Türk ve dünya denizciliğine önemli katkılarda bulunmuş, tüm dünyayı hayrete düşüren Piri Reis’in 1513 yılında çizdiği dünya haritası, günümüzde hala sırrı çözülememiş bir gizem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tarihten Bir Köşe | Piri Reis’in haritasındaki sır

O dönemin şartlarına göre tam 500 yıl önce çizdiği haritada, günümüz uzay teknolojisiyle ancak görülebilecek detayları hatasız olarak göstermiş, bilim adamları tarafından her zaman merak konusu olmuştur. Sırrı hala çözülemeyen bu haritadan günümüze yalnızca Güney Amerika ve Batı Afrika dolaylarını kapsayan küçük bir parçası ulaşmıştır.

Öncelikle haritanın bulunma öyküsüne bir bakalım. Piri Reis’in çizdiği bu dünya haritası, Topkapı Sarayı müze olarak düzenlendiği sırada Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Bey tarafından harem dairesinde tamamen tesadüfi bir şekilde 1929 yılında bulunmuştur. Harita bulunduğunda üzerindeki yemek kırıntıları dikkat çekmiştir. Bu durum haritanın masa örtüsü olarak kullanılmış olabileceğini göstermektedir. Halil Ethem Bey bu dünya haritasını bulduğu anda Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ bildirmiş, Atatürk haritanın derhal incelemek üzere Ankara’ya gönderilmesini emretmiştir.

Haritanın inceleme sırasında, ceylan derisi üzerine çizildiği ortaya çıkmıştır. Üzerinde, kim tarafından, ne zaman ve nerede yapıldığına dair ifadeler yer almaktadır. “Bu haritayı Kemal Reis’in erkek kardeşinin oğlu unvanıyla şöhret bulan Hacı Mehmet oğlu Piri, 1513 yılı Muharrem ayında yani 9 Mart-9 Nisan arası tarihinde Gelibolu’da yapılmıştır” yazısına rastlandı. Haritanın üzerinde 9 adet gemi ve sandal resmi mevcuttur.  İnsan ve hayvan resimleriyle adeta farklı bir imaja bürünen haritada 7 adet papağan, Portukal kralı, Merrakuş ve Kine padişahının resimleri yer almaktadır. Bunun yanı sıra Afrika’da bir devekuşu, bir fil, üç maymun, bir yılan, bir lama, birkaç öküz ve kuzeyde de büyük bir balık bulunmaktadır. Haritanın günümüze ulaşmış ebatları 90/65 cm’dir. Çiziminde ise 9 farklı renk kullanılmıştır. Ayrıca haritanın üzerine önemli notlar kaydedilmiştir ancak bu notlar tam olarak okunamamaktadır. Bu notların en önemlilerinin başında, Christoph Kolomb’un Amerika’yı keşfine dair yazılmış olan notlar gelmektedir.

Bu haritayı gizemli kılan taraf, Piri Reis’in o dönemde böyle detaylı bir haritayı nasıl çizdiğidir. Bilim adamları bu konu hakkında 2 farklı görüş ortaya atmışlardır. Bunlardan ilki, Piri Reis’in gezerek bu haritayı çizdiğidir. Ancak bu ihtimal tutarlı olarak gözükse de o dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda bir kalyon ile dünyayı dolaşmak neredeyse imkansızdır. Çünkü o dönemde, tahtadan yapılmış, yelkenli gemiler olan bu kalyonların okyanuslara karşı dayanıklı olmamaları, ancak hayatı idame ettirecek kadar ikmalin sağlanması ve hatta o dönemde dünyayı dolaşmak için ortalama 300 yıla ihtiyacın olması gerektiği bu ilk tezi çürütmektedir.  Ayrıca Piri Reis’in Amerika kıtasına ayak bastığına dair bir bilgiye hiçbir yerde rastlanmamıştır. İkinci görüş ise Piri Reis’in haritayı, diğer haritalardan yararlanarak çizmiş olabileceği ihtimalidir.  Haritaya bakıldığında modern bir tekniğin kullanıldığı ve kusursuz bir şekilde çizildiği görülmektedir. Dolayısıyla yararlanılan diğer haritalardan da hatasız olması beklenecektir. Oysaki Piri Reis’ten önceki dönemlerde çizilmiş olan haritalar son derece yanlış çizilmişlerdir. Bu nedenle böyle bir ihtimalin varlığından da şüphe edilmeye başlanmıştır. Günümüzde bilim adamları haritanın nasıl çizildiğine dair henüz net bir bilgiye ulaşamamıştır. Bu konu yüz yıllarca merak konusu olmuş ve herkeste şok etkisi yaratmıştır.

Şimdi de bu haritanın bilim insanlarını neden bu kadar şaşırttığına bakalım. 1513 yılında çizilen haritada, Cebelitarık Boğazı hatasız bir şekilde çizilmiştir. Uydu fotoğraflarına bakıldığında, Cebelitarık Boğazı’nın hatasız çizilebilmesi ancak uzay çalışmalarıyla fark edilebilecek bir detaydır ve boğaz derinliğiyle iki yaka arasındaki dar geçidin çizilebilmesi de ancak havadan bakılmasıyla mümkündür. Günümüzdeki uydu fotoğraflarına bakıldığında Cebelitarık Boğazı’nın görüntüsü, ta o dönem çizilen haritadaki görüntünün aynısıdır.

Diğer şaşırtan olay ise, Piri Reis’in dünya haritasında Antartika Dağları’nı da belirtmiş olmasıdır.  Ancak Antartika Dağları, Amerikan ve Rus deniz araştırmacıları tarafından, ses yansıtıcı aletlerle 1820 yılında keşfedilmiştir. Bu durum şu soruyu akıllara getirmektedir. Acaba Piri Reis 1513 yılında, hangi aletleri kullanarak Antartika’yı keşfetmiştir? İşte bilim adamlarının cevabını bulamadığı, bir sır perdesi olarak kanan diğer bir konu da budur.  Günümüzdeki haritalara bakıldığında, Arjantin ile Antartika arasında bir birleşmenin olmadığı görülmektedir. Ancak yine Rus deniz araştırmacıları tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, Arjantin ile Antartika’nın, denizin altındaki dik sıradağlarla birleşmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu gerçeği de Piri Reis, çizdiği dünya haritasında 1513 yılında tespit etmiştir. Su küreyi kaldırarak ancak görebileceğimiz bu detayı Piri Reis acaba nasıl tespit etti? Şaşırtıcı olan şudur ki Piri Reis o dönemde su küreyi kaldırmayı başarabilmişti. Piri Reis’in elinde hiçbir teknoloji yokken bunu nasıl yapabildiği konusunda, bilim adamları tarafından henüz bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Haritada bilim adamlarını şaşkına çeviren bir diğer konu ise, Piri Reis’in haritasına göre dünya yuvarlak değildir. İncelenen harita Metin Soylu tarafından tamamlanırken, Atlas Okyanusu ortasında yer alan 2’si büyük ve 3’ü küçük olmak üzere 5 yuvarlak şekilden yola çıkılmıştır. Bu şekiller incelendikten sonra iki büyük yuvarlak şekil arasının 44 derece, bir büyük bir küçük yuvarlak şekil arasının ise 22,5 derece olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla 1 derecelik açı kaybı, Piri Reis’in haritasını sola doğru döndürdüğünü göstermektedir. Bu şekiller kullanılarak yapılan matematiksel işlemler sonucu, haritanın dış tarafında büyük bir onaltıgenlik yapı oluştuğu görülmüştür. Bu durum, Piri Reis’in Dünya’yı onaltıgen olarak çizdiğini göstermektedir. Piri Reisi Dünya'nın şeklini onaltıgen olarak çizgerken 4 önemli detaydan yararlanmıştır. Hava küreyi ve su küreyi yok saymıştır. Dünya'nın dönüş hızını neredeyse sıfıra indirgemiştir. Ve Dünya'nın uzaydaki uzaklık-yakınlık kavramı üzerinde matematiksel bir dizayn oluşturmuştur. Günümüzde uydudan çekilen fotoğraflar, dünyanın yuvarlak olduğunu göstermektedir. Ancak bilim insanları dünyayının şeklini ekvatordan şişkin, kutuplardan basık olarak belirtmekte ve bu şekilde Geoid adını vermektedir. Ki günümüzde hala bazı bilim adamları dünyanın şekli için yuvarlak, bazıları elips, bazıları küre olarak adlandırmış ve net şeklin ne olduğu hala muamma olarak kalmıştır.

Piri Reis ise dünyanın şeklinin ne olduğunu su ve hava küreyi kaldırarak bulmuştur. Dünyanın şeklini onaltıgenlik bir yapıya indirgeyen Piri Reis, dünyanın aslında yuvarlak olmadığını, sonsuzgen bir yapıya sahip olduğunu ifade etmiştir.

Günümüz teknolojileriyle yapılan çalışmalara göre, Dünya'nın merkezi Kahire olarak belirtilmektedir. Ancak Piri Reis bundan 500 yıl önce bu gerçeği bizlere açıklamıştır.

Sonuç olarak tüm dünyayı hayrete düşüren ve nasıl çizildiği hala çözüm bulamayan bu harita, Piri Reis'in tüm dünyaya bıraktığı en önemli mirastır. Günümüz teknolojileriyle bizlerin henüz yeni keşfettiği gerçekleri, Piri Reis bundan 500 yıl önce keşfetmiştir. Bu da şüphesiz ki onun engin denizcilik ve coğrafya bilgisine sahip olduğu gerçeğinin en büyük kanıtıdır.

OGÜNhaber