Koronavirüs salgını, etkili olduğu ülkelerin ekonomilerinde de ciddi tahribata yol açıyor. Birçok ülke salgından etkilenen sektörler için yardım paketleri açıklarken, ekonomisi zaten kırılgan olan İran, IMF'ye borç başvurusunda bulundu.

Salgınla mücadelede zorlanan İran IMF'ye yöneldi

Kovid-19 şeklinde tanımlanan yeni koronavirüsün ilk ortaya çıktığı 2019 Aralık ayında, kimse bunun tüm dünyayı kasıp kavuracak bir salgına dönüşeceğini beklemiyordu. Özellikle Avrupa’da vaka sayısının artma eğilimine girdiği Şubat ayının ortasından itibaren salgın dünya gündeminin odağına oturdu. Tabir yerindeyse dünya salgınla yatıp salgınla kalkar oldu.

Salgınla dolaylı olarak ilişkili olan ve göz ardı edilmemesi gereken ekonomik haberler ortaya çıkıyor. Bunlardan önemli bir tanesi İran’ın Uluslararası Para Fonuna (IMF) yaptığı borç başvurusu. Bu başvuru kabul edilir mi bilinmez; ancak İran’ın 58 yıldır ABD’nin başkenti Washington’da merkezi bulunan ve Beyaz Saray’a sadece 500 metre uzaklıktaki IMF’ye böyle bir başvuru yapması epey önemli bir gelişme.

Dünyada küresel borçluluk, tarihte hiç olmadığı kadar yüksek bir seviyede. Genelde zengin ülkeler borç bulma konusunda sıkıntı yaşamıyorlar fakat az gelişmiş ülkeler için durum çok farklı. Çok sayıda fakir ülke uluslararası finans kurumlarından borç bulma konusunda sorunlar yaşıyor.

IMF başkanı Kristalina Georgieva, 2020 Mart ayının ilk haftasında yaptığı açıklamada ülkelerin virüs salgınıyla mücadelede uluslararası finansman bulmada zorluk çekmemeleri için IMF’nin yeni bir paketi devreye aldığını söyledi. IMF’nin toplam 1 trilyon dolarlık kredi kapasitesine sahip olduğunun altını çizen Georgieva, herhangi bir stand-by anlaşması ya da IMF program dayatması olmaksızın Kovid-19’la mücadele kapsamında düşük gelirli ülkelerin kullanımı için 50 milyar dolarlık acil finansman kaynağı ayrıldığını bildirdi. Bu demeçte iki nokta önemli. Kovid-19’la mücadelede gelişmekte olan ülkelerin finansman sorunu yaşaması, fakir ülkelerin parasızlıktan dolayı mücadeleyi bırakması istenmiyor. Georgieva’nın konuşmasında IMF’nin kredi kapasitesinin 1 trilyon dolar olduğunun altını çizmesiyse ikinci önemli nokta. Bu bağlamda IMF’nin 2020 yılı ile ilgili ikinci amacı “küresel küçülmenin frenlenmesi” olarak yorumlanabilir. 2019 yılında “Ticaret Savaşı” ve diğer nedenlerle küresel büyüme performansı oldukça kötü bir seyir izledi. Ancak 2020 yılı 2019’u bile aratacağa benziyor. Bu bağlamda IMF ve diğer küresel kurumların önemli bir amacı küresel küçülmeyi makul bir seviyede tutmak gibi gözüküyor.

İran’ın IMF başvurusu
İran İslam Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti IMF’ye gönderdiği mektupta, İran’ın “acil finans paketi" kapsamında 5 milyar dolarlık kredi talebinde bulunduğunu belirtti. Peki, İran’ın IMF’den bu kapsamda borç istemesi neden önemli?

1979 Devriminin ilk günlerinden itibaren küresel finans sistemiyle kavgalı olan İran’ın küresel finans mimarisinin amiral gemisi durumunda olan IMF’den borç istemesi ilk bakışta "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" denilebilecek bir durum. Ne var ki İran’ın böyle bir yola başvurmasının birçok nedeni bulunuyor.

İran’da koronavirüs vaka sayısı 15 bini, ölü sayısı ise 1000'i aştı. İran vaka ve ölü sayısındaki artış bakımından ilk sıralarda yer alıyor. Gerek vaka sayısındaki artış hızı gerekse de ölüm oranı bakımından İran, Çin ve Güney Kore’den ciddi şekilde ayrışıyor. Resmi veriler dikkatle incelendiğinde İran’da vaka sayısındaki artış hızının, Çin ve Güney Kore gibi salgın kapsamında öne çıkan ülkelerin çok üzerinde olduğu görülüyor. Geçtiğimiz 10 gün incelendiğinde İran’da vaka sayısının 5 binden 10 bine çıkması sadece yedi günde gerçekleşti. Ayrıca birtakım eleştirilere rağmen sıkça kullanılan önemli bir gösterge olan kaba ölüm oranı (Crude Fatality Ratio-CFR) Çin’de yüzde 3,8 iken bu oran İtalya ve İran’da yüzde 6 civarında.

Sonuç olarak İran, Kovid-19’la mücadelede kötü bir sınav veriyor. İran devletinin resmi mercileri bu başarısızlığın temel nedeninin İran’a ABD tarafından uygulanan yaptırımlar olduğunu her platformda dile getiriyor. Yaptırımların etkisini kabul etmekle birlikte İran’ı yakından takip eden birçok uzman salgın konusunda devletin krizi çok kötü yönetmesinin arka planında verimsizlik, israf, kamu görevlilerinde liyakatsizlik, kayırmacılık gibi bir takım yapısal sorunlara dikkat çekiyorlar.

İran devleti nerede hata yaptı?
İran uzun süredir ABD baskısını dengelemek için Çin’le iyi ilişkiler geliştirdi. Bu bağlamda iki ülke arasındaki yüksek ithalat-ihracat seviyelerinin yanı sıra Çin’in İran’da çok sayıda doğrudan yatırımının olduğu biliniyor. Çinli firmaların İran’da kurdukları bu şirketlerde çalışanların bir kısmı ise Çinli. Çin’de yeni tip koronavirüs salgının ivme kazandığı dönemde dahi Çin-İran arasında yolcu ve kargo taşımacılığına ilişkin İran devletinin herhangi bir önlem almadığı gözlemlendi. İran’daki salgının merkezi Kum şehri. Virüsü İran’a, Kum’da alüminyum üreten Çinli bir firmada çalışan Çinli işçilerin getirdiği söyleniyor. Salgının küresel bir olgu haline geleceğinin anlaşılması üzerine birçok ülke salgını az hasarla atlatmak için Çin’den gelen uçuşları durdurdu, buna rağmen İran devleti bu minvalde bir adım atmadı.

Devletin salgının merkezi olan Kum şehrini dini gerekçelerle karantina altına almaması virüsün tüm ülkeye, hatta Orta Doğu’da tüm Şii coğrafyaya ve diğer ülkelere yayılmasında oldukça etkili oldu.

İtalyanlar gibi İran halkı da Kovid-19’la mücadelede Çin, Japonya ve Güney Kore vatandaşlarına göre kötü sınav verdi. Uzakdoğu ülkelerinde okulların tatil edilmesiyle insanlar devletin tavsiyelerine uyup evde kalmak suretiyle salgınla mücadelede devletin ve sağlık sisteminin işini kolaylaştırırken İran’da okulların tatil edilmesiyle öğrencilerin toplu eğlence merkezlerine akın ettikleri ve böylece salgının hızla yayılmasına neden olduğu gözlemlendi.

ABD yaptırımlarının ağır faturası
2018 Kasım ayında uygulamaya konulan ABD yaptırımları İran ekonomisini derinden sarstı. Başta petrol olmak üzere birçok mal ve hizmet yaptırım kapsamında. Her ne kadar yaptırımları uygulamaktan sorumlu olan ABD Hazine Bakanlığı gıda ürünlerinin, ilaçların ve tıbbi ekipmanların yaptırımlardan muaf tutulduğunu belirtse de bu malların temininde ciddi sorunlar yaşanıyor.

Üçüncü ülkelerdeki tedarikçi firmalar bu tür malları İran’a satsalar dahi uluslararası bankaların bu malların satışından tahakkuk eden alacaklarının transferinde aracılık yapmaya isteksiz olmaları nedeniyle İran pazarına girmedikleri gözlemleniyor. AB tarafından kurulan genel finansal aracılık sistemi INSTEX mekanizması ve İsviçre’nin inisiyatifi ile geliştirilen İsviçre İnsani Ticaret Düzenlemesinin şu ana kadar bu sorunları çözemediği gözlemlendi. Nitekim 16 Mart’ta Çin resmi yetkililerince yapılan açıklamada koronavirüs salgını nedeniyle İran’a uygulanan yaptırımların askıya alınması gerektiği belirtildi.

IMF başvurusu bu denklemin neresinde?
İran’ın Kovid-19’la mücadele kapsamında IMF’den 5 milyar dolarlık kredi başvurusunun yaptırım kapsamındaki finansal transfer yasağının etkisini azaltmak olduğu söylense de bu konuya başka bir cepheden bakanlar da var.

Yaptırım öncesinde İran’ın petrol gelirlerinden elde ettiği dövizin bir kısmını rezerv olarak tuttuğu biliniyor. Bununla bağlantılı olarak IMF’ye yapılan başvuru “acaba İran’ın rezervleri eridi mi” sorusunu akla getiriyor. Nitekim yaptırımların devreye girmesinden önce bu rezervlerin 100 milyar dolar civarında olduğu söyleniyordu. Geçtiğimiz yıl petrol gelirlerin hızla azalmasıyla bu rezervlerden bir kısmı hükümetin kullanımına tahsis edildi. Bu yıl petrol gelirlerinin daha da azalması bekleniyor. Bunun yanında yaptırımların neden olabileceği sosyoekonomik sorunların çözümü için rezervlerden daha fazla kaynak kullanımı söz konusu olabilir. Bu bağlamda İran devleti döviz rezervlerinin kritik bir düzeyin altına düşmesinden endişe ediyor olabilir.

IMF’nin karar verme süreçlerinde ABD’nin büyük bir ağırlığı olduğu biliniyor. Diğer yandan ise İran’daki durumun insani açıdan giderek daha dramatik bir hale dönüşme riski söz konusu, zira IMF talep edilen bu fonu sağlasa dahi salgının İran’ı nereye sürükleyeceği hâlâ kestirilemiyor.
OGÜNhaber