Yüzyüzeyken Konuşuruz nasıl kurulduğunu Kaan Boşnak'ın sözlerine bırakalım: "2011 yılıydı, ben liseyi bırakmıştım. Liseyi bıraktıktan sonra bir grupla çalışmaya başladım, eski müzik arkadaşlarımdan kurulu bir gruptu. Onlarla birazcık uğraştık. O gruba da ben şarkı yaptım, beste verdim bir sürü. Ondan sonra olmadı, anlaşamadık, ben kendimi mutlu hissetmedim. Zaten çok da başarılı bir grup değildi genel uyum açısından. Ondan sonra ağır depresif bir döneme girdim evden çıkmamaya başladım. Evde sürekli film izledim, müzik de yapmadım. Çok yorulmuştum çünkü… Ondan sonra hiç denemediğim bir şeye kalkıştım ve akustik gitarla tek başıma müzik yapmaya çalıştım. Hiç alışık olmadığım bir şeydi, daha sert müzik yapıyordum eskiden. Grupta çaldığım enstrüman da elektrik gitar oluyordu genelde, daha sert sound’lu müziklerdi… Sonra bir kaç tane şarkı yaptım, o şarkıları kendi arkadaş çevremde çaldım durdum, sevildi. Sonra bir arkadaşım o şarkılardan birini evde çalarken kayıt etti video kamerayla veo şarkıyı internete attık. Kendi ‘facebook’ hesabımızda paylaştık ama halka açık, herkesin görebileceği bir yerde paylaşmadık. Ondan sonra bizim kendi listemizdeki arkadaşlarımızın paylaşımıyla başladı her şey. Onlar paylaştıkça farklı insanlar görmeye başladı ve gören herkes paylaşmaya başladı. Biz sonra aynı sistemi devam ettirdik. Arkadaşım video kamerayla kayıt etti bende sadece bir akustik gitarla çalıp söyledim. Bir – bir buçuk yıl böyle devam etti aynı şekilde ve insanlar sevmeye başladı. Birileri tarafından ‘facebook’ta bir sayfa açıldı. Ben sayfanın farkındabile değilken takipçisi çoktan bin kişiyi geçmişti. Sonra bana ulaştı o kişi, dedi “ben böyle böyle bir şey yaptım, istersen sende gel yönet bu sayfayı”. Aldım baktım iş çoktan büyümüştü, o sene içinde 2012 senesinin içinde bir kaç arkadaşımla birleştik. Onlardan rica ettim “konser vermek istiyorum, bana enstrüman çalar mısınız?” diye, onlar da kabul ettiler. Bir süre prova yaptıktan sonra ilk konserimizi Kadıköy Dünia barda olan bağımsız festivalde verdik, aynı kadroyla GS lisesinin bahar şenliklerinde çaldık. Sonra bir durulduk çünkü performanstaki sound pek hoşuma gitmedi. İnsanların evde dinlediği şarkılardaki tatmin, canlı performansta olmuyordu, onu fark ettim ve bir süre ara verdik. Sonra, dedim ki “madem böyle bir grup kurduk, canlı performansı birlikte yapıyoruz, o zaman bir kayıt yapalım, evde yeni şarkıları kaydedelim ve bunları bir Ep olarak paylaşalım”. Birkaç yıl sonra ortaya utanılacak şarkılar Ep’si çıktı. Bu Ep’de çalan arkadaşlar: davulda Kaan Yol, bass gitarda Karcan Ural, elektirik gitarda Deniz Erol Atmaca’ydı, akustik gitar ve vokalde ben vardım. İlk şarkıların getirdiği ünü ikiye katladı bu Ep, daha çok sevildi şarkılar. Bu Ep’nin içinde ‘ateş edecek misin?’ vardı, ‘ölmemişiz’ vardı, ‘evi Beşiktaş’taydı’ vardı, bu şarkılar çok sevildi. Bu şarkıları konserlerde çalmaya başladık. Konserler daha kalabalık geçmeye başladı, tatmin olmaya başladı insanlar. Sonra o ekiple yine aramızda bir anlaşmazlık çıktı ve yollarımızı ayırdık. Ben başka bir ekip kurdum kendime. O ekiple de geçen ay çıkarttığımız albümü kayıt ettik. Elektrik gitarda Engin Sevik, bass gitarda Burak Güngörmüş aynı zamanda yapımcımız kendisi, davulda Oğuz Kont, klavyede de Bilge Günaydın… Ki Engin Sevik şu an ‘Yüzyüzeyken Konuşuruz’un diğer yarısı. Albümümüzün sanat yönetmenliğini de Yeditepe Üniversitesi’nde resim hocası olan Hakan Özer yaptı."