TİC Holding Header
  • USD 32.382
  • EUR 34.98
  • Altın 2323.637
  • BIST 100 8880.09

Erdoğan'a biraz sabır ve inanç..

Başlıyoruz konuşmaya, herşeyi bilir gibi; 'Reis'in bunlardan haberi yok. Etrafı doğruları aksettirmiyor.'
Erdoğan'a biraz sabır ve inanç..

Cengiz Aygün-Bir Portre

Durmuyor ve devam ediyoruz; "Yeni il yönetimiyle biz seçim meçim kazanamayız arkadaş, eskisinden beter. Şehirdeki FETÖ’cüler hala parti yönetiminde, bürokratik noktalarda. Böyle FETÖ mücadelesi mi olur; filan hala geziyor, falan hala partideki görevinde. Genel Merkez Yönetimi iyi çalışmıyor; Reis'i yalnız bırakıyor. Belediyeler hele, bir facia. Meclis üyeleri çok kötü."

Daha neler neler…

Bu söz ve söylemlerin örneklerini öyle çoğaltabiliriz ki.
Millet olarak şikayet etmeyi çok seviyoruz.
Çünkü yıkıcı eleştiri kolay, yapıcı özeleştiri nefse ağır gelir.
Olayları kişiselleştirip, kendi penceremizden bakmak kolaydır.
Çünkü odağa kendimizi koymayı severiz.
Odakta yer alamayınca da başlarız; tu kaka…

Arkadaşlar…

Kahvede, sokakta, birkaç kişi bir araya gelince hükümet kurar, hükümet yıkarız.

Valla hepimiz “Güneş müftüsü” gibiyiz.

İyiyi, güzeli, zorluğu ve dahi kıldan ince kılıçtan keskin dönemeçlerde kaptanın maharetini görmek çoğu zaman işimize gelmez.

Ama bilinsin ki; kazın ayağı hiç de öyle değil.

Bir söz vardır; “Devlet olmak zor, devlet yönetmek daha zor zanaattır” diye.

Reis’in herşeyden olmasa da; emin olun ki, pek çok şeyden haberi var.

Etrafında da ciddi çalışkan, azimli ve objektivitesi olan insanlar da çoğunluktadır.

"Hiç de söylendiği gibi; sırça köşkte oturup, kahvesini yudumlayanlar” elitizmi ve hoyratlığı içinde değiller.

Ama nedense, bir kişinin gafletini genele şamil kılmayı seviyor; toptancılık içinde hepsini aynı negatif potaya sokabiliyoruz.

İl yönetimine giremiyor veya yönetime sevmediği birisi geliyor; başlıyor, “parti bitti, şehir gitti” şayiası.

Ülkemin en küçük şehrini bile küçümsediğim sakın düşünülmesin.

Ama,  bu kötümserliği diline dolayanlara bakınca; sanırsın kocaman ülke o şehirden ibaret.

Yine söylüyorum; “devlet yönetmek zor zanaat

Erdoğan’ın yerinde olmayı kaç kişi ister.

O, bizler gibi de  davranamıyor/davranamıyor çoğu zaman.

Bazen yutkunuyor, dişini sıkıyor, sabrediyor.

Çünkü lider; zaman, mekan ve eylem konusunda doğruyu kollamakla mükelleftir.

Bizler, bazen ailemizi idarede bile zorlanırız.

Küçük bir şirketimizi yönetmekte sıkıntıya düşeriz.

Üç-beş kişilik çekirdek dost grubumuzu niza ve tartışmasız sürdüremeyiz.

Ama otururuz; başlarız ahkam kesmeye…

Erdoğan’a biraz sabır lütfen.
Biraz inanç.
Biraz hüsnü niyet.

Böyle olunca emin olun ki, önümüzdeki günlerde çok şeyin değiştiğini göreceğiz.

Eksik, aksak, sorun diye nitelediğimiz pek çok konu ve olayın çözüme kavuştuğuna şahit olacağız.

Bakın lütfen; filan belediye başkanı görevden ayrılmaz deniyordu.

Filan yerin başkanına kimse dokunamaz diye laf dolaşıyordu.

Falanca bürokrat, bakan, parti ve belediye meclis üyesi mütebaki  deniyordu.

Falan FETÖ’cü, ama onun dokunulmazlığı var düşüncesi dolaşıyordu.

Ama ne oldu; birer birer, hepsi istifa etti veya görevden alınarak  dinlenmeye çekildi.

Devlet hayatında icraatlar ifa edilirken çok yönlü, çok boyutlu düşünmek gerekiyor.

Ülkedeki hemen her parametreyi dikkate almak iktiza ediyor.

Atılacak adımın ne getirip ne götüreceğini hesaplamak gerekiyor.

Çünkü, kaş yapayım derken göz çıkartırsan ne kıymeti kalır ki…

"Her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir” sözünü devlet hayatına uyarlarsak; doğruları bile yeri ve zamanı gelince yapmak, olması gerekendir ve lidere yaraşan bir tavırdır.

Ben yaptım olduyla devlet yönetilmez.

Düşünün; bazı radikal  kararların alınması veya düşünülmesi bile ekonomik dengeleri nasıl da etkiliyor.

Lider hislerle değil akılla hareket eder ve etmelidir.

Lider atacağı adımın başını sonunu hesaplamak zorundadır.

Ve hatta lider; bir doğruyu, götürüsü çok olabilir diye yapmaktan bile geri durabilir.

İçi yanar, sinirlenir, dudaklarını ısırır ama; kamunun menfaati herşeyin önündedir diye nefsine galebe çalar.

Bu yüzden de biraz sabır, biraz inanç ve biraz iyi düşünce.

Yaptıkları yapacaklarının, yapabilirliğinin teminatıdır.

Bakın Mart sonunda bir kabine değişikliği olursa şaşırmayın.

Bürokrasi ve belediyelerde değişiklikler yeniden başlarsa olmaz demeyin.

Suriye politikasında, Türk-ABD ilişkilerinde çok farklı durumlar tezahür ederse sürpriz sanmayın.

Emin olun Erdoğan; bizim göremediğimiz bazı şeyleri de görüyor, izliyor, değerlendiriyor.

O, sadece en doğru zaman ve zeminin gelmesini bekliyor.

Çünkü en iyi karar; vaktinde alınan karardır.

Aslında öyle çok  değişiklik oldu ve oluyor ki.

Zamanın, yaşayan figürleri olduğumuz için çoklukla farkına varamıyoruz yaşadıklarımızın/yaşanılanların.

Ya da; olanı unutup, olmayana takılmak ve odaklanmayı tercih ediyoruz.

Şöyle bir geriye bakalım;
Köprünün altından ne sular akmış.
Kimler gelmiş, kimler gitmiş.

Siyasetin, bürokrasinin, iş adamlarının vazgeçilmez denen  isimleri, şimdi yoklar.

Bir dönem, izzet ve azamet abidesi kesilenler, şimdi akıllara bile gelmiyor.

Hele de Erdoğan; bir bakın 2002’den beri geçen yıllara…

Aslında öyle çok değişiklik yapmış ki.

Ama diyorum ya; yapılanı değil, yapılmayanı görmeyi seviyoruz.

Hatta şuanda, eleştiri konusu olan kişi ve olaylara dair adımlar da atılmış olsa; mutlaka buluruz başka eleştirel noktalar.

Devrim niteliğinde değişiklik sürecindeyiz.

Ülke yeni bir sisteme geçti.

Yeni bir yönetsel sistematikle seçime gidiyoruz.

Aslında farkına varamadığımız bir yenilik; “Seçim İttifakı” kanunileşiyor.

MHP-AK Parti seçimde ittifak edip birlikte giriyor.

Aslında bunlar öyle devasa gelişmeler ki…

Muhalefete bakın lütfen…

Öyle perişan ve ne yapacağını bilemez halde ki.

Cumhurbaşkanı adayı bile belli değil.

Ve, uzun zaman  daha, bu kararı alabilecek durumda değiller.

Ana muhalefet lideri, partimin Başkan adayı benim diyemiyor.

Söylemden ibaret, teorik siyasi idealite söylemleri içinde, acziyet gizleme çabasındalar.

Aslında bu bile, Erdoğan’ın öyle çok şey yaptığını gösteriyor ki…

Benzemezleri bir başına bıraktı.

CHP öyle bir halde ki; ne Saadet Partisi’ne gidebiliyor, ne HDP’ye…

Ama Erdoğan onları zorluyor bir diğeriyle iş tutmaya veya tutmayacağını deklare etmeye.

Adım adım bir “Erken-Baskın Seçim” geliyor; muhalefet hala natamam, hazırlıksız ve şuursuz.

Kısaca muhalefet; “havanda su dövüyor” desek yanlış olmaz.

Ve her kafadan bir ses çıkıyor “ana muhalefet” partisinde.

Aslında hepsi Erdoğan’ın kurduğu siyaset oyununa tabi haldeler.

Hiçbirisi gündem belirleyemiyor; “Erdoğan’ın Gündemine” takılıp gitmeye mahkum kalıyor.

Mayıs-Haziran’da, “haydin Kasım-2018’de seçime gidiyoruz” dendiğinde, bakalım ne yapacaklar.

Lütfen biraz insaf, izan ve inanç…

Bırakalım siyaset dedikodusuyla vakit öldürmeyi.

Filan bakan falanla kavga etti, Erdoğan sessiz kaldı” bilmem ne gibi, Erdoğan-fobik kalemlerin dedikodu yazılarıyla yapmaya çalıştığı manipülasyonlara itibar etmeyin.

Terörle mücadele, güvenliğin tesisi ve Erdoğan’a sadakat konusunda hep net ve dik duran Süleyman Soylu bakanla ilgili lafazanlık etmeyelim.

Enerji bakanı Berat Albayrak üzerinden Erdoğan’ın yıpratılma istek ve çabalarına su taşımayalım.

Siyaseten galebe çalamayanlar, belden aşağı vuruşlarla hırpalama gayretine girdiler.

Bu iki bakanımıza dair yazılan, çizilen ve söylenenler de, bu minvalde dedikodu kabilinden boş laflardır.

Bunlara itibar etmek zaman kaybından ve boşa nefes tüketmekten başka bir şey değildir.

Erdoğan herşeye hakimdir.

Muhalefet eleştirse de; bu partide Erdoğan ne derse o olur.

Hiçkimse kendini partiden, hükümetten, liderden ve devletten öte göremez, göremeyecek de.

O yüzden de; laf ü güzaf boyutunda yazı yazıp, “saray dedikoducu”su olmakla kendine paye verenlerin, suyu bulandırmaya matuf haberimsi yazılarına gülüp geçin.

Aslında bu bile, muhalefetin acziyet ve zavallılığının göstergesi değil mi…

İki bakana dair  olduğu iddia edilen bir tartışma, muhalefet için siyasi umut olabiliyor ise;

Vah Kılıçdaroğlu vah.

Yazık  muhalefetimize yazık.

Erdoğan bari önümüzdeki günlerde, birkaç bakanına farklı konuşmalar yaptırarak “tartışıyormuş” gibi yaptırsa mı yoksa…

Belki, muhalefete –masuscuktan-  kendini mutlu, mesut hissedip, sarılacağı bir dilbaz oyunu oynatır.

Erdoğan’a güvenelim ve sabredelim.

Başkanlık seçiminde muhalefete ve uluslararası arenada ülkemize husumet besleyenlere  bir “Osmanlı Tokatı” geliyor…

Durmak yok, yola devam.

Bence; Erdoğan’ı ve gelişen Türkiye’yi izlemeye devam edelim.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın