1980'den sonra tüm dünyada popüler olan, bin yıllık geçmişe sahip suşi hakkında merak edilenler.

Japonların geleneksel yiyeceği suşi

Güneydoğu Asya’da doğan ve yaklaşık bin yıllık bir geçmişi olan suşi, geleneksel formunu kaybetmeden günümüze kadar gelen ender yiyeceklerden biri.

Suşinin Japonya’dan tüm dünyaya yayılması aslında hayli uzun sürüyor. Amerika’da, ilk suşi restoranı 1980’li yıllarda açılıyor ve daha sonra Avrupa’da da ilgi görmeye başlıyor.

Suşinin birçok çeşidi var, ancak çoğu ülkede maki ve nigiri tercih ediliyor.

‘Ekşi’ manasına gelen suşi; pirinç sirkesinde bekletilen pirincin çiğ balık, çeşitli deniz mahsulleri ve sebze ile bir araya getirilmesiyle yapılıyor.

Maki, pirinç ve seçilen malzemenin deniz yosunu ile sarıldıktan sonra dilimlere ayrılmasıyla yapılıyor.

Nigiri ise sıkılaştırılmış pirinç topunun üzerine balık veya başka bir deniz mahsulünün yerleştirilmesiyle oluşuyor.

Suşi, çatal ve bıçakla yenmemelidir, haji isimli çubukları kullanılmalıdır.

Suşinin olmazsa olmazlarından biri; soya sosu. Bu sos sayesinde suşi, daha lezzetli bir hale geliyor. Ancak balıklı kısmın soya sosuna batırılması gerekiyor. Aksi halde pirinç tüm sosu içine çekerek suşinin tadını kaçırabiliyor.

Japonya İmparatorluğu tarafından yenmesi yasaklanmış sadece bir balık mevcut. Nehir domuzu olarak da bilinen fugu isimli balık, iç organlarındaki tetrodotoxin zehiri ile bir insanı öldürebilecek güce sahip olma özelliği taşıyor.

Bir adet suşi 49 kalori ile 182 kalori arasında. Yani içerisinde kullanılan malzemeye göre değişiyor.

Suşi’nin çiğ balıktan yapıldığı için hamileler tarafından yenmesinin zararlı olabileceğine dair birtakım söylentiler var. Oysa suşinin bebek ve anneye zarar verdiği ile ilgili bilimsel bir veri bulunmuyor.
OGÜNhaber