Böyledir bu işler. Birine Aslanım derseniz sevinir, Ayı derseniz, sizi dövebilir. Birine Hayvan derseniz sorun çıkar, ama Şahin diye seslenirseniz, size yemek bile ısmarlayabilir.

Utku Görkem Kirdemir /Kim Ayi Kim Değil?

Hayvanlara çeşitli anlamlar yüklemişiz. Allahın aslanını ormanlar kralı ilan edip, ayıyı kaba saba, hatta salak bulup küçümsemişiz. O yüzden de aslan dediğinizde sorun yok, ayı dediğinizde vay halinize.

Bunlar, bizim hayvanlara yüklediğimiz anlamlar. Acaba onlar bize hangi anlamları yüklerlerdi, bizim gibi düşünen, konuşan varlıklar olsalardı? Hiç düşündünüz mü bilmem. Ben şu anda düşünüyorum nasıl olurdu diye. İlginç olurdu.

Mesela kediler. Ne derlerdi bizim için? Şöyle diyebilirler miydi acaba?

-Bu insanları anlamak mümkün değil şekerim! Sokakta görüp halimize acıyorlar. Gidip mahalle bakkalından para verip süt alıyorlar. Besliyorlar bizi, sonra biraz arkalarından gidip, teşekkürlerimizi iletmeye kalkınca, aynı insanlar tekme atıp kovuyorlar. Ben anlamıyorum bu insan denen canlıları, miyavvvvv.

Veya köpekler. Onlar neler söyleyebilirlerdi eğer dilleri olsaydı?

-Yahu ağabeycim, daha 4 ay oldu ben doğalı biliyorsun. Annemin sahiplerinin kocaman bir evi var. Bahçeli. Bahçesinde bizim için kulübeler var. Her an yemek hazır. Yani yediğimiz önde, yemediğimiz arkamızda. 5 kardeş keyifle yaşıyoruz yani. Annemiz de başımızda. Yok böyle bir keyif. Derken, bundan 15 â€'' 20 gün önce, bu bizim sahiplerin evine bir misafir geldi. Karı-koca bunlar. Yeni evlenmişler. O misafir kadın beni görür görmez çok sevdi. Geliyor gidiyor benimle oynuyor. Annem oynamadı benimle bu kadar, düşün artık! Neyse uzatmayayım, kadın başladı ev sahibine yalvarmaya. Bu köpeği bana verin diye. Ev sahibi akıllı adam. Bakamazsan yazık olur falan dedi ama kadın yeminler etti, sözler verdi ve aldı beni sonunda. Annemden ve kardeşlerimden ayrılmak zor oldu tabii ama çaresiz onlarla gittim tabii. İlk günler muhteşemdi. Daha önce görmediğim bir sürü oyuncak, bir sürü mama gördüm. Günde 4 â€'' 5 defa gezdirdi kadın beni. Hatta bir gün, çok pahalı bir yere götürdü beni. Bakım yaptılar bana bütün gün boyunca. Sonra, kadının ilgisi birden azaldı. Ve birkaç gün sonra da beni görmemeye başladı. Dışarı bile çıkarmıyor beni. Ama benim de tuvaletim geldi. Havlıyorum, bağırıyorum, ağlıyorum, kapının yanına gidiyorum beni dışarı çıkarsın diye. Hiç oralı değil. Ben de daha fazla tutamadım tabii kendimi, eve yaptım tuvaletimi. Eh, görüyorsun ağabeycim şimdi durumu. Ben de sokak köpeği oldum. Attı beni evden! Hav, hav, hav!

Efendim, bu örnekleri arttırmak mümkün tabii. İster kuşu konuşturun bu şekilde, ister tavşanı. İster hamster gelsin dile, ister akvaryum balığı. Hepsi için böyle küçük küçük diyaloglar ya da monologlar yazılabilir.

Biraz önce, NTV Televizyonunda bir haber izledim. Bingöl kırsalında, bir yavru ayı dereye sığınmış. Bir ayı, dereye sığınır mı demeyin. Başka bir yer bulamamış sığınacak, dereye sığınmış. Gerçi, Dere çok iyi bir sığınak olmamış Ayı için. Çünkü dere kıyısından atılan taşlar, Ayı nın bulunduğu yere kadar ulaşıyor. Ne yapsın ayıcık, sopalardan kurtulmuş ama taşlardan kurtulamamış.

Ne taşı, ne sopası diyorsunuz belki şimdi. Köylüler, taş ve sopalarla saldırmış ayıya. Neden? Arı kovanlarına saldırıyormuş ayılar da ondan. Hem de bu ilk değil. Bu yavru ayıdan önce, 8 ayıya daha saldırmış köylüler. Aynı sebeple.

Bu görüntüleri izleyince, Ayı yı da konuşturmak istedim. Uzun uzun anlatacaktı başına gelenleri. Sonra vazgeçtim. Sadece bir soru sordurdum Ayı ya . Sorusu şu Ayı nın ;

â€''Hadi ben Ayı yım da, bu bana taş atanlar ne? İnsan mı?

Gülümsemeniz eksik olmasın...


ukirdemir@ogungazetesi.com.tr


OGÜN-26.Ağustos-01.Eylül.2007/Sayı:35
OGÜNhaber