TİC Holding Header
  • USD 32.369
  • EUR 34.977
  • Altın 2324.132
  • BIST 100 8880.09

'İBB aktarmalı Ankara' kaç sene sürer usta?

İstanbul... Coğrafi konumu ve çok kültürlü demografik yapısı başta olmak üzere birçok özelliği dolayısıyla politik çevrelerin dikkatini çekmiş ve yönetimi ele alınası bir merkez şeklinde algılanmayı y
Önümüzdeki yerel seçimleri, söz durumun en güzel ve canlı örneği addetmek mümkün. Belediye başkanlığını kimin kazanacağı sorusu ülke gündemini aylar öncesinden meşgul etmeye başladı bile...

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün CHP'den aday olma ihtimaliyle tartışmaların ivme kazandığı malumumuz. Ak Parti'nin Anadolu'daki gücünü kırmanın, Büyükşehirleri kazanmakla mümkün olacağına inanan ana muhalefet, kendi içindeki küslükleri düzeltme çabasına girerek ilk hamlesini yapmış oldu. Böylesi rekabetlerin demokrasinin sağlıklı işleyişi adına gerekli olduğunu düşünüyorum.'Orası onun kalesi!' Burası bunun parseli! 'Şu burda ceketini koysa alır!' 'O burda hırkasını koysa işi bitirir' gibi seçmenin insiyatifini yoksayan anlayışlara inat Ak Parti'nin İzmir'de; CHP'nin de Istanbul'da sandığı zorlaması sevindirici ve mühimdir. Lakin, kazanmak akılcı stratejileri üretenler için mümkün hale gelir!

CHP teşkilatının bu konudaki çabalarına baktığımızda; Gezi Parkı eksenli protestolardan siyaset üretme eğiliminin ön plana çıktığını görüyoruz.Belli ki Mayıs ayı sonunda sokağa dökülen kitleyi altı ok amblemi altında toplama kararı çoktan alınmış. Ancak gözden kaçırılan bazı hususlar yok değil. Öncelikle, seçmenin duygusal coşkunluğunu arttıran ancak ülkeyi kaosa sürükleme riski taşıyan sivil itaatsizlik eylemleri parlamentodaki muhalefetin yetersiz bulunduğu durumlarda ortaya çıkar ve çoğu zaman bu kesime yöneltilen eleştiriler,iktidara ifade edilenlerden çok daha ağır ve yıpratıcı olur. Haziran ayı boyunca gerek Kılıçdaroğlu'nu gerekse Bahçeli'yi konu alan olumsuz paylaşımların sosyal medyada epey dolaştığı düşünülürse neyi kast ettiğim daha iyi anlaşılabilir. Demek oluyor ki 'Gezi'den arda kalanlar arasında ana muhalefetin hanesine sıralanmış artı puanlar yok.

Üstelik bir yandan Gezi Parkı odaklı propagandalar kurgalarken diğer yandan bu sürece hiç bulaşmamış ve söz konusu tavrı nedeniyle sosyal demokrat kesimden hayli eleştiri almış Sarıgül'ün muhtemel adaylığından medet ummak ne kadar tutarlı bir siyasete karşılık geliyor?

Anlaşılan o ki, İstanbul'u anlamak, ihtiyaçlarını saptamak ve her birini giderecek projeler üreterek belediye yöneticiliğine talip olmak değil niyet. Anlık gelişmelerden siyasi rant çıkararak ülkenin en büyük şehrinde iktidarı ele almak. O da esas amaç değil tabi. Sadece Ankara'ya giden yolda küçük bir araç. Malumumuz, Tayyip Erdoğan'ın hikayesini kopyala-yapıştır yapma hevesi CHP içinde uzun süredir mevcut. Önce Kılıçdaroğlu denendi, o olmayınca sıra Sarıgül'e geldi. Üstelik kendisi de bu yolu vakit kaybetmeksizin benimsemiş gibi gözüküyor. CHP'ye dönüp İBB başkanlığına aday olması gündeme gelir gelmez -şehrin Şişli dışında kalan mahallerini gezmek yerine- Ege kıyılarına ve Bulgaristan'a kısa süreli ziyaretler gerçekleştirdi ve nihai hedefinin Ankara olduğunu vurgulayan konuşmalar yaptı. Bu arada Nişantaşı sokaklarında çöpler üst üste yığılmış, fotoğrafları sosyal medyaya dağılmış. Kimin umrunda?

Aslına bakarsanız, yerel yöneticilerin başbakanlığı hayal etmesi, ülke siyasetine renk ve heyecan katacak hamlelerin başını çekiyor. Hatırlatmak istediğim, amaca bu yolla ulaşmanın mümkün olmayacağı... Çünkü bahsi geçen hayallere ilham olan esas hikaye bu şekilde hayata geçmemişti diye anımsıyorum.

Erdoğan, yakın kurmaylarına İBB başkanlığı için aday olacağını söyler söylemez Anadolu illerini ve komşu ülkeleri gezmeye başlamadı. Meydanlarda esas hedefinin başbakanlık olduğunu söyleyip o günler geldiğinde neler yapacağını da sıralamadı. Kurduğu ekibiyle beraber İstanbul'u köşe bucak dolaşmayı tercih etti. Bilhassa Sözen yönetiminin ihmal ettiği mahallelere girdi. Sevgililer günü vesilesiyle 'sarıgül' dağıtmak için değil. Belediyecilik anlamında biriken eksiklikleri gözlemlemek için... Zaten göreve geldiğinde ilk iş olarak onları gidermeye koyuldu. Bununla birlikte, farklı siyasi kesimlerin şehirde başlatmış olduğu projeleri ayrımcılık yapmaksızın tamamladı.

Başarılı belediyeciliğinin birkaç yıl içinde dikkat çekmesi sonucu seçmen nezdinde 'genel başkanlık' ve 'başbakanlık' gibi yakıştırmalar kendiliğinden ortaya çıktı ve zaman içinde bugünkü koltuğuna taşınmasının önünü açtı. Özetle, İBB aktarmalı Ankara seferi yapmayı alelacele planlayıp emrivaki bir üslupla vatandaşa dayatma yoluna gitmedi. Dolayısıyla, Erdoğan'ın hikayesi hiçbir zaman halka empoze edilmiş bir plan olmadı. Bilakis, halkın-kendine empoze edilen planlara inat- kendi düşüncesi ve iradesiyle inşa ettiği alternatif bir sürece karşılık geldi. Aslında Ak Parti'yi ayakta tutan direkler de CHP'nin iktidar arayışındaki eksikler de bu anlayışın içinde bir yerlerde gizli.

Hani Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda demiş ya; ' Değil Binali Yıldırım, Tayyip Erdoğan kendisi aday olsa İzmir'i alamaz!' diye... Demek istiyorum ki; ' CHP aklına düşen her fikri seçmene anlatmayı değil dayatmayı seçtiği müddetçe değil Sarıgül, Kılıçdaroğlu bizzat kendi aday olsa İstanbul'u alamayacak!' Ama bu çok önceden tecrübe ettiğimiz bir durum olduğu için sözlerim havada kalacak, ana muhalefet kanadına yönelttiğim her eleştiri gibi...

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın