Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emrah Kan, “diyabetik retinopati”nin diyabete bağlı göz hastalıkları içerisinde en sık görüleni ve yetişkinlerde önemli bir körlük sebebi olduğunu söyledi.

Diyabet gözü vuruyor

Medicana Samsun Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Emrah Kan, diyabetin göze etkisi konusunda bilgi verdi. Doç. Dr. Emrah Kan, “Retina tabakasındaki damar yapısının bozulmasıyla ortaya çıkar bunun sonucu olarak diyabetik retinopatide anormal yeni damar oluşumları meydana gelmektedir. Diyabetik retinopatisi olan hastaların başlangıçta görmelerinde bazı değişiklikler ortaya çıkabilir. Diyabetin süresiyle diyabetik retinopatinin ortaya çıkma ve görme kaybına gidebilecek ciddi retina problemlerinin görülme olasılığı artmaktadır. Diyabetik retinopati genellikle her iki gözü birlikte etkilemektedir” dedi.
Diyabeti olan herkesin en azından yılda bir kere genişletilmiş göz bebeğinden kapsamlı bir fundus (göz dibi) muayenesi yaptırmasında fayda olduğunu belirten Doç. Dr. Emrah Kan, “Bir kimse ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise bu kişide diyabetik retinopati gelişme riski o kadar fazlalaşmaktadır. Diyabet hastalarının yaklaşık olarak yüzde 40-45’inde herhangi bir evrede diyabetik retinopati görülmektedir. Diyabetik retinopatisi olan bir hastaya doktoru tarafından hastalığın ilerlemesinden korunmak amacı ile tedavi önerilebilir. Gebelik esnasında diyabetik retinopati, diyabetli gebe için problem olabilmektedir. Görmenin korunabilmesi için tüm diyabetik gebelerin mümkün olan en kısa sürede detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırmasında fayda vardır. Gebelik esnasında doktorunuz tarafından ilave bir takım tetkikler istenebilir” diye konuştu.

Görmenizi korumak için neler yapabilirsiniz?
Dr. Kan şöyle devam etti: “Eğer diyabet hastası iseniz en azından yılda bir kere detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırmalı ve şunları aklınızda tutmalısınız: Proliferatif retinopati hiç bir semptom olmaksızın gelişebilir. Bu ileri evrede hasta, görme kaybı açısından yüksek risk altındadır. Makula ödemi, diyabetik retinpatinin herhangi bir evresinde ortaya çıkabilir. Hastada hem proliferatif retinopati hem de makula ödemi bir arada gelişse bile kişinin görmesi iyi olabilir. Bununla birlikte bu hastalar görme kaybı açısından yüksek risk altındadırlar. Görmenizde değişiklik olsun veya olmasın erken tanı ve zamanında tedavi görme kaybını önleyebilir. Eğer hastada diyabetik retinopati tespit edilmişse daha sık göz muayenesi gerekebilir. Proliferatif retinopatisi bulunan hastalar, zamanında tedavi ve düzenli takip sayesinde körlük risklerini yüzde 95 oranında azaltabilirler. Diyabetli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar, kan şekerinin iyi kontrolünün retinopatinin ortaya çıkış ve ilerleyişini yavaşlattığını göstermektedir. Kan şekerini mümkün olduğunca normal sınırlara yakın olarak tutabilen diyabet hastalarında aynı zamanda böbrek ve sinir hastalığı da daha az görülmektedir. İyi bir kan şekeri düzeyi kontrolü lazer ihtiyacını da azaltacaktır. Diğer bazı çalışmalar yüksek kol tansiyonu ve kolesterol düzeyinin düzeltilmesi ile görme kaybı riskinin azaltılabileceğini göstermiştir. Bunların düzeltilmesi görmenizi korumaya yardımcı olacağı gibi genel sağlığınız için de önemlidir.”

Diyabetik retinopatinin herhangi bir semptomu (hasta şikayeti) var mıdır?
Doç. Dr. Emrah Kan, “Genellikle hastalığın erken evrelerinde hastanın herhangi bir şikayeti olmamaktadır ayrıca ağrı da yoktur. Diyabeti olan hasta şikayetlerin ortaya çıkmasını kesinlikle beklememelidir. Yılda en az bir kere genişletilmiş göz bebeğinden detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırılmalıdır. Makula (merkezi keskin görmenin sağlandığı retina bölgesi ) sıvı sızması sonucunda şiştiğinde bulanık görme ortaya çıkabilir. Bu durum makula ödemi olarak isimlendirilmektedir. Eğer retina yüzeyinde anormal yeni damarlar oluşursa, bu damarların göz içine kanaması sonucu görme kaybı ortaya çıkabilir. Eğer kanama meydana gelirse proliferatif retinopatide hastanın şikayetleri neler olacaktır? Öncelikle kanın oluşturduğu noktacıkları veya göz içinde yüzen leke görürsünüz. Eğer gözünüzde lekeler oluşursa mümkün olan en kısa zamanda göz doktorunuza başvurmalısınız. Daha ciddi kanama meydana gelmeden önce tedaviye ihtiyacınız olabilir. Kanamalar genellikle uyku esnasında ve bir kereden daha fazla olmaya eğilimlidir. Bazen tedavi olmaksızın gözde oluşan lekeler kaybolabilir ve daha iyi görürsünüz. Bununla brlikte kanama terarlayabilir ve ciddi görme bozukluğu oluşabilir. Kanama artmadan önce görmede bozukluk ortaya çıkar çıkmaz göz doktorunuz tarafından muayene edilmelisiniz. Eğer tedavi uygulanmazsa proliferatif retinopati ciddi görme kaybına hatta körlüğe neden olabilir. Aynı zamanda tedavi ne kadar erken uygulanırsa tedavinin başarılı olma olasılığı artacaktır” şeklinde konuştu.

Diyabetik retinopati ve makula ödemi nasıl tespit edilir?
D. Emrah Kan, diyabetik retinopati ve makula ödemi tespiti hakkında şu bilgileri verdi:
“Diyabetik retinopati ve makula ödemi şunları içeren kapsamlı bir muayene esnasında saptanır:
Görme keskinliği testi: Değişik mesafelerde görme düzeyi ölçülür. Göz bebeği genişletilerek yapılan göz muayenesi. Göz Anjiyografisi ve retina tomografisi: Fundus floresein anjiyografisi (göz anjiyosu) ve OCT (optik koherans tomografi) gözdibi ayrıntılı değerlendirmek için kullanılan tetkik yöntemleridir. Diyabetik retinopatinin ilerlemesinden kaçınmak için şeker hastalarının kan şekeri, kan kolesterolü ve kan basıncı düzeylerinin mutlaka sıkı kontrol altında tutulmaları gerekmektedir.”

Proliferatif retinopatinin lazerle tedavi edildiğini aktaran Emrah Kan, “Lazer tedavisinde amaç anormal kan damarlarının kapatılmasına yardımcı olmaktadır. Doktorunuz gözünüzün retina tabakasında anormal damarların kapanması için makula bölgesinden uzakta 1000-2000 lazer yanığı oluşturur. Tedavide oldukça fazla sayıda lazer yanığı oluşturmak gerektiğinden, tedavi genellikle 4 veya daha fazla seansta tamamlanmaktadır. Çevre görmede azalma olabilse de amaç lazer tedavisi ile mevcut görme düzeyinizi korumaktır. Lazer tedavisi anormal kan damarları kanamaya başlamadan önce uygulandığında daha etkili olmaktadır. Bu nedenle diyabet hastaları düzenli olarak genişletilmiş göz bebeğinden detaylı göz dibi muayenesi yaptırmalıdır. Kanama başlasa bile kanama düzeyine bağlı olmak koşuluyla yine de lazer tedavisi mümkün olabilir. Eğer kanama şiddetli ise vitrektomi olarak isimlendirilen bir ameliyatın uygulanması gerekebilir. Vitrektomi ameliyatı ile gözün içindeki kan temizlenmektedir. Makula ödemi laser ile tedavi edilmektedir. Bu yöntem fokal (odaksal) laser tedavisi olarak isimlendirilmektedir. Doktorunuz makulayı çevreleyen retinada sızıntıya neden olan bölgeye çok sayıda küçük lazer yanığı yerleştirir. Bu yanıklar sızıntıyı yavaşlatarak makulada biriken sıvı miktarını azaltır. Genellikle tedavi tek seansta tamamlanmaktadır. Bazen daha yoğun tedavi gerekebilir. Fokal lazer tedavisi mevcut görmenin korunabilmesine yardımcı olur. Aslında bu tedavi görme kaybı riskini yüzde 50 oranında azaltmaktadır. Oldukça küçük bir grup hastada eğer görme kaybı oluşmuşsa bir miktar görme artışı olabilmektedir. Makula ödeminin tedavisinde lazer tedavisine yanıt vermeyen olgularda uygulanabilecek diğer bir yöntem intravitreal (göz içi) enjeksiyondur. Bu tedavi yönteminde göz içerisine küçük bir iğne ile özel ilaçlar enjekte edilmektedir. Bu uygulama genellikle ameliyathanede yapılmaktadır. İşlem çok kısa sürmekte ve genellikle hasta hafif bir iğnelenme hissetmektedir. Hasta işlem sonrası evine gidebilmektedir. Lazer tedavisi ve intravitreal enjeksiyon tedavisine dirençli bazı olgularda ve görme merkezi üzerinde göz jelininin çekinti uyguladığı hastalarda vitrektomi ameliyatı da makula ödemi tedavisinde uygulanabilmektedir. Lazer tedavisi ve düzenli takip körlük riskini yüzde 90 oranında azaltabilmektedir. Ne yazık ki lazer tedavisi daha önceden kaybedilmiş olan görmeyi genellikle düzeltememektedir. Bu nedenle görme kaybını önlemenin en iyi yolu diyabetik retinopati tanısının erken dönemde konmasıdır” ifadelerini kullandı.

Vitrektomi nedir?
Vitrektomi ameliyatına değinen Doç. Dr. Emrah Kan şunları söyledi:
“Eğer gözünüzün içinde çok fazla kanama varsa görmenizin tekrar düzeltilebilmesi için vitrektomi ameliyatı uygulamak gerekebilir. Eğer her iki gözünüzünde ameliyat olması gerekiyorsa öncelikle bir gözünüz ameliyat edilir birkaç hafta sonra diğer gözünüze ameliyat uygulanır. Vitrektomi ameliyatı lokal veya genel anestezi ile uygulanabilir. Doktorunuz ameliyat sırasında gözünüzün içine girebilmek için küçük bir kesi oluşturur. Daha sonra bu kesiden göz içerine sokulan özel bir aletle kanla bulanık hale gelmiş olan vitreus jeli (göz küresinin içini dolduran jel kıvamındaki madde) temizlenir. Göz içindeki vitreus jeli özel bir sıvı (dengeli tuz solüsyonu) ile değiştirilir. Vitrektomi operasyonundan sonra evinize gidebilirsiniz. Bazı hastalar gece boyunca hastanede kalabilir. Ameliyat sonrası gözünüzde kızarıklık ve hassasiyet olacaktır. Gözünüzü korumak amacıyla bir süre gözünüz kapatılabilir. Ameliyat sonrası enfeksiyondan korunmak için bazı damlalar kullanılır.
Lazer ve vitrektomi proliferatif retinopatinin tedavisinde etkilidir. Her iki tedavi de görme kaybının azaltılmasında oldukça etkilidir. Proliferatif retinopatisi olan hastalar zamanında ve uygun tedavi aldıklarında 5 yıl içerisinde kör olma riskleri yüzde 5 civarındadır. Her ne kadar her iki tedavi yönteminin başarı oranı oldukça yüksek olsa da bu yöntemler diyabetik retinopatiyi ortadan kaldırmamaktadır.”
OGÜNhaber