El-Nusra Cephesi Başmüftüsü Şeyh Ebu Merya el Kahtani imzasıyla yayınlanan bir açıklamada Reyhanlı saldırısını gerçekleştirdikleri yönündeki iddialar yalanlanmıştır.

Ayrıca Suriye Hükûmeti ve Suriye muhalefeti taraflarının her ikisi de saldırıyı kınamışlardır.

Saldırının gerçekleştiği ilk gün Reyhanlı Sulh Ceza Mahkemesi'nin talebiyle medyaya yayın yasağı konmuştur ve yasak halen sürmektedir.

Saldırıyla ilgili olarak 32 şüpheli gözaltına alınmış bunlardan 20'si tutuklanmıştır. Soruşturmadaki tüm şüpheliler Türk vatandaşıdır ve soruşturmada saldırının arkasında Nasır Eskiocak liderliğinde Muhaberat bağlantılı bir silahlı grup olduğu iddiası üzerinde durulmaktadır. Soruşturmanın bir numaralı zanlısı Nasır Eskiocak emniyet ifadesinde saldırıyı yaptıklarını itiraf etmiştir.

Mİ-17 SURİYE HELİKOPTERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ

16 Eylül 2013 günü Suriye'ye ait Mi-17 tipi bir helikopter sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Türk savaş uçakları tarafından düşürülmüştür. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre Suriye helikopteri sınıra yaklaşık 48 kilometre mesafede iken üssü Diyarbakır'da bulunan Birleştirilmiş Kontrol İhbar Merkezi tarafından takibe alınmış, yapılan uyarılara rağmen sınırı 2 kilometre ihlal etmesi nedeniyle Türk jetinin düşürülmesi sonrası değişen angajman kurallarına uyularak düşürülmüştür. Suriye Genelkurmay Başkanlığı ise yaptığı açıklamada helikopterin Türk jetleri tarafından düşürüldüğünü onaylamıştır. Yapılan açıklamada helikopterin Lazkiye kırsalı Bedama bölgesi üzerinde Türkiye sınırından giren muhalifleri izlemekte iken teknik bir aksaklık sonucu Türkiye sınırlarına girdiği de doğrulanmış fakat askerî bir görevi olmayan helikopterin hemen Suriye sınırına geri döndüğü ifade edilmiştir. Açıklamanın devamında helikopterin düşürülmesini aceleci bir karar olarak niteleyen Suriye Genelkurmay Başkanlığı bu durumu Türkiye Hükûmeti'nin Suriye'ye karşı olan düşmanca tutumunun bir sonucu olduğunu ifade etmiştir.

Helikopter Suriye'de muhaliflerin kontrolündeki bir bölgeye düşmüş, helikopterden atlayan üç personelden ikisi ölmüş biri ise Özgür Suriye Ordusu tarafından rehin alınmıştır. Rehin alınan pilot ertesi gün Özgür Suriye Ordusu militanlarınca kafası kesilerek öldürülmüştür.

MİG-23 SURİYE SAVAŞ UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESI


23 Mart 2014 tarihinde Suriye'ye ait bir MiG-23 savaş uçağı Türkiye tarafından düşürülmüştür. Türkiye Genelkurmay Başkanlığının açıklamasına göre Birleştirilmiş Kontrol İhbar Merkezi tarafından Hatay sınırına 80 deniz mili kala izlemeye alınan iki Suriye savaş uçağı sınıra 10 deniz mili mesafeden itibaren Türk hava sahasına yaklaştığına ilişkin dört kez ikaz edilmiş fakat ikinci uçak uyarıyı dikkate almayarak Türk hava sahasına girmiş, yaklaşık 1 kilometre kadar da hava sahasını ihlal etmiştir. Daha sonra batıya doğru yönelerek 1.5 kilometre kadar Türk hava sahasında uçmaya devam eden uçak bu esnada bölgede hava devriye görevinde bulunan Türkiye'ye ait bir F-16 savaş uçağından 13.14'te Suriye uçağına füze atılmış ve isabet alan Suriye savaş uçağı sınırın 1200 metre güneyindeki Keseb kasabasına düşmüştür. Suriye Arap Haber Ajansı ise Türkiye'nin verdiği bilgileri yalanlayarak vurulan uçağın Türkiye hava sahasında olmadığını, Lazkiye üzerinde muhalif kuvvetlere karşı bir hava harekatında olduğunu açıklamıştır. Yine aynı açıklamada vurulan savaş uçağı pilotunun paraşütle atlayarak kurtulmayı başardığı da açıklanmıştır. Ertesi gün açıklama yapan uçağın pilotu da Suriye Arap Haber Ajansı'nı doğrulayarak Türkiye sınırından 7 kilometre uzakta olduğunu, vurulduğu sırada da üsse geri dönmeye hazırlandığını açıklamıştır.

Uçağın vurulması hakkında açıklama yapan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan konuyu "Eğer sen benim hava sahamı ihlal edecek olursan bundan sonra bizim tokadımız ağır olur." şeklinde yorumlarken, Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı ise uçağın düşürülmesini "Suriye Arap Cumhuriyetinin egemenliğine ve topraklarına eşi benzeri olmayan ve hiçbir geçerli nedeni bulunmayan düşmancıl bir askeri saldırı" olarak tanımlamıştır.

TSK GÖZLEM NOKTASINA SALDIRI

Suriye'nin Idlib ilinde bulunan İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi"nde ateşkes gözlem misyonu için kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait 10 nolu gözlem noktası 29 Nisan 2019 ve 4 Mayıs 2019 tarihlerinde 2 defa Suriye Arap Ordusu güçleri tarafından topçu atışı ile saldırıda bulunuldu. Saldırıda ilk belirlemelere göre 4 asker hafif yaralandı. Yaralı askerler bölgeye sevk edilen helikopterler ile tahliye edildi.

ZEYTİN DALI HAREKATI

20 Ocak 2018'de Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya'da yaptığı açıklamada Türkiye'nin Afrin'e operasyonunun sahada fiilen başladığını ve Menbiç'e de harekât yapılacağını söyledi.

Aynı gün Türk Silahlı Kuvvetleri yaptığı yazılı açıklamada Suriye-Türkiye sınırında ve bölgede istikrarı sağlamak, Afrin'deki PKK, KCK, PYD-YPG ve Irak ve Şam İslam Devletine (IŞİD) mensuplarını etkisiz hâle getirmek ve bölge halkının bunların baskı ve zulmünden kurtarmak amacıyla "Zeytin Dalı Harekâtı" adlı askerî operasyonun 20 Ocak 2018'de yerel saatte 17:00'de başlatıldığını duyurdu.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 21 Ocak 2018'de internet sitesinden yaptığı açıklamada harekâtın BMGK’nin terörle mücadeleye yönelik 1624, 2170 ve 2178 sayılı kararları ve Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan Meşru Müdafaa Hakkı çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak yapıldığını açıkladı ve YPG'ye ait 45 hedefin de imha edildiğini bildirdi.

Zeytin Dalı Harekâtı, Türkiye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar tarafından Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı'ndaki harekât merkezinden yönetilmektedir. Özel olarak da 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel bu harekâtı yöneten kişidir.

Harekâtın ilk aşamasında 7 bölgede tespit edilen PYD/YPG ve IŞİDe ait sığınak, barınak, gözlem noktası ve mühimmat deposu olarak kullanılan 108 hedef 8. Ana Jet Üssü'nden kalkan Türk Hava Kuvvetleri'ne ait 72 adet F-16 Fighting Falcon savaş uçakları tarafından vuruldu. Ayrıca Azez'in 6 kilometre güneyinde bulunan YPG'nin kontrolündeki Minniğ Askeri Hava Üssü bombalandı. Özgür Suriye Ordusu birlikleri ise paralel olarak Azez'den Afrin'e doğru ilerlemeye başladı. Bu birlikler dışarıdan sızmaları önlemek maksadıyla kollarına sarı bantlar taktı.

YPG tarafından Afrin'in Suriye'nin bir parçası olduğu belirtildi ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'dan yardım isteyerek sınıra asker gönderilmesi istendi. Suriyeli Kürtler ve YPG operasyona Rusya'nın yeşil ışık yaktığını ve onların ihanetine uğradıklarını dillendirdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova ihanet suçlamalarını reddettiklerini açıkladı. Pentagon ilk olarak Afrin'deki YPG güçlerini desteklemediklerini açıkladı ve özellikle Fırat'ın doğusunda bulunan kendi denetimdeki SDG'ye bağlı YPG güçlerinin Afrin'e doğru ilerlemeleri durumunda onlara olan desteklerinin sona ereceğini belirtti. ABD Savunma Bakanı James Mattis de harekât nedeniyle doğudaki bazı YPG birliklerinin Afrin'e kaydığını açıkladı.

Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli operasyonda kullanılan mühimmatların tamamını savunma sanayisince yerli olarak üretilebildiğini ve mühimmat depoların sadece Afrin için değil, terör koridoru olarak görülen bölgenin tamamının temizlenmesine yetecek düzeyde olduğunu açıkladı. Türkiye'de yer alanan bazı iddialara göre YPG'nin elinde ABD envanteri dışında NATO silahlarının da bulunduğu bilgisi verildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri operasyonun sekizinci gününde YPG'ye ait toplam 340 hedefin imha edildiğini duyurdu. 28 Ocak 2018'de Burseya Dağı'nın tamamında kontrol sağlandı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu operasyonda çeşitli uyuşturucu hapların bulunduğunu ifade etti. Anadolu Ajansı da bu hapların cesaret verici nitelikteki "Captagon hapı" olduğunu ve militanlarca kullanıldığını bilgisini paylaştı. Operasyon sırasında YPG'nin kadın kolu olan YPJ'den bir kadın savaşçının Türk askerlerinin bulunduğu bölgede intihar saldırısı gerçekleştirdiği aktarıldı. 'Avesta Khabur' kod adını kullanan kadının Türk tanklarının yanında kendisini patlatması The New York Times tarafından ABD'nin Suriye politikasını intihar bombacılarıyla müttefik hâle getiren garip bir duruma soktuğu şeklinde yorumlandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 30 Ocak 2018'de Afrin'e havadan Türkçe, Kürtçe ve Arapça olmak üzere üç dilde bildiri attı. Bildiride halktan bölgede bulunan örgütlere karşı olunması istendi ve "Afrin Afrinlilerindir." mesajı verildi. Aynı uygulama 3 dilde SMS gönderimi ile devam etti. 31 Ocak 2018'de Darmık Dağı'nın güney yamacında betondan yapılma Abdullah Öcalan anıtının insansız hava araçları tarafından bombalandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 1 Şubat 2018'de Afrin'in kuzeyinde Ali Kar ve Zar köylerini YPG'den aldı. Ali Kar ve Zar köylerinin alınmasıyla birlikte Zehran bölgesi ile Şinkal köyü arasında toprak bütünlüğü sağlandı. Afrin'in kuzeyinde büyük bir bölge Türk Silahlı Kuvvetlerine geçti. Yine aynı gün, Bülbül kasabası da YPG'den alındı. Böylece Türk Silahlı Kuvvetleri harekat boyunca ilk kez bir belde ele geçirmiş oldu. Associated Press, YPG'nin Türkiye'yi durdurması konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nden yardım istediğini iddia etti.

Suriye Demokratik Güçleri sözcüsü Redur Xelil, düzenlenen basın toplantısında operasyonun başlamasından 1 Şubat tarihine kadar TSK uçakları tarafından 1893 kere bombardıman yapıldığını, toplam 72 kere çatışmaya girdiklerini, çatışmalarda toplam 473 Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO mensubunun öldürüldüğünü, 25 askeri aracın imha edildiğini iddia etti. Agence France-Presse muhabiri Delil Süleyman da kent merkezinde yaşayan Afrinlilerin silahlanarak "topraklarını savunmak için harekete geçtiğini” belirtti. Süleyman, bu gruplardan bazılarının kısa süreli silah eğitimini alarak cephede, bazılarının ise cephe gerisinde görev almak için çatışma bölgelerine gittiğini ifade ederek "Kürt Gençlik Hareketi" adında yapıların oluşturulduğunu iddia etti.

20 Ocak 2018'de hava harekâtı ile başlayan ve ertesi gün kara unsurların katıldığı harekatta top atışları ve hava desteği TSK ve SMO ilerlemesini hızlandırarak Afrin'e ilerleyişte ivme kazandırdı. İlk bir aylık mücadelede Bülbül, Afrin şehir merkezi, Cinderes, Burseya Dağı ve Raco kentinde çatışmalar yoğunlaştı. TSK ve SMO birlikleri bu sürede Bülbül ve Burseya Dağı'nın yanı sıra Kilis sınırının karşısındaki önemli bölgeleri ele geçirdi ve YPG'nin kilis bağlantısı kesildi. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı 19 Şubat itibarıyla aralarında bir belde merkezi ve 52 köyün de bulunduğu 78 noktanın ele geçirildiğini duyurdu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) de TSK ve SMO'nun Afrin'de bulunan köylerden yüzde 10'luk bir bölümünü ele geçirdiğini açıkladı.

2018 Şubat ayı itibarıyla çatışmadaki kayıplar arttı. Bir aylık periyotta TSK'dan 32 asker hayatını kaybederken, 170 asker yaralandı. ÖSO'nun da 60'tan fazla kayıp verdiği bilgisi 17 Şubat 2018 günü Recep Tayyip Erdoğan tarafından paylaşıldı. ÖSO kayıpları hakkında net bir bilgi açıklanmasa da Suriye Gözlemevi 200 civarında ÖSO'lunun öldüğünü iddia etti, YPG ve SDG ise 400'den fazla ÖSO kuvvetini öldürdüklerini öne sürdü. Açıklamalarda kayıplar konusunda büyük farklar gözükse bile Genelkurmay Başkanlığı 19 Şubat 2018 tarihine kadar 1641 YPG militanın etkisiz hale getirildiğini paylaştı. SDG ve Suriye Gözlemevi ise bu sayının çok daha altında olan kayıp bilgisi paylaştı. Buna göre SDG ve YPG açıklamalarına göre kendi kayıpları 100, Suriye Gözlemevi'ne göre de 197 YPG militanı öldü.

TSK tarafından düzenlenen hava harekatlarında bir aylık süreçte azalmalar gözüktü. 20-26 Ocak arasında 340, 27 Ocak-2 Şubat arasında 198, 3-11 Şubat arasında 89 ve 12-16 Şubat tarihleri arasında 47 hava harekatının düzenlendiği bilgisi Genelkurmay Başkanlığı tarafından paylaşıldı. Rusya jetinin şubat ayı içerisinde bölgedeki milis güçlerce düşürülmesi hava harekatların azalmasındaki ana sebep olarak görüldü.

Harekât Suriye ordusu veya Esad rejimi yanlısı milis güçler ile TSK ve ÖSO'nun çatışmasına da neden oldu. İlk olarak Suriye'nin YPG'lilere lojistik destek sağladığı bilgisi paylaşılırken, daha sonra bu doğu kısımdan gelen YPG militanlarına güneyden koridor açılmasıyla devam etti. Aynı zaman da PKK'nın Sincar bölgesinden Afrin'e birçok militanını gönderdiği iddia edildi. Harekâtın 31. gününde Suriye devlet televizyonu Suriye ordusuna bağlı güçlerin Afrin'e gireceğini duyurdu. Bunun üstüne Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye ordusunun Afrin'e YPG'yi arındırmak için girmesinde problem görmediklerini fakat destek için girilirse Türkiye'nin tavrının ağır olacağını açıkladı. 20 Şubat 2018'de Halep'ten Afrin'e Suriye Ulusal Savunma Kuvvetleri, Şabi milisleri ve Bakır Tugayı konvoyunun hareket etti. Türk Silahlı Kuvvetleri bu konvoya uyarı olarak top atışlarında bulundu. İddialara göre konvoy bu uyarı atışları sonrası 10 kilometre geri çekildi. Afrin'e girmek isteyenler arasında Suriye Direnişi lideri Mihraç Ural'ın da olduğu iddia edildi. Sputnik'in haberine göre ise konvoy geri çekilmedi, Afrin'e giriş yaptı. Giden ilk grubun ardından Suriye hükûmeti yanlısı başka gruplarında Afrin'e giriş yaptığını duyuruldu.

22 Şubat'ın akşam saatlerinde Afrin'e silah ve mühimmat taşıyan 30-40 araçlık YPG konvoyu Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından imha edildi. 26 Şubat 2018'de toplamda ele geçirilen 115 nokta ile YPG'nin Türkiye sınırıyla bağlantısı tümüyle kesildi. Daha sonra çatışmalar Raco ve Cinderes'te yoğunlaştı. TSK ve ÖSO 6 Mart 2018'de Roco'da kontrolü sağladı. Raco ve Cinderes’ten Afrin’e ulaşan kara yollarının da ele geçirildiği bilgisi paylaşıldı. 6 Mart tarihinde Suriye Demokratik Güçleri bileşenleri Rakka'da yaptıkları basın toplantısında Afrin dışında yer alan ve Fırat'ın doğusunda IŞİD'e karşı koalisyon güçleriyle birlikte görev yapan güçlerini Afrin'e gönderme kararı aldığını duyurdu. Bu gelişmeden birkaç gün önce ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri çok sayıda SDG mensubunun operasyonları terk ettiğini ve Afrin'e gittiğini belirtmişti. Afrin'e geçen Devrimciler Ordusu'na bağlı yaklaşık 1.700 kişinin Deyrizor'dan hareket ettiği bildirildi. Raco beldesinin ele geçirilmesinin ardından 8 Mart 2018 günü Afrin'in güneyindeki Cinderes beldesi de TSK ve ÖSO tarafından ele geçirildi. Böylelikle harekâtın 47’nci gününde Afrin merkezine güneybatı ve kuzeydoğudan 8–10 km kadar yaklaşıldı.

Şehir merkezinin ele geçirilmesi

13 Mart'taki açıklamasında TSK, 12 Mart günü Afrin kent merkezinin tamamen kuşatıldığını ve civardaki önemli bölgelerin ele geçirildiğini belirtti. Takip eden günlerde civardaki çok sayıda köy ele geçirildi. 17 Mart günü doğudan batıya ve batıdan doğuya ilerleyen TSK birlikleri Afrin'in kuzeyinde buluştu. Afrin ilçe merkezine ilk olarak 23:45'te TSK Özel Kuvvetleri girdi. 18 Mart 2018'de Afrin ilçe merkezi Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Millî Ordusu tarafından kontrol altına alındı. TSK yaptığı açıklamada harekatın devam ettiğini ve kontrol altına alınan bölgelerde operasyonların sürdürülmekte olduğunu açıkladı. Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Bekir Bozdağ da bölgede hayatın normalleşmesi için adımlar atılacağı, imar faaliyetlerine girileceği, gıdaya ve sağlığa erişimde sorun yaşanmaması için adımlar atılacağını açıkladı.

Afrin şehir merkezi 48 saatten kısa bir sürede düştü. TSK daha önce şehir merkezinde düzenlenecek operasyonlar için Özel Kuvvetlerini göndermiş, aynı zamanda hendek, mayın ve çeşitli patlayıcı tuzaklar için insansız araçlarını da bölgeye sevk etmişti. Kürt güçleri yaptığı açıklamada çekilmelerine gerekçe olarak sivillerin zarar görmemesini engellemek şeklinde açıkladı. Afrin Kantonu idari meclisi eş başkanı Osman Şeyh İsa "Türkiye ile savaşta yeni bir evreye girdiklerini" öne sürerken bundan sonra vur-kaç tekniği ile mücadele edeceklerini açıkladı. PYD eski eşbaşkanı Salih Müslim "Geri çekilmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez" ifadelerini kullandı ve çatışmaların gerilla savaşı tarzında devam edeceğini belirtti.

Merkezde sağlanan kontrol sonrasında özellikle Fransız haber ajansı AFP'nin geçtiği fotoğraflar ile ÖSO'dan bazı kişilerin kapalı durumdaki bazı iş yerlerinde evlerde yağma faaliyetinde bulundukları iddia edildi. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yağma haberlerini dikkate aldıklarını ve olayın incelendiğini açıkladı. ÖSO yaptığı açıklamada yağmaya karışan iki mensubuyla ilişilerinin kestiğini ve yaptırımlara devam edileceği açıklandı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Buralarda bir şikayet veya talep gelirse titizlikle inceleriz." diyerek yağmaya ve insanlık suçlarına müsaade etmeyeceklerini ve bu konuda hassas oldukları açıkladı. Recep Tayip Erdoğan da bazı gruplarda ganimet anlayışının olduğu ve duruma hemen müdahele edildiğini söyledi.

BARIŞ PINARI HAREKATI

Harekâta yönelik hazırlıklar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump'la Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) elinde tuttuğu bölgelere karşı askerî operasyon planı hakkında 6 Ekim 2019 tarihinde yaptıkları telefon görüşmesinden sonra, ABD kuvvetlerinin Fırat nehrinin doğusunda yer alan Suriye-Türkiye sınırındaki konumlardan çekilmesiyle birlikte başladı.

ABD hükûmeti Türkiye'nin düzenlediği operasyonu desteklemediğini söylese de, Beyaz Saray 6 Ekim 2019'da müdahaleye karışmayacağını ve bölgedeki tüm ABD personelinin ABD-Türkiye arasındaki olası bir gerginliği önlemek için çekileceğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye'nin meşru bir güvenlik sorunu altında olduğunu ve güney sınırında bir "terör tehdidi" olduğunu belirtti. ABD yönetimi ayrıca, bir grubu bir NATO müttefiki aleyhine silahlandırmamak amacıyla SDG'ye yardımları keseceği bildirdi. SDG sözcülüğü ise ABD tarafından ihanete uğradıklarını belirtti.

ABD, Türkiye'yle operasyon öncesinde terörizme karşı istihbarat paylaşımı çerçevesinde Kuzey Suriye'ye yönelik keşif uçakları ve diğer kaynaklardan videolar paylaşmaktaydı, ancak 7 Ekim itibarıyla istihbarat paylaşımını durdurdu. ABD kaynakları, operasyonda önce paylaşılan istihbaratın SDG hareketleri ve pozisyonlarının belirlenmesinde kullanılmış olabileceğini belirtti. Aynı kaynaklar, ABD savaş uçakları ve İHA'larının ABD'nin sahadaki kuvvetlerini koruma amacıyla bölgede kalmaya devam edeceğini, ancak Türk Hava Kuvvetleri uçaklarına karşı koymayacaklarını açıkladı.

8 Ekim 2019'da TSK, SDG'ye gönderildiğini iddia ettiği, Irak'tan Suriye'ye giden bir silahlı araç konvoyunu bombaladığını bildirdi. Aynı gün Rusya Özel Kuvvetleri, Deyrizor'dan Suriye Silahlı Kuvvetleri ve SDG tarafından tutulan alanlar arasında Fırat nehri üzerinde geçiş yaptı. SDG, Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin Menbic şehrine girmeye hazır olduğunu açıklarken, Suriye hükümeti, TSK'nın şehre girmesini engellemek için Menbic yakınlarına Suriye ordusunun konumlandırıldığını bildirdi. Aynı gün, TSK Rasüleyn'i bombaladı ve belirlediği hedeflere makineli tüfeklerle ateş açtı.

9 Ekim

9 Ekim günü Nusaybin'deki bir binaya isabet eden roketin yarattığı hasar.

Harekât 9 Ekim 2019 günü Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı uçakların hava saldırıları ve Suriye Demokratik Güçleri'nin hakimiyetinde bulunan Tel Abyad, Rasüleyn, Ain Issa ve Kamışlı bölgelerini hedef alan top atışlarıyla başladı. Gün içerisinde Suriye'den Nusaybin'e altı roket fırlatıldı. Saldırıda üç sivil öldü. Rasüleyn'de SDG kontrolü altındaki bir bölgeden Ceylanpınar'a 2 havan mermisi atıldı. Şanlıurfa'nın Akçakale, Birecik ve Ceylanpınar ilçeleri ile Mardin'in Nusaybin ilçesindeki bazı noktalara yapılan saldırılarda üç kişi hayatını kaybetti, 46 kişi de yaralandı. Türkiye kaynakları söz konusu saldırıların "PKK/YPG" tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Günün sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri, operasyonun kara aşamasının Tel Abyad da dahil olmak üzere üç noktadan başladığını duyurdu.

SDG, Türkiye'nin bombardımanda sivilleri hedef aldığını iddia etti ve Amerika Birleşik Devletleri'ni Suriye'nin kuzeyi üzerinde uçuşa yasak bölge kurmaya çağırdı. SDG ayrıca, operasyonun başlamasına cevaben IŞİD karşıtı operasyonları durduracaklarını açıkladı. SDG TSK'nın "Rasüleyn'in içinden saldırıları başlatmak için bölgelerimizdeki uyuyan hücreleri harekete geçirdiğini" belirterek bir grubu ele geçirdiğini duyurdu. SDG, TSK ile Tell Halaf ve Suluk şehrinin merkezinde karşı karşıya geldiklerini, bununla birlikte Rasüleyn'in güneyindeki Tuwaimiya köyünde sivillere saldıran IŞİD hücre üyeleriyle de çatışmaya girdiğini bildirdi. Bununla birlikte IŞİD mensuplarının tutulduğu El-Chirkin cezaevi duvarlarının TSK'a bağlı uçaklarla vurulduğunu belirtti ve bunun "cezaevindeki IŞİD mensuplarının kaçmasına yönelik bir teşebbüs olduğunu" iddia etti.

Trump'ın Erdoğan'a mektubu

Operasyonun başladığı gün olan 9 Ekim'de ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup gönderdi. Geleneksel diplomatik ifadelerden farklı bir üslupla yazılan ve 16 Ekim günü basına yansıyan SDG başkomutanı Mazlum Kobani'nin daha önce Trump'a gönderdiği mektubun da ekte sunulduğu söz konusu mektupta şu içerik yer aldı;

Sayın Başkan,
İyi bir anlaşmaya varalım! Binlerce insanın katledilmesinden sorumlu olmak istemezsiniz ve ben de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemem – ki bunu yaparım. Rahip Brunson sırasında size zaten bunun küçük bir örneğini gösterdim.

Bazı sorunlarınızı çözmek için çok çalıştım. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. İyi bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmeye istekli ve geçmişte asla vermeyecekleri tavizleri vermeye de istekli. Onun bana yazdığı, benim yeni aldığım mektubun bir kopyasını size gönderiyorum.

Bu işi doğru ve insancıl bir şekilde hallederseniz, tarih sizi iyi hatırlayacaktır. İyi şeyler yaşanmazsa, tarih sizi sonsuza dek bir şeytan olarak hatırlar. Sert adam olma. Aptallık etme!

Seni daha sonra arayacağım… 

Mektuba Türkiye'nin yanıtıyla ilgili konuşan bir hükûmet yetkilisi "Mektup Erdoğan tarafından reddedilerek çöpe atıldı" ifadelerini kullandı. Ayrıca mektup, "diplomatik nezaketten yoksun" olarak nitelendi ve "Bu mektuba verilen en net yanıt aynı gün saat 16.00'da Barış Pınarı Harekâtı'nın başlatılmasıdır" açıklaması yapıldı.

10 Ekim

10 Ekim 2019 sabahı şafaktan önce, Türk Silahlı Kuvvetleri resmen Suriye Demokratik Güçleri'ne saldırıya başladı; ayrıca kuzey Suriye'de 181 hedefi vurduklarını ve Türkiye tarafından desteklenen 14.000 Suriyelinin de saldırılarda yer aldıkları bildirildi. Günün ilerleyen saatlerinde Suriye Demokratik Güçleri ile El-Bab yakınlarında Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu arasında çatışma çıktığı bildirildi. Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu, Tel Abyad bölgesinde ilerleyerek Tabatin ve El-Muşrifah köylerini ele geçirdi. Akşam saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri 11 köyün kontrol altına alındığını açıkladı.

Türkiye'deki medyada çıkan haberlere göre, operasyonun ikinci gününde SDG'nin Türkiye'ye yönelik havan ve roket atışları sonucunda toplam 7 sivil hayatını kaybetti ve 85 sivil yaralandı. TSK'nın bombardımanının ardından kentlerden 70.000 civarında kişi göç etti.

11 Ekim

Kamışlı'dan açılan ateş sonucunda Nusaybin'de çekim yapan iki Anadolu Ajansı muhabiri yaralandı. Olay, Türkiye'deki televizyon kanallarında canlı olarak yayınlandı. SDG Sözcüsü Kino Gabriyel ise bir açıklama yaparak Nusaybin ve diğer merkezleri hedef aldıkları yönündeki iddiaları reddetti. Suruç'ta iki sivil, SDG'nin açtığı havan topu ateşiyle öldü, Türkiye'de 9 kişi hayatını kaybetti. TSK, Suruç'a açılan ateşe karşılık olarak sınırın karşısındaki Ayn el-Arab'a top atışı yaptı. Suriye Ulusal Ordusu (SUO), Tel Abyad'ın güneydoğusunda bulunan Halawa köyünü ele geçirdiğini duyurdu. TSK ve SUO, daha sonra Tell Halaf'ın ele geçirildiğini açıkladı ve köyün içinden bir video yayınladı.

Kamışlı'da, IŞİD'in bomba yüklü araçla düzenlediği saldırıda 5 sivil hayatını kaybetti. TSK bombardımanı sonucu bir hapishane zarar gördü ve daha önce SDG nezaretinde gözaltında tutulan beş IŞİD üyesi kaçtı.

SDG 11 Ekim gününe dair bilanço yayınladı. Bildiride; Silok ve Tel Abyad'da 11 SUO mensubu ve iki SDG mensubunun öldüğü, beş SDG mensubunun ise yaralandığı; Rasüleyn'de 94 SUO mensubunun ve 20 SDG'linin öldüğü, 80 SUO mensubunun yaralandığı; Kobani'de SDG'li bir keskin nişancı tarafından açılan ateş sonucu bir askerin öldüğü; Amude'de 1 SDG'linin öldüğü, 2'sinin ise yaralandığı iddia edildi. Kamışlı'da 6 SDG'li ve çok sayıda sivilin, açılan ateş sonucu yaralandığı, ayrıca IŞİD'in bomba yüklü araçlarla intihar saldırısı düzenlediği; Derik'te 23 SDG'linin, 6 Türk askerinin ve 118 SUO mensubunun öldüğü, 37 SDG'linin, 23 askerin ve 90 SUO mensubunun yaralandığı, Banokiye köyünde ise 6 askerin öldüğü 21'inin ise yaralandığı iddia edildi.

Türkiye Milli Savunma Bakanlığı ikisi Suriye'nin Türkiye kontrolünde, Zeytin Dalı Harekatı alanındaki bir üste YPG'nin havan saldırısı sonucu olmak üzere üç Türk askerinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar yaptığı açıklamada harekatın "Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, BM Güvenlik Konseyi'nin terörle mücadeleye yönelik kararları ile Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51. maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkı" çerçevesinde yapıldığını söyledi. Akar ayrıca operasyonun başlamasından itibaren 11 Ekim'e kadar geçen sürede 342 kişinin etkisiz hale getirildiğini belirtti.

Ceyş-ul İslam, TSK ve SUO'ya destek için Afrin ve Kuzey Halep'teki bölgelerdeki kamplarından saldırılara katılacağını açıkladı.

Newsweek, bir Iraklı Kürt haber alma yetkilisi ve bir üst düzey Pentagon yetkilisinin verdiği bilgiye dayanarak Kobani'de Miştenur tepesinde yer alan ABD Özel Kuvvetleri'ne bağlı bölükten küçük bir askeri birliğe ait gözetleme noktasının TSK'ya bağlı topçular tarafından ağır bombardımana tutulduğunu, ABD birliğinin misilleme yapmayarak bombardıman sona erdikten sonra zayiat vermeden geri çekildiğini iddia etti. Türkiye Savunma Bakanlığı ise ABD üssünün hedeflendiği iddialarını reddederek, ABD gözlem noktasının yaklaşık 1000 metre güneybatısındaki tepelerden sınır karakollarına doğru yapılan havan ve ağır makineli tüfek tacizlerine karşı ateş açıldığını, ABD gözlem noktasına herhangi bir atış yapılmadığını belirtti ve olayın, YPG'nin ABD üssüne yakın bir yerden Türkiye'ye saldırması ve Türkiye'nin karşılık vermesi üzerine gerçekleştiğini ifade etti.

12 Ekim

TSK ve SUO, Suriye topraklarının 32 km içinde yer alan M4 otoyoluna ulaştığını ve Menbic ile Kamışlı arasındaki ikmal hattını etkin bir şekilde kestiğini açıkladı. SUO ayrıca Rakka'nın doğusunda M4 otoyoluna yakın 18 köyü ele geçirdiklerini belirtti. Yerel saatle 12:00 civarında TSK ve SUO, Rasüleyn'i ele geçirdiklerini açıkladı, ancak bu gelişmeyi yalanlayan SDG, kentin kendi kontrollerinde olduğunu açıkladı.

Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef, kendi arabasında seyahat ederken şoförüyle birlikte Türkiye destekli Ceyş-ul Vatan mensupları tarafından Kamışlı yakınlarında öldürüldü. ABD Dışişleri sözcüsü, Suriye’nin Geleceği Partisi’nin Halef ve bazı yakalanan SDG üyelerinin öldürüldüğüne dair haberleri 'son derece rahatsız edici bulduklarını' söyledi ve 'sivillere ya da tutuklulara yönelik her türlü kötü muameleyi kınadıklarını' belirtti.

Akçakale'de gazetecilerin kaldığı bir otelin yakınlarına SDG tarafından 2 havan mermisi atıldı. Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, operasyonun başlamasından bu yana SDG tarafından Mardin'e yaklaşık 300'e yakın havan mermisi atıldığını açıkladı.

13 Ekim

Türkiye ve desteklediği grupların Kuzey Suriye'deki harekâtı devam etti. Halab Today TV haber portalı, TSK'ya bağlı topçuların, Tel Abyad yakınlarındaki bölgelere ateş açtığını, Suriye Ulusal Ordusu mensuplarının köylere girdiğini ve 17 köyü ele geçirdiğini bildirdi. TSK ve SUO, sabahın erken saatlerinde Tel Abyad İlçesi'ne bağlı Suluk kasabasını ele geçirdiklerini duyurdu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Türkiye ve desteklediği kuvvetleri Suluk'un büyük bir kısmını ele geçirdiğini ve kasabada tam kontrolü sağlamak için girişimlerde bulunduğunu doğruladı. SOHR aynı zamanda Türkiye yanlısı kuvvetlerin Tel Abyad bölgesinde hala kayıp olan bir ambulansı hedef aldıklarını rapor etti. SOHR, SDG birliklerinin düzenlediği karşı saldırı sonucunda Rasüleyn şehrinin kontrolünü yeniden ele geçirdiklerini bildirdi. TSK ve SUO öğleden sonra Tel Abyad'ın merkezini ele geçirdiklerini açıkladı. SOHR'a verdiği bilgiye göre TSK ve SUO M4 otoyoluna erişimi kesti.

Washington Post, ABD birliklerinin Ayn İsa'dan ayrıldığını bildirdi. Güç içerisinde yerel saatle 15:00 civarında ABD askeri birlikleri Ayn el-Arap'taki gözlem noktasını da boşaltarak çekildiler.

SUO'nun Ayn İsa kasabasındaki ilerlemesi sonucunda SDG, IŞİD'e bağlı 785 kişinin, TSK ve SUO saldırılarının etkisiyle bölgedeki bir gözaltı kampından kaçtığını bildirdi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, operasyonun başlamasından bu yana Türkiye'ye 652 havan mermisi ve roket atıldığını, bunun sonucunda sınır bölgelerinde 18 sivilin öldüğünü ve 147'sinin yaralandığını söyledi.

Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin dahil oluşu

13 Ekim'de Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin SDG ile anlaştığı ve bu anlaşma kapsamında Suriye ordusunun Menbic ve Kobani'ye gireceği ifade edildi. Buna göre; Suriye hükûmetinin Fırat Bölgesi Başkan Yardımcısı Mohammed Shaheen, SDG ile anlaşan Suriye ordusunun 13 Ekim'de Kobani bölgesine girmeye hazırlandığını duyururken, Kobani'deki SDG yetkilisi de Suriye hükümetiyle birkaç saat içinde Kobani'ye girmek için bir anlaşma yaptıklarını söyledi. Demokratik Toplum Hareketi Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl sınırlarını korumaları için kendilerinin hükûmet güçlerini çağırdıklarını, ancak anlaşma için ise Rusya'nın kendilerini çağırdığını ifade etti. Rusya'nın Suriye özel temsilcisi Aleksander Lavrentiev, Rusya'nın Suriye hükûmeti ve SDG arasında anlaşmanın Hmeymim Hava Üssü'nde yapıldığını bildirdi ve arabulucu olduklarını doğruladı. Anlaşmadan kısa süre sonra, Suriye'nin resmi devlet ajansı SANA, Suriye Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliklerin, "Türk saldırganlığıyla karşı koymak" amacıyla kuzeyine konuşlandırılmaya başladığını duyurdu. Anlaşmayla birlikte Suriye ordusu 5 yıl sonra Rakka'ya girdi ve şehirde gözlem noktaları oluşturdu.

SDG başkomutanı Mazlum Kobani, "Kuzey Suriye'deki Kürt nüfusu soykırımdan korumak" amacıyla için Suriye hükûmeti ve Rusya hükûmeti ile müttefik olmak isteklerini açıkladı.

14 Ekim

Rusya Silahlı Kuvvetleri ve Suriye ordusuna bağlı birlikler Menbic Askeri Konseyi ve Fırat Kalkanı Harekâtı sonrası bölgeye yerleştirilen gruplar tarafından kontrol edilen bölgeler arasında, Suriye-Türkiye sınırına konuşlandığı bildirildi. Ek olarak, SOHR, bölgedeki ABD kuvvetlerinin bölgedeki konuşlanmaları engellemeye çalıştığını bildirdi. Suriye ordusuna bağlı birlikler Rakka'ya bağlı Tabka, Ayn İsa; Haseke'ye bağlı Tel Tamer kasabalarına ve Suriye-Türkiye sınırına 6 km yakın bir yerde konuşlandığı açıklandı.

ABD Başkanı Trump, tüm ABD personelinin El-Tanf üssünde olanlar hariç Suriye'den çekileceğini açıkladı.

Resülayn'da sivilleri ve gazetecileri taşıyan bir konvoya karşı Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler tarafından saldırı yapıldığını, olayda 11 kişinin hayatını kaybettiğini, 74 kişinin de yaralandığı bildirildi.

15 Ekim

SOHR, SDG'nin karşı atağı sonrası Resülayn'ın kenar mahallerinde ve batı kırsalında ve kaybedilen üç alanda tekrar kontrolü sağladığını bildirdi. SDG'nin havan saldırısı sonucu Kızıltepe'de 2 sivil öldü, 12 kişi yaralandı.

Erdoğan, "Batıdan doğuya 444 km, kuzeyden güneye 32 km genişliğinde, ülkemizdeki mültecilerin geri döneceği güvenli bir alanın kurulduğunu ilan ediyoruz" dedi ve operasyonun başlamasından bu yana TSK ve SUO tarafından toplam 1.000 kilometrekarelik alanın ele geçirildiğini söyledi.

Suriye ordusu, Menbic'in tamamında kontrol sağladı. ABD birlikleri Suriye ordusunun Ayn el-Arab'a girmesini engelledi ve konvoy Menbic'e geri döndü. ABD birlikleri Menbic'in kuzeybatısında yer alan Dadat ile Um-Mial yerleşimlerinde bulunan üslerini terk etti. SANA, Suriye ordusunun kuvvetleri El-Tevbe'ye de girdiğini bildirdi. Rusya Savunma Bakanlığı, Rusya askeri polisinin Suriye ve TSK arasındaki hatta devriye gezdiğini açıkladı.

16 Ekim

Rusya Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birlikler akşam saatlerinde Kobani kent merkezine girdi. Ronahî TV'ye konuşan SDG başkomutanı Mazlum Kobani, ABD Başkanı Donald Trump'ın Temsilciler Meclisi'ndeki birkaç yetkilinin yanında oturduğu sırada kendisini aradığını, görüşmede Suriye hükûmeti ve Rusya ile bir anlaşılacağının ve "Türk işgaline karşı birlikte savaşacaklarının" aktarıldığını belirtti.

17 Ekim

SOHR, SDG güçlerinin gece yarısı Halep'in kuzeyindeki Mare' kentine yaptığı baskında SUO mensubu 6 kişinin öldürüldüğünü 9'unun ise yaralandığını duyurdu. SDG, 17 Ekim'de çatışma bilançosu açıkladı. Açıklamada 93 SUO ve 9 SDG'linin öldüğünü, 41 SDG'linin ise yaralandığını bildirildi.

Suriye devlet başkanı Beşşar Esad harekâtın başlamasından bu yana ilk kez açıklama yaptı. Esad açıklamasında operasyonu "apaçık işgal" olarak niteleyerek "Türkiye saldırganlığına Suriye'nin her yerinde tüm meşru araçlarla karşılık vereceğiz" ifadelerini kullandı ve "Bölge ülkelerine yönelik dış emeller tarih boyunca hiç durmadı. Erdoğan rejiminin ülkemize karşı yürüttüğü Türkiye saldırganlığı, taşıdığı tüm yalancı şiarlara rağmen, açık bir ihlal ve işgaldir. Bu işgale (Erdoğan rejiminin) vekillerini ve teröristlerini vurmak kanalıyla cevap veren Suriye, bunun tüm şekillerine Suriye topraklarındaki her bölgede meşru tüm araçlarla karşılık verecek ve karşı koyacaktır." dedi ve tüm Suriyelilerin bu saldırıya karşı koymak için birleştiğini söyledi.

Harekâtın durdurulması ve sonrası

17 Ekim günü ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı görüşmede SDG'nin Suriye-Türkiye sınırından 32 km derinliğe sahip güvenli bölgeden çekilmesi için harekâtın 120 saatliğine durdurulması konusunda anlaşıldı. Pence, askeri operasyonun durması halinde, ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı tüm yaptırımların kaldırılacağını ve başka yaptırım olmayacağını bildirdi. Anlaşmaya göre, 32 km'lik güvenli bölgenin Türkiye ve SUO'nun kontrolü altında olması kararlaştırıldı. SDG, ateşkesin sadece Tel Abyad'ı ve Rasulayn'ı kapsadığını duyurdu.

SOHR 18 Ekim sabahında Rasulayn'da çatışmaların yaşandığını bildirdi. SDG, Türkiye'yi ateşkesi ihlal etmekle ve Rasulayn'ın sivil bölgelerini bombalamakla suçladı.

SDG, 19 Ekim'e dair bilanço yayınladı. Açıklamada Resulayn'da 13 SUO, 12 SDG üyesinin ve 1 sivilin öldüğü, 3 SUO ve 12 SDG'linin ise yaralandığı; Kamışlı'da TSK topçu ve tanklarının saldırı sonucu 1 SDG'linin öldüğünü 4'ünün ise yaralandığı; Kobani'de 18 SUO ve 17 SDG üyesinin öldüğünü, 25 SDG'linin ise yaralandığı belirtildi. Aynı SDG, güçlerinin Resulayn'dan çıktığını açıkladı. Çekilme işlemi saat 15:30 civarında başladı, ilk önce çatışmalarda yaralananlar bölgeye gelen ambulanslarla tahliye edildi, ardından da bölgeden çekilen SDG mensuplarının Rakka civarına geçtiği belirtildi. Suriye devlet televizyonu Rasulayn'ın "ÖSO kontrolünde" olduğunu aktararak "SDG grupları Rasulayn kentinden çıktı, Türk rejiminin askerleri ve beraberlerindeki paralı askerler kente yerleşti" ifadelerine yer verildi.

Milli Savunma Bakanlığı, 20 Ekim'e dair bilanço yayınladı. Açıklamada SDG'lilerin açtığı tanksavar ve hafif silah ateşi neticesinde Tel Abyad'da 1 TSK mensubunun öldüğünü 1 askerin de yaralandığı belirtildi.

SOHR, SDG'nin Rasulayn'dan çekilmesine rağmen ateşkes ihlallerinin devam ettiğini bildirdi. TSK'nın Rasulayn yakınlarındaki düzenlediği drone saldırısı sonucu 4 SDG üyesi öldü. Ayrıca Rasulayn'ın doğusunda yer alan Ebu Rasin bölgesinde çatışmalar yaşadı. SDG'nin Rasulayn'dan çekilmesinin ardından, SUO'ya bağlı Hamza Tümeni mensupların yağma, hırsızlık, ev yakma ve kaçırma olaylarını gerçekleştirdiği bildirildi.

Rusya-Türkiye anlaşması ve sonrası

22 Ekim 2019'da Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SDG'nin sınır bölgesinden ve Tel Rıf'at ile Menbic'den 30 kilometre uzağa çekilmesi için ateşkes süresinin 150 saat daha uzatılması üzerine anlaşmaya vardılar. Bu amaçla Rusya askerî polisi ve Suriye Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı sınır muhafızları harekat alanının dışında kalan alana girmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Kamışlı şehri hariç sınırda 10 kilometre uzakta ortak Rusya-Türkiye devriyelerinin konuşlandırılması konusunda anlaşıldı. 23 Ekim günü Rus askeri polisleri ve Kobani Askerî Konseyi Kobani'de devriye faaliyetine başladı. Ardından Kamışlı'nın batısındaki Amude ve Dırbesiye kentlerinde Rusya askeri polisi ile Asayiş güçleri ortak devriye faaliyetleri gerçekleştirdi. Suriye ordusuna ait 160 araçtan oluşan bir askeri konvoy 24 Ekim'de Kobani'ye giriş yaptı, 1300 Suriye askerinin bulunduğu konvoy sınır hattına konuşlandı.

23 Ekim'de ABD başkanı Trump, bölgede kalıcı bir ateşkesin gerçekleştiğini ve Türkiye üzerindeki yaptırımların kaldırılacağını açıkladı. Ertesi gün SDG, SUO'ya bağlı grupların sabah erken saatlerde ateşkes bölgesi dışındaki Almanajir, Alaşadre ve Almusherfah köylerine saldırı düzenlediğini, binlerce sivilin yerinden edilmesiyle sonuçlanan topçu bombardımanlarına ve kara saldırılarına maruz kaldığı ve çatışmaların yaşandığını açıkladı. 25 Ekim günü Resulayn'ın güneyinde ilerleyişini sürdürmek isteyen SUO ile SDG arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalara TSK ve Suriye ordusu da müdahil oldu, SUO geri çekildi, 5 TSK mensubu yaralandı. SDG aynı gün bilanço yayınladı ve Rasulayn, Kobani ve Ayn İsa'da 44 SUO ile 3 SDG mensubunun öldüğünü bildirdi. 26 Ekim'de Suriye ordusunun Rasulayn-Tel Tamer yolu üzerindeki bazı köylere konuşlanmasının ardından TSK ve SUO ile çatışmalar yaşandı, SUO tank, obüs ve havan atışlarıyla saldırılar gerçekleştirdi. Rusya, 29 Ekim günü SDG'nin harekât bölgelerinden çekilmesinin tamamlandığını duyurdu. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu bölgenin bölgenin Suriye hükûmetine bağlı sınır muhafızları ile Rus askeri polisinin kontrolünde olduğunu belirtti. Aynı gün Resulayn kırsalında SUO ile Suriye ordusu arasındaki çatışmalar yaşandı. Suriye ordusu kontrolündeki bölgelerde yaşanan çatışmalarda en az 6 Suriyeli asker yaşamını yitirdi, 14 Suriye ordusu askeri SUO mensupları tarafından esir alındı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, 6 Suriye ordusu askerinin TSK topçu ateşi sonucunda yaşamını yitirdiğini, 1 askerin de SUO mensupları tarafından infaz edildiğini belirtti. Türkiye Savunma bakanlığı, Rasulayn'ın güneydoğusunda "Suriye hükumetiyle ilişkili olan 18 kişiyi ele geçirdiklerini" duyurdu.

29 Ekim günü Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı tümgeneral Yuriy Borenkov, "toplamda 34 bin kişinin yer aldığı 68 Kürt savunma birliğinin ve 3 binden fazla silah ve askerî teçhizatın TSK ile temas hattından 30 kilometre çekilmesi tamamlandı" açıklaması yaptı. Borenkov ayrıca Suriye hükûmetine bağlı askerlerin Türkiye sınırında, 60'ı Kamışlı ve 24'ü Kobani bölgesinde olmak üzere toplam 84 geçiş kontrol noktası kurduklarını belirtti.

30 Ekim 2019'da Suriye Savunma Bakanlığı, SDG'ye yönelik kendilerine katılmak isteyenleri kabul edeceklerini duyurdu. İçişleri Bakanlığı da polis birimi gibi Asayiş güçlerini iç güvenlik birimlerine katılmaya çağırdı. SDG "Üyelerimiz değil, diyalog kapılarını açma niyetinde olan SDG Genel Komutanlığı doğrudan muhatap alınmalı" açıklamasında bulundu. Açıklamada "SDG üyeleri bütün dünyanın gözleri önünde, son yıllarda Suriye’yi ve tüm dünyayı korumak adına IŞİD’e karşı savaşmış, onların Suriye ve dünyadaki hilafetini yıkmıştır. Kahramanlarımız övgüyü ve ödüllendirilmeyi hak etmektedir. Durumlarının netleştirilmesi ya da teröristler ve suçlular hakkında verilen affa ihtiyaçları yoktur. SDG'nin askeri bir kurum olduğunu ve bu kurumsallık temelinde örgütlendiğinin altını çiziyor, Suriye Savunma Bakanlığı’nın üyelerimize hitaben kullandığı dili sert bir şekilde reddediyoruz. Bakanlığın üyelerimizi değil, diyalog kapılarını açma niyetinde olan SDG Genel Komutanlığı’nı doğrudan muhatap alması gerektiğini belirtiyoruz." ifadeleri yer aldı.

3 Kasım günü Tel Abyad'da bomba yüklü araçla düzenlenen saldırı düzenlendi. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın saldırının YPG tarafından düzenlendiğini belirtti. SDG Basın Sözcüsü Mustafa Bali iddiaları reddederek daha önce Zeytin Dalı Harekâtı'nda benzerlerinin yaşandığını söylediği saldırı konusunda Türkiye'yi suçladı. Bali, "Bombalı saldırının Türkiye’nin bölgeyi bütünüyle boşaltıp, Suriyeli sığınmacıları yerleştirmeyi meşrulaştırmak için başvurduğu bir taktik olduğunu" açıkladı.

NOT!
Türk ordusu yıllarca savaştı ve onunla savaşan diğer ordular askeri anlamda büyük yaralar aldı. Askeri güçleri bakımından son yıllarda büyük çöküş içine girdiler, Askeri politikadan uzak bir tutum sergilediler. Buna mecbur kaldılar. Ama Türk ordusu askeri anlamda hiç zayıflamadı. İç hainlerine rağmen TSK'nın FETÖ yapılanmasına rağmen çökmedi. Gerek iç gerek dış düşmanlara karşı bir çınar gibi ayakta durdu. Bugün hala ülkenin Güney'inde insanlık suçu işleyen Esad rejimine karşı insanlık savaşı veriyor. Ve bunu kan ile beslenen Avrupa ülkelerine ve Amerika'ya rağmen veriyor.
Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri