Mustafa Kemal Özkan 88 yaşında. O emekli bir Hakim. O bir avukat. O İnegöl'ün eski Belediye Başkanlarından biri. O, yürüyen tarih. Bir Cumhuriyet tanığı. Ve kendi deyimiyle o bir ''Baba Türk''.
Baba Türk ne demek? Kime Baba Türk denebilir? Kendine ''Ben Baba Türk'üm'' diyen herkes gerçekten ''Baba Türk müdür?'' Mustafa Kemal Özkan, kendi deyimiyle bir Baba Türk. Ama şu bir gerçek ki; Bence de ''Baba Türk.'' Peki neden? Efendim Mustafa Kemal Özkan 88 yaşında. Askeri Hakimlik, Hakimlik, Savcılık yapmış. İnegöl Belediye Başkanlığı da yapmış. Avukatlık yapmış. Hem de son 2-3 yıl öncesine kadar avukatlık yapmaya devam etmiş. Mustafa Kemal Özkan, Türkiye'nin en uzun süre Dışişleri Bakanlığı yapmış İhsan Sabri Çağlayangil'in dostu. Süleyman Demirel ile, Adnan Menderes ile, hatta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile hatıraları var. Onu dinlerken, gerçekten geçmişe yolculuk yapıyorsunuz. Ama yolculuğunuz çok uzun sürmüyor. Öyle bir anda öyle bir şey söylüyor ki; Pat diye bugüne geliveriyorsunuz. O bir derya, o bir yaşayan, yürüyen ansiklopedi. Yürüyen demişken şunu da eklemek gerek belki de. Evet, elinde baston var ama yürümesi de, oturması kalkması da, yaşıtlarından çok farklı. Dima her zaman açık. Sadece yaşadığı olaylara değil, tarihin bütününe hakim. O kadar değişik konularda o kadar çok konuştuk ki; bu röportajı, sizlerle ancak 2 haftada paylaşabileceğim. Onun gibi bir çınarla tanıştığım için, onunla yaklaşık 2,5 saat yan yana oturup söyleşme fırsatı bulduğum için, kendimi gerçekten şanslı sayıyorum. Ben bir ''Baba Türk'le'' tanıştım. Buyurun siz de tanışın.
Utku Görkem KIRDEMİR: Siz Türk Hukuk sisteminin içinde yıllardır çok önemli görevlerde bulundunuz. Ne diyorsunuz şimdiki hukuk düzenine? Nasıl görüyorsunuz?
Mustafa Kemal ÖZKAN: Yüzde 85 oranında işlemiyor. Bakın Türkiye'de çok çirkin olaylar olmuştur. Bir Yargıtay Başkanı düşünün ki; Altından mafya çıkabiliyor mesela. Ya da yine bir Yargıtay Üyesi'nin oğlu, 35 yaşında bir adam, yanında 35-40 tane avukat çalıştırıyor, korkunç miktarlarda paralar kazanabiliyor. Peki ortaya çıkıyor bunlar da ne oluyor? Bir şey olduğu yok! Ceza Kurulu toplanıyor. Babaya en ufak bir ceza gelmiyor bile. İstifa etti, oldu bitti. Demek ki hukuk sisteminde bir sorun, bir açmaz var. Bakın hukuk sistemindeki tek sorun, kişilerin bilerek yaptığı yanlışlardan da kaynaklanmıyor. Hukuk, farklı bir şeydir. Sadece yazılanlar değildir hukuk. Yazılı olan kurallardan oluşmaz sadece. Hakim dediğin, Savcı dediğin, Avukat dediğin, yani hukukçu dediğin, yorum yapacak. Fikir yürütecek. Açılımlar getirecek. Ama şimdi bakıyorsunuz hukukçulara, sadece yazılanları uygulamaya çalışıyor. Olmaz öyle. Bizim zamanımızda Medeni Kanun yeniydi. Elimizde sadece İsviçre Federal Mahkemesi'nin kararları vardı. Biz onlara bakıp yorumlar yapar, kararları da savunmaları da, yorumlarımızla zenginleştirirdik. Biz şimdi çocuklarımızı iyi yetiştiremiyoruz. Hukukçu insan, sosyolojiyi bilecek, ekonomiden anlayacak, psikolojiden anlayacak. Tarihten, mutlaka anlayacak! Öyle olaylar vardır ki; Tarihe dayanır. E tarih bilmezse ne olacak? Olmaz! Bakmayın siz. Okullardaki hocaların büyük kısmı da yeteneksiz. Türkçe konuşmayı bile bilmiyor bazıları. Bakın bir şey daha söyleyeyim size. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği şu meşhur karar var ya! 367 kararı. Bana göre baştan sona hatalıydı. O dönemki Meclis Başkanı Bülent Arınç haklıydı bana göre. Ama ne oldu? Konu Anayasa Mahkemesi'ni gitti. Mahkemeden de böyle bir karar çıktı. Bu acayip karar sonrasında yapılan Halkoylamasıyla sorun çözüldü. Ben böyle diyorum ama, olaya şu taraftan bakmak da gerekli aslında. Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Tuğcu şunu da görmüş olabilir. Ülkede bir kaos ortamı doğabilir, hatta anarşi, terör olabilir diye düşünmüş olabilir. Kararını belki de bunları düşünerek değiştirmiştir. Ha, bu doğru olabilir mi? Olabilir. Belki de iyi yaptı. Belki de iyi oldu. Belki de bir darbenin önüne geçti. Ayak sesleri vardı darbenin o dönemde. Böyle konuşuluyordu. Darbe olsaydı ne olurdu? Memleket en az 40 sene geri giderdi.
U.G.K. : Peki bu sözünü ettiğiniz 367 olayı ve Anayasa Mahkemesi'nin kararı, seçimin sonucunu etkiledi mi size göre? Ya da sizi etkiledi mi? Siz oyunuzu Adalet ve Kalkınma Partisi'ne mi verdiniz mesela?
M.K.Ö. : Ben Ak Partili değilim. Bundan önceki seçimlerde de AK Parti'ye oy vermedim. Ama bu seçimlerde reyimi onlara verdim. Vermek benim boynumun borcuydu. Ben şu yaştayım. Bak evladım. Ben ''Baba Türk'üm'' artık! Türkiye'de nizam sağlanacak. Sağlanması lazım. Kim yapıyor bunu? Kim uğraşıyor? Bu adamlar yapıyor. O zaman ben reyimi onlara veririm evladım! Bu adamlara kalkıp da, benim tek reyim var, onu da şuraya vereceğim, buraya vereceğim diyemedim ben! Benim gibi bir sürü insan da böyle düşündü zaten.
U.G.K.: Bunu size düşündüren nedir peki? AKP'yi hangi konulara başarılı buluyorsunuz?
M.K.Ö. : Öncelikle enflasyon meselesi var biliyorsunuz. Yahu hatırlıyor musunuz bir zamanlar her sabah fiyatlar artardı. Her sabah. Bu bir. Sonra bunlardan önce bir hükümet vardı. Vallahi bana göre ne söylediği pek belli değildi o hükümetin. Üç tane adam vardı. Başında Allah rahmet eylesin, artık yaşlanmış, hasta bir Ecevit vardı. Diğerleri de bana göre, eh işte. Bakın bana göre, AKP'den önce, en büyük Başbakan o kadındır. Tansu Çiller yani. Sonra bir şey daha size. Ben seyahati severim. Gidiyorum Anadolu'ya. E yollar güzel oldu be evladım. Duble yollar güzel oldu. Belki kalitesi tam olmadı ama o da olacak nasılsa. Arkadaşlarım var doğu bölgelerinde. Konuşuyorum onlarla. Buralar hep şantiye oldu diyorlar bana. Her yerde çalışma var. Her yerde yatırım var. Halk gayet memnun. Nitekim Güneydoğu'da en büyük oyu alan partidir AK Parti. Bu kaybolmaz.
U.G.K. : Gelelim size. Siz Türkiye'nin hukuk sistemi içinde yer aldığınız gibi, aynı zamanda siyasi hayatta da varsınız. İnegöl Belediye Başkanlığı yaptınız bir dönem. Aralık ayında da İnegöl'e davet edildiniz 50 yıl sonra.
M.K.Ö. : Ben Türkiye'nin ilk sivil Mehter takımını kurmuştum İnegöl'de. İnegöl Mehter ekibinin, ''Şükran Gecesi''ne katılmam için davet ettiler. Şu anki Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın davetini kırmadım, hatta, makam koltuğuna bile oturttular beni. Orada Başkan Aktaş'ın bir açıklaması oldu. Dedi ki; ''Başkanımızın görev yaptığı dönemlere tanık olmasak da yaptırdığımız araştırmalar neticesi Kemal Özkan Başkanımızı iyi tanıdık. İlçemize yaptığı hizmetleri bilgilerimiz arasına yerleştirdik. Kendisini particilik yapmayan, insanlara tarafsız yaklaşan, kentimize önemli hizmetleri dokunduğunu biliyorum'' İşte bu söz, beni o kadar memnun etti ki anlatamam.
HAFTAYA*Adnan Menderes'le neler yaşadı? Atatürk'ü nerede gördü? İhsan Sabri Çağlayangil hangi görevi istiyordu?
*İdam edilen Devlet Adamları için ne dedi?
*Süleyman Demirel ihtilali aylar öncesinden gördü mü?
ukirdemir@ogungazetesi.com.trOGÜN/20-26.Ocak.2008/Sayı:56/Sayfa:07