Bir çok kaynağa artık erişilemiyor.
50 metre derinlikten artezyen suları çıkarken artık günümüzde bu kaynaklara 500 metre derinlikte zor erişilmektedir.
Çocukluğumda kuyular vardı; 10 metre kadar kazıldı mı su çıkardı. Buz gibi kaynak suyu içerdik ve kovalarla su çekerdik güle oynaya. Bırakın artık artezyen kaynaklarını artık normal şebeke suları daha tükeniyor.
Ülkemizde bir çok baraj ve göl kurumaya yüz tutmuş durumda. Çok uzun seneler değil 10 yıl kadar sonrası için susuz kalacağımızı uzmanlar haykırıyor; ancak üç maymunu oynayan bizler bu duruma nedense hep duyarsızız. Ama gün gelince ah vah etmenin bir anlamı kalmayacak.
Peki su kaynaklarını nasıl çoğaltabiliriz, deniz suyu bize içme suyu kaynağı olabilir mi? Dünyanın yüzde%71 su kaynağına sahipken neden susuz kalıyoruz? Bunun tek açıklaması %25’lik bir kısmının tatlı su olması geri kalan yüzdelik kısmın da deniz suyundan oluşması olarak ifade edilebilmektedir. İnsanlar da bu suyun ancak%1’lik kısmına ulaşarak içme suyunu karşılayabiliyor.
Orta doğu ve Afrika ülkelerinde içme suyunun olmaması uzun yıllardır; su ihtiyaçlarını deniz suyunu arıtarak karşılamak durumunda bırakmış. Deniz suyunda %3,5 oranında tuz bulunmaktadır. Tuz içme suyunda olsa da bu oran deniz suyunda 35 kat daha fazla. Deniz suyundan içme suyu elde edilmesi uzun yıllardır yapılan bir uygulama; özellikle denizcilikte çok fazla kullanılan bir yöntem.
Bu işlem; deniz suyu ısıtılarak buharlaştırılıyor ve kalan su buharı yoğunlaştırılarak kalan sıvı haldeki suyun depolanması sağlanıyordu. Bu işlem sonucunda çözünmüş olarak kalan su tekrar denize atılıyordu. Bu yöntem deniz suyunun aşırı tuzlu olmasına o bölgedeki su altında yaşayan canlıları olumsuz etkiliyordu. Ayrıca; suyun sıcaklığının artmasına etken oluşturmaktaydı.
Bu durumda enerji santrallerinin kullandığı soğutma suyu ile karıştırılarak atık çözeltinin derin okyanuslara salınması belki bir derece bu durumu ortadan kaldırabilecek ve deniz suyunun içme suyu olarak kazanması sağlanabilecektir.