TİC Holding Header
  • USD 32.543
  • EUR 35.013
  • Altın 2438.555
  • BIST 100 9754.6

Ölümle birleşmeye dair..

Berkin hayata gözlerini yumar yummaz ölümün birleştirdiği kitlelerden bahsetmeye koyulduk. Demek oluyor ki on beş yaşında bir çocuğun bu dünyadan göçüp gitmesi o kadar üzdü ki bizleri, freni patlamış
Öyle mi gerçekten? diye kendi kendime sormadan edemedim. Eğer Berkin'in ardında bıraktığı hüzün, farklılıklarımızı unutturacak kadar tesir etseydi hislerimize; 'ama ekmek almaya gitmiyordu, elinde sapan yüzünde maske vardı' cümlesini bu kadar sık duymaz; yanıt olarak 'yanlış biliyorsun gerçekten ekmek almaya gidiyormuş, tanıklar bile varmış' demezdik. 'Velev ki protestoya çıktı, elinde de ekmek değil sapan vardı. Lakin o sapan, hayatını elinden almayı gerektirecek kadar büyük bir tehlike mi arz ediyordu?' diye sormayı öncelikle tercih ederdik diye düşünüyorum.

Misal; Güneydoğu sorununu ele aldığım birçok yazımda hem Türk hem de Kürt tarafından kimsenin ölmemesi gerektiğini defalarca vurguladım. Bu nedenle keskin eleştirilere maruz kaldığım da oldu; öyle ya beni ne ilgilendiriyordu elinde silahla dağa çıkmış adam? Demem şuydu ki; onu dağa çıkaran koşullar ve kişilerle çözülmeli mesele, aynı ülkenin bir başka gencini çatışsınlar diye yollamamalı aynı dağa! Sonuç olarak, anlattıklarım muhataplarına ulaştı mı bilemiyorum ama otuz yıl boyunca otuz binden fazla ölümün gerçekleşmesiyle bile birleşemediğimizi dün gibi hatırlıyorum. Tıpkı Uludere olayında olduğu gibi...

Bu ara sosyal medyada sık dolaşan bir cümle var; 'çocuklar uyurken susulur, ölürken değil!' Doğrudur ancak 28 Aralık 2011'de Türk F16'larının Şırnak'ın Uludere ilçesi yakınlarında gerçekleştirdiği bombardıman sonucu 24 yaşının altında 25 gencin vefat ettiğini duymamıza rağmen sesimizin pek gür çıkmadığını, hatta büyük bir suç mu işlemişlerdi yoksa yanlış istihbaratların kurbanı mı olmuşlardı diye sormayı çok azımızın akıl ettiğini anımsıyorum. Diğer yandan, bugün Berkin'in terörist gibi lanse eden manşet ve fotoğraflara haklı olarak çok kızıyoruz ama Uludere'de ölenlerin teröristliğine alalacele karar verenlere aynı tepkiyi göstermediğimiz de bir o kadar gerçek.

Neticede, Berkin'den önce de çocuk ve genç ölümlerine defalarca şahit olduk ancak hiçbirinde kollektif biçimde hareket etmeyi başaramadık. Mesela bazılarımız duyarlılığına siyasi sınırlar çizmeyi pek sevdi. 'Mısır'da ve Filistin'dekilere niye ağlıyorsun? Sen önce kendi ülkene bak!' diye defalarca söylendi. İkisine birden üzülmek 'ona ağladığın kadar buna da ağla' demek mümkün değilmiş gibi... Diyeceğim o ki; ölümler vesilesiyle birleşmeyi tarihin hiçbir döneminde başaramadık. Bugün de başaramayacağız. Berkin'in cenazesi sonrasında çıkan olaylarda yaşamını yitiren Burakcan'a gösterilen tepkiler bunun en canlı kanıtı değil mi? Berkin'e üzülenlerin çok azı Burakcan'ı hatırladığı gibi Burakcan'a içi yananların küçücük bir kısmı Berkin'i sahiplenmiyor mu?

Sonuç olarak, çocuk ölümlerini topyekun durduracak sistematik bir tepki vermekten epey uzağız. Dile getirmesi acı ama hangi siyasi görüşe ait olduğumuzu belli etmek adına kullanıyoruz onları. Profilimize Burakcan'ın fotoğrafını koyuyoruz ki milliyetçi-muhafazakar kimliğimizi cümle alem görsün. #berkinelvanölümsüzdür diye yazıyoruz ki lafını esirgemeyen muhalifler grubunda olduğumuzu herkes anlasın. Mısır'da ölen Esma için ağlıyoruz ki Başbakana paralel duruşumuz sorgulanmasın. Uludere konusunu hiç açmamaya özen gösteriyoruz ki aman kimse bizi Kürtçü sanmasın! Oysa dili, dini, ırkı ve ülkesi ne olursa olsun çocuk, sadece bir çocuktur ve onun kanıyla elde edilmiş hiçbir topraklar, sosyal haklar ya da ekonomik ayrıcalıklar kutsal addedilemezler. Çünkü dünyanın hiçbir meselesi, gencecik bir yüreğin yaşamından daha değerli olamaz. En azından ben böyle düşünüyorum.

O nedenle, Güneydoğu, Mısır ve Filistin'de kan akmasın diye ısrar eden Başbakan'dan Istanbul sokakları için de aynı duyarlılığı sergilemesini istiyorum. Benzer biçimde, Berkin için sokağa çıkanların hem Burakcan hem de çözüm süreci adına aynı hassasiyeti sergileyeceklerini ümit ediyorum.Son olarak; her iki kesimin de Uludere'ye düşen ateşi gözardı etmeyeceklerini umuyorum. Ancak o zaman ölüm vesilesiyle birleşir ve Nazım'ın dediği gibi yaşamayı başarabiliriz;'bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine'...

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri