Kahraman Tazeoğlu yalnızlık ve aşk üzerine roman ve şiirler yazmıştır, ki bu duyguları tahlilde usta bir yazar ve şairdir.
Aşkla kal...
İki basımı bulunan Susacak Var! adlı romanında kendinden on üç yaş büyük bir yazara bir imza günü öncesi aşık olmuş bir kızın duygularını ve kızın bir gülüşüyle ona aşık olan yazarın kızı nasıl büyüttüğünü ve tabiki aşklarını, ayrılıklarını, birlikteykenki yalnızlıklarını anlatır Kahraman Tazeoğlu.
Öyleki aralarındaki özlemi 'içimi çürütür ' diye tasvir ederken, sevgiyi iç tazeleyici olarak betimler. Zıt kutupların çekimidir bu romanda anlatılan. Şiirlerinde serbest ölçü kullanan Kahraman Tazeoğlu'nun Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi , Seni İçimden Terk Ediyorum isimli şiir kitapları vardır. Kahraman Tazeoğlu, 2004 yılında RAYAD tarafından "en iyi şiir programcısı", 2006 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği Tarafından "en iyi radyo programcısı" ödülüne layık görülmüştür. Bir Eğitim gönüllüsü olarak, kısa adı ÜNKEP olan Üniversiteler Arası Kültür Edebiyat Platformu'nun kurucusu ve başkanıdır. Son Romanı "mavi ev"de, "bir özgürlüğe mal olmuş hayat, hayat değildir; bir hayata mal olmuş özgürlük de özgürlük değildir" diyen Kahraman Tazeoğlu, gizemli bir hikayeyi okurlarına sunmaktadır. Yaşam Öyküsü Yazarımızın dilinden...
Ay' a ilk ayak basıldığı yılın 10 Ağustos'unda doğdu. İstanbul'un çileli ve keşmekeşli ortamında, o şehirde bir ömür harcayacağını bilmeden hep “düşünen” bir çocuk olarak büyüdü. Cevizli semtinde, bir dere kenarında oynarken, mahallenin delisi kovalayınca "korkuyla” tanıştı. Ailesi İstanbul' un mutena semtlerinden Fenerbahçe'ye taşınınca daha az korkmaya ve Fenerbahçeli olmaya başladı. 6 yaşında ilk kez bir maça gitti ve en sevdiği Fenerbahçe şapkasını çaldırdı. (bugün bile o şapka için üzülür). 7 kardeşin 2 numaralı olanıydı ve ilerde bir mahalle takımında 2 numaralı formayı giyerek maçlara çıkacağını bilmiyordu. Ablası okula başlayınca çok kıskandı ve saçını çekti. Bir yıl sonra ise okulunun ilk gününde annesi onu sınıfına sokmayı zor başardı... O gün çok ağlamıştı. Arkadaşları teneffüslerde çeşitli oyunlar oynarken, o hep “düşünüyordu”...
İlkokul bittiğinde bir korku filmi senaryosu yazdığını iddia ederek arkadaşlarına kendini güldürdü. Daha sonra sinema ile sadece “seyirci” olarak ilgilendi. O hep bir sinema tutkunu olarak yaşayacaktı; çünkü şiirle daha tanışmamıştı. 12 Eylül ihtilalinde ortaokula başlayacaktı ve tek başına belediye otobüsüne binmeyi öğrenecekti. Daha sonra yağ, tüp, şeker ve gaz kuyruklarında beklemeyi ve soğuklarda üşürken ağlamamayı... Mahallede her kırılan camdan Tazeoğlu kardeşler sorumlu tutulmaya başlanınca, baba Hayati Tazeoğlu ani bir göç harekatıyla tüm aileyi yeniden Cevizli' ye taşıma kararı aldı. Buna en içerleyense küçük Kahraman oldu. Geride bıraktığı mahalle arkadaşlarını bir gün yeniden görebilmek ümidiyle yanıp tutuşurken birden ilk defa yaşayacağı bir duyguyla karşılaştı. Karşı komşunun kızına aşık olmuştu. Mutluluğu, acıyı, hüznü ve ağlamayı yeniden keşfetti. Bütün bunların toplamının ona şiiri öğreteceğini bilmiyordu. Ablasının yazdığı şiirlerle dalga geçerken hatta “şiirde neymiş; saçmalık” diye iddia ederken gece gündüz şiir yazmaya başladı. Sonunda o terk edildi ama şiir onu terk etmedi. Yine aşık oldu, yine terk edildi, yine şiirler yazdı. Matematiği gereksiz bir ders olarak gördüğü için, hocaları da onu gereksiz bir öğrenci olarak gördü. Uzun bir süre ara vereceği eğitimini daha sonra bin pişman olarak devam ettirecekti. Bu arada ailesi “eti senin kemiği benim” diyerek onu bir kuaföre çırak olarak verdi. 10 yıl sürecek bu macera özel radyoların açılmasıyla sona erecekti. Bir yaz gecesi arkadaşının evinde balkon sohbeti yaparken arkadaşının annesi uykusundan uyandı ve “oğlum kapatın şu radyoyu da yatın artık” dedi. Halbuki radyo kapalıydı ve konuşan 19 yaşındaki genç kahramandı...
Çocukluğundan beri özendiği spikerlik hayali daha da derinleşerek artmaya başlamıştı. Annesi bebekliğinde çok ağladığı zamanlarda onu radyonun yanına yatırır ve susmasını sağlardı. Çok çocuğa bakmakla yükümlü olan bir annenin bulduğu bu çözüm ilerde küçük Kahraman'ı radyocu yapacaktı. Derken; günlerden bir gün, Türkiye'de ilk özel radyolar açılmaya başladı ve mesleğinde çok önemli bir yere gelmiş olan genç Kahraman, bu işe sevdalandı. Artık o radyocu olabilmek için yıllarını verdiği mesleğini bırakabilirdi. Sıkı bir radyo takipçisi olan genç Kahraman, “gecenin serserisi”ni dinleyerek hatta yayın yaptığı radyoya kadar gidip kendisiyle tanışarak hayatında ilk kez bir radyo stüdyosu gördü. Bununla da kalmayıp Orhan Çetin tarafından programa konuk edildi, şiirler okudu. Gelen olumlu tepkiler kendisini yüreklendirdi ve o gün radyocu olmaya karar verdi. Mesleğini zirvedeyken bırakarak, yayın hayatına yeni “merhaba” diyen Kadıköy FM'de yayına başladı. Sonraki rüzgarlar onu başka radyolara sürükledi ve son durağı en sevdiği ve mutlu olduğu Radyo 7 oldu. Şimdi Mavi Ada diye bir yerden şiirler seslendirerek gece bunalım oranını yükseltme çalışmalarını sürdürüyor. Not: Ablası artık şiir yazmıyor.
GERÇEK MESLEĞİ
1969 yılında dünyaya gözlerini açan Kahraman Tazeoğlu İstanbul’da çileli bir hayat yaşamıştır. Büyük sıkıntılar geçiren Kahraman Tazeoğlu ilk olarak 19 yaşında radyo yayını ile tanışmıştır. Kadıköy FM’de yayın hayatına başlayan Kahraman Tazeoğlu daha sonra bir çok radyo kanalında yayın yapmaya başlamıştır. Son durağı ise çalışmaktan çok mutlu olduğu Radyo 7 olmuştur. Radyo 7 ile birlikte hayran kitlesini iki katına çıkaran Kahraman Tazeoğlu ardından yazdığı kitapları bastırmaya başlamış ve Radyo 7’deb ayrılmıştır. Farklı mekanlarda tok sesiyle şiir dinletsi veren Kahraman Tazeoğlu kitaplarıylada herkesi kendine hayran bırakmıştır.
ARKA KAPAK BİLGİSİ
İnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe diyorlar. Ama bu tecrübe değil, tecrübeyi doğru kullanamamaktır. Daha az güvenmek, güven sorunu yaratır. Gerektiği kadar güvenmelisin. Daha az sevmek yalnızlığı getirir. Hak ettiği kadar sevmelisin. Daha az inanmak inancını zedeler. Neye ne kadar inanman gerek, onu bilmelisin.
İnsanlar terk edilerek terk etmeyi, aldanarak aldatmayı öğreniyorlar. Oysa terk edilen sadakati, aldatılan dürüstlüğü öğrenmelidir. Hayatın getirdiği sevinç ve mutlulukları nasıl kabul ediyorsak, onun sunacağı kederleri de aynı olgunlukla kabul etmeliyiz. Bu dünya bir imtihan dünyası. Kaderimize yazılan her keder, dayanma, sabretme ve inanma gücümüzü sınar. Yıkılmış, aldanmış, incinmiş, kırılmış olabilirsin. Umutların tükenmiş de olabilir. Bu kaderindir. Kader seni sürekli dener. Cevabını bilmediğini sandığın bir soru gibi gelir. Oysa Rabb'in o sorunun cevabını çoktan vermiştir. Ve onun senin durumundakilere verdiği en iyi cevap gece-gündüz ilişkisidir. Geceyi ve gündüzü düşün şimdi. Ve şunu: Her yeni gün, bitmiş bir gecenin ardından başlar ve şahitlik ettiğimiz bitişler, göremediğimiz nelerin başlangıcıdır kim bilir...
KAHRAMAN TAZEOĞLU-GİT
Şimdi gidiyorsun
Git
Oysa senden tek bir damla istemiştim
Sana kocaman bir deniz sunmak için
Şimdi gidiyorsun
Git
Ne zaman başladı bu hikaye
Anımsamak zor
Gençtim
Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
Komazdı öyle üç-beş nöbetleri
Geceler içimi acıtmazdı böyle
Bir insan bu kadar eksilebilir mi
Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
Bu şehrin biryerlerinde
Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
O adam bendim unuttun mu
Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
Seni unutamadı
İşin kolayına kaçmadım
Uğruna ölmedim yani
Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
Sen bunu da bilmedin
Ben bir bakışına bin anlam yükledim
Sen aşka kestirmeden gittin
Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
Şimdi gidiyorsun
Git
Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
Bütün ışıklarımı söndürüyorsun
Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
Yazıklar olsun yazıklar olsun
Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
Hani sen sevdiğini
Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
Hani sen bana kalkmayı değil
Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin
Uzun lafın kısası yoktur
Anlatacağım çok şey var
Hoyrat bir rüzgar gibi geldin
Aklımı hayatımı dağıttın
Şimdi gidiyorsun
Git
Daha ayrılığa bile çarpmadan
Aşk bize döndü
Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
Ama sana dokunmak da yasak bana
Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
Sen var ya sen
Allah kahretsin
Yani şimdi
Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
Yani şimdi başkaları mı sevecek seni
Ben saçlarını okşadığım zaman
Ellerin öksüz kalırdı
Şimdi gidiyorsun git