İsmet İnönü'den günümüze dış politikamız nasıl ilerledi.

Biz ne günler gördük reis

İnönü döneminde Türkiye ‘ Tarafsızlık’ adını vereceğimiz bir politik çizgi izlemiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile Türkiye bu savaş süreci içerisinde tarafsız kalmaya çalışmış, ne müttefik ne de miğfer devletlerin yanında ülkeyi savaşa sokmamıştır. İnönü dönemi içinde ikinci evre ise dünya savaşı sonudur. Bu savaş sonunda İnönü tekrar tam bağlılık ilkesi ile hareket edip eskiye dönüş başlattı. Ancak dünya savaşından sonra ülke dışta tek başına kalmış ve özellikle boğazlar konusunda Rusya ile kendisi, uğraşmak zorunda kalmıştır. İnönü dönemi ülke devletçilik sistemini ağır bir şekilde uyguladığı için dışarıda da ekonomik güç çok düşmüştür. Ancak bu yalnızlık süreci 1947’de Truman Doktrini ile bitti. Çünkü İngiltere’nin bölgedeki rolünü eline almış Yunanistan ve Türkiye gibi devletleri Rus tehdidine karşı korudu. Ve Türkiye bu dönemden ,itibaren Amerikan’ın stratejik müttefiki de oldu. Bu aşamadan sonra Türkiye’de Ahmet Davutoğlu’na dönemine kadar hangi taşı kaldırsan alttaki yılan Amerika oldu.

Adnan Menderes dönemi dış politikası
Adnan Menderes dönemi Türkiye Daha çok dışa açılan kapalı kapılar arkasında oynamayan dünya sorunlarına daha duyarlı bir ülke olmaya başladı. Bu dönemin en önemli dış olayı Nato üyeliğidir. Bu üyelik ile Türkiye dünyada sorumluluk alıyor ve kendi güvenliğini de Rusya’ya karşı sağlıyordu. Bu dönemde Türkiye iki yönlü bir politika izledi birincisi Türkiye’nin Rusya’ya duyduğu güvensizlik, ikincisi ise batıya yönelişti. Türkiye’de Batı Avrupa ülkelerindekine benzer bir komünizm tehlikesi yoktur. Türkiye için asıl sorun, komünizmin iktidar olması değil, ekonomik ve sosyal problemlerin etkisi ile ,Türkiye’de Batı yanlısı dış politikaya verilen desteğin zayıflamasıdır. Araplarla ilişkiler ise DP’nin son dönemlerinde Albay Nasır’ın politikasında değişimlerin meydana gelmesi, Arap ülkelerinin teokratik ve monarşi ile yönetilmesi ile birlikte kargaşa hâkim oldu ve Bağdat paktı dağılmıştı. Bu güney sınırlar için hoş bir durum değildi. Çünkü Türkiye Ak Parti dönemine kadar hiç ılımlılaşmadı. Ortadoğu ülkelerinin PKK ‘yı desteklemesi, Türkiye ile su sorunları vs.



Özal dönemine kadar geçen süreç
Bu dönemde İnönü, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit dönemleri olarak ayrı ayrı incelemek yerine bir grup altında Hem Kıbrıs, AB, Amerika ekseni ile şeklinde incelemeyi doğru buluyorum. Bu dönemde İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekileceğini açıklaması ile Türk dış politikası tüm dünyada kendi haklılığını anlatmaya çalışması ile geçti.



Çünkü darbe dönemi ile batıda ülkenin itibar kaybetmesi ülkenin de dış politikada sözünün dinlenmemesine sebep oluyordu. Yunanistan’ın Kıbrıs’ta terör örgütleri kurması ve, Kıbrıs Türklerine zulüm etmeye başlaması Türkiye ve Amerika arasında 1963’lerde gidip gelmeler oldu. Dönem başkanı Jhonson’ın İnönü ile görüşmesi ve Amerika’nın çözüme uzak kalması, ileride Yunanistan’da darbe olması bu Kıbrıs meselesini 1974 harekâtına kadar daha çözülmesini zora sokacaktır. Sonrasında 1974 yılında Türkiye kendi haklılığını savunmak amacı ile Kıbrıs’a harekât düzenledi. Bu süreçte Türkiye’ye baskı uygulandı, ambargolar koyuldu. Bu süreç şimdiye kadar çözülemeden gelmiştir.



HÜRRİYET BÜYÜK MESAJ MANŞETİNİ ATTI
Dünya gazeteleri Ecevit'in ABD ziyaretini fiyasko olarak değerlendirerek ABD'den eli boş döndüğünü vurgulamıştı. Hürriyet ve Milliyet ise Ecevit'i kahraman gibi göstermişti. 27 Eylül-2 Ekim 1999 tarihlerinde ABD ziyareti sırasında Başkan Clinton karşısında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in içine düştüğü durumu, 30 Eylül 1999 tarihli Hürriyet gazetesi, “Büyük Mesaj” diye duyurdu ve haberde “Clinton, Ecevit'le görüşmesinde ‘AB sürecinde Ankara'yı destekleyeceğiz' dedi. Ecevit'i mutlu eden mesajlar şöyle...” ifadelerine yer verdi.



ECEVİT VE CEM PERİŞAN ETTİ
Hürriyet, 1 Ekim 1999 tarihli sayısında ise Başbakan Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in, “Türkiye bize muhtaç. İstediklerimizi yapın” diyen Demokrat Parti Senatörü Joseph Biden'e, “Biz buraya avuç açmaya gelmedik. Kıbrıs meselesi 1974 yılında bitmiştir” şeklinde verdiği cevabını, “Densize Azar” manşetiyle haberleştirmiş ve iç sayfalarda “Küstaha Fırça” başlığıyla devam eden haberde “Rum kuklası Senatör'ü Ecevit ve Cem perişan etti” denilmişti.



G20 Zirvesi'nde Erdoğan Putin yakınlığı Obama'nın dikkatini çekti
Geçen yıl Türkiye'nin Rusya ile yaşadığı uçak krizinden dolayı G20 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasında soğuk bir hava esmişti. Aynı soğukluk bu yıl FETÖ elebaşı Gülen'i vermemek için direnen Obama ile yaşandı.

Geçen yıl G20 buluşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Barack Obama arasındaki samimiyet görüntülenirken, Rusya Lideri Putin'in uzaktan izlediği görülmüştü.


Bu yıl da Çin'de düzenlenen G20 Zirvesi'nde Erdoğan ile Putin arasındaki samimiyet Obama'yı kıskandıracak cinstendi.


G-20 Zirvesi'nde Erdoğan'ın bayrak hassasiyeti
G-20 zirvesine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, fotoğraf çekimi sırasında Türk bayrağını konulduğu yerden alarak, ceketinin cebine koydu.


Erdoğan 2015 G20 Zirvesi'nde neler demişti
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar;

* Fransız halkına ve ölenlerin yakınlarına şahsım ve milletim adına başsağlığı diliyorum. G20 sürecinin en eski açılım grupları olan İŞ20 ve EMEK20'ye dönem başkanlığımız süresince sağladıkları katkılar için özellikle teşekkür ediyorum. Yürüttüğünüz çalışmaların dönem başkanlığı önceliklerimizle büyük bir uyum içinde olduğunu görmekten memnuniyet duyuyorum. Liderler olarak belirlediğimiz politikaları etkin bir şekilde uygulayabilmek için bunların toplum tarafından sahiplenilebilmesi gerektiğini biliyoruz.


* Bunun G20 grupları arasındaki grupların yakın bir işbirliği, etkin bir dialog ve sinerjinin sağlanmasına dönem başkanlığımız süresince özel önem verdik. Antalya'da ayrı ayrı zirve toplantılarını gerçekleştiren İŞ20 ve EMEK20'nin ortak bir oturum tertip etmesini önemli buluyorum.

* Etkin ekonomi ve istihdam politikalarının uyuglanabilmesi için işçi ve işveren arasında güçlü bir sosyal dialoğun gerçekleştirilebilmesi şarttır. Bu dialoğun G20 çerçevesinde başarılabilmiş olması memnuniyet vericidir.

* Türkiye dönem başkanlığı olarak G20'nin temel hedefleri olan güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeye kapsayıcılığı da dahil ettik. Büyüme sadece rakamlardan ibaret değildir. Büyümenin kalitesi ve niteliği de önemlidir.

* Toplumdaki tüm kesimlerin refah artışından hak ettikleri payı almaları gerekiyor. Biz kapsayıcılığı daha fazla ve kaliteli istihdam oluşturulması hayat standartlarının yükseltilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması olarak görüyoruz. Sizlerde İŞ20 ve EMEK20 olarak yaptığınız çalışmalarda kapsayıcı büyüme önceliğimizi samimiyetle benimseyerek G20'ye katkılarınızı sundunuz.

* Eylül ayında bir ortak bildiri kabul ederek G20 hükümetlerine çok önemli tavsiyelerde bulundunuz. Kapsayıcı bir büyümenin G20'nin kalıcı bir unsuru haline gelmesi konusunda İŞ20 ve EMEK20'ye olan bu katkı birlikte çalışma anlayışı devam edecektir.

* Bu sene G20 dönem başkanlığı olarak öncelik verdiğimiz bir diğer konu ücretlerin milli gelir içerisinde payının azalması oldu.

* Alın terini kutsal gören, emeğin karşılğının tam ve zamanında verilmesini emreden medeniyetin mensupları olarak bu konu bizim için çok önemli. Türkiye olarak başarılı sonuçlar elde ettik.

* Tabii korumacılıktan da öte özellikle benim bir yaklaşımım var. Acaba dünya sermayesi veya finansal sektör kıskanç mıdır? Bunun üzerine düşünmekte fayda var. Son terör eylemlerine baktığımızda sebepleri arasında kıskançlığın olması söz konusu mudur? Fakirlik, işsizlik acaba buralara dayanıyor mu? Dünyadaki işsiz gençler ve kadınlar için finans dünyası gereken desteği veriyor mu, verebiliyor mu?

* Şu anda Türkiye'de yeni bir adım atılıyor. Mesela herhangi genç veya kadın bir yatırım yapacaksa devlet destekli bir yatırım söz konusu. Veya kadın bir yatırım yapacaksa devlet kendisi onlara bir destek vermek suretiyle onları da adeta müteşebbis durumuna getirmenin adımını atıyor. Ben bunları önemsiyorum. Özellikle dünyadaki sermaye çevresini ve işveren çevrelerini ellerini açacak olurlarsa terörün de dünyada belini birlikte kırabiliriz. Aynı zamanda dünyadaki fakirliği giderir ve kıskançlığı da ortadan kaldırabiliriz. Ticaretin kolaylaştırılması noktasındaki düşüncenizi aynen paylaşıyorum. Bunu hep birlikte gidermemiz lazım.

* Kapsayıcılık çok büyük önem arzediyor. Burada KADIN20, GENÇ20, adalet var. KOBİ'ler var. Bu kapsayıcılığın içerisinde hepsi yer alıyor. Bir diğer adım var. Yatırımlar konusu. Bu konuda dünyada gerek kamu, gerek özel sektörün dayanışması nasıl olacak? 2030'da biz 80 ila 100 trilyon dolar gibi yatırımı öngörüyorsak burada bana göre BOT sistemi önem gösteriyor. 13 yıl içinde bunun faydasını gördük. Kamu özel yatırımıyla ülkemizde altyapı yatırımlarını gerçekleştirdik. Öyle zannediyorum ki Türkiye bu konuda az gelişmiş ve gelişen ülkelere örnektir.

* Bir diğer kısım uygulama. Acaba uygulama noktasında ne durumdayız? G20 özel sekreteryası bunu sürekli olarak yakın takipte kontrol etmeli, bu iş yürüyor mu, yürümüyor mu? Eğer yapılan uygulamalar netice veriyorsa demek ki başarıya gidiyoruz. Ama bu uygulamaları biz gerçekleştiremezsek o zaman yatırımlar noktasında da kapsayıcılık noktasında da ne oluyor, ne bitiyor belli olmaz. Otururuz güzel güzel oturur konuşuruz, kahve içer, çay içer, toplanırız, ondan sonra dağılır gideriz. Dünya artık dağılma noktasında değil, netice alma noktasındadır.

* Şu anda Avrupa'da asgari ücretin 200 Euro olduğu noktasındaki tespittir. Bu Avrupa için nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli. Türkiye'de konuşulan ise 1.300-1.500 hatta daha ileri gidenler de var. Buna baktığımız zaman Türkiye'deki konum çok çok farklı yerlere doğru gidiyor ve ben bu gelişmeden de mutluyum. Asgari ücret bir taban belirlemedir. Herhangi bir işveren kalkıp da 3.000 TL maaş verdiği zaman, kimse ona sen niye 3.000 bin TL maaş veriyorsun demez. 4 bin TL maaş verdiğinde neden 4 bin TL veriyorsun demez. Ne olur biraz az kazanmış olur. Ben de işverenlere tavsiye ediyorum, biraz az kazanın ve kazandıklarınızı dar gelirli insanlarla paylaşın. Bunu bir defa başarmamız lazım neden, fakirliği tahrik etmeyelim ve paylaşımcı anlayışı hayatımıza egemen kılalım.

* Buradan bir şeyi özellikle vurgulamak isterim. Hepimiz ölüp gidiyoruz. Paraları beraber götürüyor muyuz? Paralar beraber gelmiyor, onlar bu dünyada kalıyor. Arkada varisler bunu paylaşacak. Gel bunu işçinle beraber paylaş. Ondan sonra da gökkubede hoş bir sada bırak. Önemli olan bu. Ve öldükten sonra da sorma öyle bir işverenimiz vardı ki gerçekten işçisinin hakkını çok ciddi manada gözetir onun maaşını da iyi bir konumda verirdi. Bunu başarmamız lazım. Bizim karşımıza maliyetler getiriliyor. Biz o maliyetleri farklı yerlerde aşağı düşürebiliriz.

* Türkiye'de faiz oranları yüksektir. Ancak batıda düşüktür. Bugün Amerika, Avrupa'da bizim gibi değil. Bizde komisyonu ilave ettiğin zaman yüzde 15'i, 16'yı bulan faiz oranları var. Bu faiz oranlarıyla yatırım olur mu? Bu faiz oranlarıyla küçük, orta işletmeciler geçinebilir mi? Hayır. Burada paranın maliyetini düşürmek lazım. Maliyeti arttıkça bu ülkede ne genç işadamı, ne genç iş kadını bulabiliriz. Onlar da kısa zamanda iflas ederler. Bu konuyu da iyi değerlendirmek gerekir.

* Bir adımı atmamız gerekiyor. Özellikle dünyada işçi sendikaları büyük önem arzediyor. İşçi sendikalarının kendi içinde dayanışmayla işveren konumuna gelme noktasında atacakları adımında önemli olacağına inanıyorum. Bunun da önünü açmak gerekir diye düşünüyorum.

*  Özellikle bu kapsayıcılığın içinde kadınların da önemli konuma sahip olduğuna inanıyorum. Ama ısrarla üzerinde durduğum nokta KOBİ'ler noktası. KOBİ'ler büyük yatırımları teşvik edecektir. KOBİ'lerin teşvik edilmesi, geliştirilmesi önem arz ediyor diye düşünüyorum. Bundan sonraki süreçte KOBİ'ler yan kuruluş gibi çalışacaktır.



Erdoğan, bugun G20 liderler zirvesinde ne dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye krizinin dünyanın kanayan yarası olduğunu belirterek, 'Batı ülkelerinin bilhassa sığınmacı sorununda takındıkları güvenlikçi ve hatta ırkçı tavır insanlık adına utanç vericidir.' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye krizi, bir yandan ülke içinde can kayıpları ve terör örgütlerinin faaliyetleri, diğer yandan da tetiklediği sığınmacı dramıyla dünyanın kanayan yarası olmayı bugün de sürdürüyor. Batı ülkelerinin bilhassa sığınmacı sorununda takındıkları güvenlikçi ve hatta ırkçı tavır insanlık adına utanç vericidir. Şu an itibarıyla Suriye'de öldürülenlerin sayısı 600 bini aşmıştır. 600 bin insanın öldürüldüğü bir yerde hala katil Esed'in görevinde kalmasını, durmasını savunmak bana öyle geliyor ki insanlık adına bizler için utanç vericidir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin'deki G20 Zirvesi'nin ardından basın toplantısında konuştu.

"FETÖ denilen bu örgütün kürsel bir şebeke olduğu unutulmamalıdır"
"FETÖ denilen bu örgütün, Türkiye dışında 170 ülkede daha faaliyet gösteren küresel bir şebeke olduğu unutulmamalıdır.", diyen Erdoğan, "Dini inanç, eğitim ve hayırseverlik gibi insani duyguları, ticari ilişkileri istismar ederek kendisine alan açan bu örgüte karşı tüm dünyayı duyarlı olmaya davet ediyorum." şeklinde konuştu.

"Terör örgütlerine karşı ilkeli bir mücadeleyi derhal başlatmalıyız"
Terör örgütlerini ayrı tutan anlayışın reddedilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"DAİŞ'i, PKK'yı, PYD, YPG'yi, FETÖ'yü ayrı tutan anlayışı hep birlikte reddetmeli, tüm terör örgütlerine karşı ilkeli bir mücadeleyi derhal başlatmalıyız. Biz, ne pahasına olursa olsun terörizmle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı olarak şahsım, gerekse hükümetimiz bu konuda kararlıdır. Türkiye'nin Cerablus Operasyonu bu konudaki kararlılığının ifadesidir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizde ilan edilen Olağanüstü Hal sadece, FETÖ yapılanmasıyla daha etkin ve süratle mücadele etme, bu doğrultuda gereken yeniden yapılanma çalışmalarını yürütme amacına yöneliktir."

"Düğün saldırısı bizim için kesin bir başlangıç olmuştur"
Gaziantep'te düğüne yapılan terör saldırısının kesin bir başlangıç olduğunu ifade eden Erdoğan şunları söyledi:
"Suriye'nin kuzeyindeki bu operasyonlarımız, Suriye'nin toprak bütünlüğüne Türkiye'nin bir müdahalesi değil, tamamıyla ilk etapta Cerablus bizim sınırımızdır. Cerablus'tan maalesef aylardır bizim topraklarımıza roketatarlarla atışlar yapılmaktadır. İşte en son bir düğünde ne yazık ki 14 yaşındaki bir çocuğun bedenine bombalar bağlanmak suretiyle düğünde patlatılmış ve bunun neticesinde 56 kişi ölmüştür, 100'e yakın da yaralı var. Bu olay, bizim için kesin bir başlangıç olmuştur."

"Cerablus'un kendi insanı yerleşti"
DAEŞ'ten temizlenen Cerablus'a, Cerablus sakinlerinin yerleştiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Cerablus'a Suriye'deki Cerablus'un halkı olan ılımlı muhaliflerle beraber girdik ve o ılımlı muhaliflerle beraber girmek suretiyle Cerablus'tan DAİŞ'i atmış olduk. Şu anda Cerablus'ta DAİŞ yok, tamamıyla boşaltıldı oralar. Şimdi oraya Cerablus'un kendi insanı yerleşti. Nüfusu yaklaşık 100 bin olan Cerablus sakinleri, artık güle oynaya çocuklarıyla oraya yerleşmiş durumdalar."

"Küresel ticaretin güçlendirilmesi hepimizin yararınadır"
Zirvede önemle üzerinde durdukları bir diğer hususun da "Küresel ticaretteki büyümenin güçlendirilmesi" olduğunu belirten Erdoğan, "Küresel ticaretin güçlendirilmesinin hepimizin yararına olduğu açıktır. Bu anlayışla tüm ülkelerin birlikte hareket ederek, küresel ticaretteki durgunluğu aşmanın çarelerini aramalarında fayda görüyoruz. İstihdam, finansal düzenlemeler, altyapı yatırımları, enerji, yolsuzlukla mücadele gibi başlıklar bu zirvede de gündemimizdeki yerini korudu." açıklamasında bulundu.



G20 Zirvesi'nde Erdoğan-Putin görüşmesi

G20 Liderler Zirvesi için Çin'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'le görüşmesi 1 saat 40 dakika saat sürdü.

Shangri La Otel'de gerçekleşen görüşme öncesi Erdoğan ve Putin basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

ERDOĞAN: BÖLGESEL KONULARI ELE ALACAĞIZ
Rusya'dan charter seferlerinin dün başladığını anımsatan Erdoğan, "Bugün de St. Petersburg'daki görüşmelerde ele aldığımız konuları burada tekrar değerlendirmek suretiyle, çok çok önemli, geleceğe yönelik, gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek bölgesel birçok konuları ele alma fırsatımız olacak." değerlendirmesinde bulundu.

ATACAĞIMIZ ADIMLAR SÜRECİ ÇOK DAHA GÜÇLÜ KILACAK
Enerji konularında yapılan görüşmeler olduğunu ve bunları değerlendirme fırsatı bulacaklarını belirten Erdoğan, "Bu anlamda da özellikle atacağımız adımlar inanıyorum ki süreci çok daha güçlü kılacaktır." diye konuştu.

PUTİN: TÜRKİYE'NİN ZOR DÖNEMDEN GEÇTİĞİNİ GÖRÜYORUZ
Rusya Devlet Başkanı Putin ise şunları söyledi:
"Türkiye'de iç siyasi hayatın normalleşmesini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Türkiye'nin zor dönemden geçtiğini görüyoruz. Terörle mücadele etmektedir ve önemli tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır, bunu biliyoruz.

HIZLI BİR ŞEKİLDE İLERİYE GİDEBİLECEĞİZ
Zaten terörle mücadeleyle ilgili pozisyonlarımızı daha önce anlatmıştık birbirimize. Türkiye'deki durumun normalleşmesi konusunda önemli başarılar var ama normalleşme tamamen sağlandıktan sonra daha hızlı bir şekilde ileriye gidebileceğiz."



G20 Zirvesi'nde Erdoğan Putin yakınlığı Obama'nın dikkatini çekti
Geçen yıl Türkiye'nin Rusya ile yaşadığı uçak krizinden dolayı G20 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasında soğuk bir hava esmişti. Aynı soğukluk bu yıl FETÖ elebaşı Gülen'i vermemek için direnen Obama ile yaşandı.

Geçen yıl G20 buluşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Barack Obama arasındaki samimiyet görüntülenirken, Rusya Lideri Putin'in uzaktan izlediği görülmüştü.



Bu yıl da Çin'de düzenlenen G20 Zirvesi'nde Erdoğan ile Putin arasındaki samimiyet Obama'yı kıskandıracak cinstendi.



G20'de Japonya lideri Abe Erdoğan ile konuştu
G20 zirvesinde Sinop'a Nükleer Santral yapacak olan Japonya'nın Erdoğan ile konuştuğu anlar kameralara yansıdı.

Çin'in ev sahipliği yaptığı G20 zirvesinde liderlerin gözü hain darbe girişimine karşı demokrasi destanı yazan Türkiye'nin üzerindeydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ikili görüşme yaptığı tüm liderlerden gerek Suriye'deki terör şebekelerine, gerek Fetullahçı Terör Örgütü'yle mücadele konusunda tam destek aldı.

JAPONYA'NIN ERDOĞAN İLGİSİ
Zirvede fotoğraflanan karelerden birinde Erdoğan ile Japonya Başbakanı Şinzo Abe arasındaki görüşme dikkat çekti.

Görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank iletişimi sağlarken, Japonya Başbakanı Şinzo Abe'nin Erdoğan'la konuştuğu görüldü.

SİNOP NÜKLEER SANTRALİ
3 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye’ye yapılan resmi bir ziyaretle Japonya üst düzey heyeti Sinop Nükleer Santrali projesi için Türk heyeti ile görüşmüştü. Japonya ile imzalanan devletlerarası anlaşma sonucunda santralin yapımı ve daha sonra da 2017 yılında inşaasına başlanması kararlaştırılmıştı.

OGÜNhaber