TİC Holding Header
  • USD 32.381
  • EUR 35.044
  • Altın 2282.879
  • BIST 100 8880.09

#Direnlüfer

Bugünlerde Mustafa Kemal üzerinden siyaset üretmek fazlasıyla popüler. O halde felsefesini anlamak adına her zamankinden daha fazla çabaya ihtiyaç var demektir.
Bildiğimiz üzere; kendisi Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran isim ancak altı yüz yirmi üç yıllık Osmanlı'nın son günlerine tanıklık etmiş bir imparatorluk askeri olduğunu da unutmamak gerek. Zira o günlerde biriktirdiği tecrübe ve gözlemlerin siyasi görüşünü belirlemede oynadığı rol yadsınamaz. Cephede hangi başarı gösterilirse gösterilsin eski haşmetli günlere dönülmeyeceğinin farkında çünkü devletin -gerileme dönemi boyunca- dünyada meydana gelen hiçbir dönüşümü yakalayamamanın bedelini ödediğini çevresindeki herkesten önce sezmiş. Sadece politikada değil sanat, ekonomi, ulaştırma, eğitim, sağlık, bilim ve teknoloji gibi birçok farklı kulvarda çağı yakalamanın gereğine sık sık vurgu yapması bu yüzden. Yaşasaydı; Cumhuriyete hizmet etmenin; bayrak kapıp yürümekle değil,kalkınmanın önünü açacak icraatlar üretmekle olacağını hatırlatırdı diye tahmin ediyorum. Dolayısıyla, -posterlerine sarılmayı değil- düşünce ve hedeflerine inanmayı samimiyetle seçmiş her takipçisinin, Marmaray'ın açılışıyla kutlanacak 90. Cumhuriyet Bayramı'na dört elle sarılması lazım gelmez mi? Zannediyorum ki bu soruyu sorma sebebim; projenin detaylarını sıraladığımda daha iyi anlaşılacak;

Marmaray; 870.000m3 beton,145.500ton demir, 27.800metre ray, 1343 mühendis ve binlerce işçiyle hayata geçmiş 5.5 milyar liralık yatırıma karşılık gelen bir Türkiye projesidir. 76 km’lik iyileştirilmiş demiryolu sistemiyle dünyadaki en büyük ulaşım altyapılarından biri addedildiği gibi tünelleri, beklenebilecek olan en yüksek şiddetteki depremlere dayanıklı halde tasarlanmış; istasyon binası ise antik çağ medeniyetleri, Doğu Roma ve Osmanlı gibi Anadolu'da hüküm sürmüş farklı kültürlerin motifleri kullanılarak inşa edilmiştir. Türkiye'nin sosyal ve ekonomik alanda ortaya koyduğu kalkınmayı simgelemesi dolayısıyla Türk medyasına 'Asrın Projesi' şeklinde lanse edilmiş; İngiliz basınında ise 'Demir İpek Yolu' tanımına layık görülmüştür. Asya ve Avrupa kıtaları arasında ulaşımı dört dakikaya indirerek günde bir milyon yolcu taşımayı hedeflemesinin yanı sıra tünelden geçecek İstanbul- Bakü hızlı treni ile Avrupa'yı Çin'e bağlayan Trans Sibirya Demiryolu Hattı'na alternatif bir rota oluşturacağı vurgulanmaktadır.

Gönül ister ki cumhuriyetin her yıldönümü yeni bir projenin açılışı veya deklarasyonuyla kutlanmaya devam etsin. Ancak bu hayalin gerçeğe dönüşmesi, muhalefetin de fikir üretmeye odaklı politikalar izlemesi sonucu mümkün hale gelebilir. Ne var ki, o kesimin eğilimleri tam tersi yönde ilerlemekte ısrarcı. Sadece İstanbul'da değil Anadolu'nun birçok bölgesinde de merkez-sağdan kısa süre önce transfer edilen isimleri mi yoksa yıllardır örgüte emek verenleri mi aday gösterelim ikilemi çözüme kavuşmuş değil. Dahası söz konusu belirsizlik sürdükçe bahsi geçen gruplar arasındaki ayrışma artma yoluna gidiyor. Üstelik -partide böylesi prim yaptığından- her aday adayı bölgesini kalkındıracak projelerle değil iktidarın projelerini engelleme vaatleriyle dikkat çekmeye çabalıyor. Kimi havaalanı yapımına muhalefet etmek için sebepler üretiyor, kimisi büyükşehirlerin trafik yükünü hafifletecek yol yapım çalışmalarının karşısında durmaya and içiyor, kimiyse enerji alanında öngörülen yatırımları engellemek adına elinden geleni ardına koymayacağını söylüyor. Oysa 'Ağaçlar kesilecekse yol yapılmasın' diye bağırmak yerine 'Ağaçları kesmeden yolu geçirecek yeni bir fikir ürettim' demelerini arzulayan seçmenlerin sayısı hayli fazla. Buna rağmen, propaganda sloganlarının çoğunu 'yaptırmamak' üzerine kurmakta ve yapacaklarından bahsetmemekte diretiyorlar. Kendilerini destekleyen medya grupları da bu tavırlarının yanlışlığını hatırlayacağı yerde her birine ivme kazandırıyor.

Misal, geçenlerde ana akım medyaya mensup bir gazete iktidarın icraatlarını itibarsızlaştırma geleneğine Marmaray'ı da ekleyerek projenin ciddi bir eksiği içinde barındırdığına dikkat çekti; 'yolcular denizin metrelerce altında seyahat etmelerine rağmen balık göremeyeceklermiş!' İşin acısı bu bir Zaytung haberi değil. 'Bunca yatırımın Anadolu yakasından Avrupa'ya daha kısa sürede ulaşmak için değil lüfer ve familyasını yakından seyredebilmek adına ortaya konduğuna can-ı gönülden inanıyor olabilirler mi?' diye sormak ve #direnlüfer demek istiyorum... Cumhuriyet tarihinin en güzel kutlamasına gölge düşürecek hiçbir provokasyona alet olmamak için sonuna kadar diren!

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın