Can Dündar meselesine hukuki bakış

CAN DÜNDARIN İŞLEDİĞİ FİİL
MİT’e ait olan tırlarda mühimmat olduğuna dair bilgileri temin etme ve açıklama.

CAN DÜNDARA İZAFE EDİLEN SUÇLAR (İDDİANAMEDEN)
1-TCK 220/7: Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.

2-TCK 314/2: Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

1.Fıkra ise ‘Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ hükmünü içeriyor.Bu fıkrada bahsedilen 4. Ve 5. Bölümlerde yer alan suçlar ise TCK 312’deki ‘hükümete karşı suç’ ve TCK 313’deki ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyan’.

MADDE 312
(1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

MADDE 313
(1) Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı bir isyana tahrik eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde, tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı isyanı idare eden kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. İsyana katılan diğer kişilere altı yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların, Devletin savaş hâlinde olmasının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

3-TCK 312/1: Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

4-TCK 328/1(SİYASAL VEYA ASKERİ CASUSLUK):Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir

5-TCK 330/1(GİZLİ KALMASI GEREKEN BİLGİLERİ AÇIKLAMA): Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.

CAN DÜNDAR’IN İDDİASI
20 Temmuz 2015 günü attığı tweetde ‘MİT'in IŞİD'e bomba ve eleman taşıdığını belgeledik,suçlu ilan edildik Suruç,AKP'nin ve MİT'in Suriye ve IŞİD siyasetinin kanlı meyvesidir’dedi ve MİT’in ve hükümetin uluslar arası arenada ve Türkiyede Terör örgütü kabul edilen ışide yardım ettiğini iddia etti


CAN DÜNDAR’IN İFADESİNDEN
Bütün ulusal medyada yer alan haberlerde Can Dündar Tutuklanmadan önceki ifadesinde’Uluslararası çapta yankısı olan bir olay.. Bir silah nakli.. Devlet adamları o TIR'larda ilaç vardı diyor. İlaç kutularını kaldırdığınız zaman içinde silah olduğunu görüyorsunuz. Nereye gittiğini de bilmiyoruz.’ demiştir yani Can Dündar bu ifadesi ile tweetinde iddia ettiğinin aksine mühimmatın nereye gittiğini bilmediğini itiraf etmektedir.

(Cumhuriyet gazetesi linki)

Ayrıca Jandarma Kriminal Daire Başkanı Burhanettin Cihangiroğlu 26.11.2015 tarihli ifadesinde özetle;
''Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait bu tırların ve içerisindeki malzemelerin yasadışı bir örgüte gittiğine dair elinizde herhangi bir bilgi, belge veya delil var mıdır? 
CEVAP: Bu benim işim değildir. Benim bu konuda herhangi bir bilgim belgem söz konusu değildir.'' şeklinde beyanda bulunduğu,

Ve yine ayrıca Adana Jandarma Bölge Komutanı Hamza Celepoğlu 28.11.2015 tarihli ifadesinde özetle; ''Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait bu tırların ve içerisindeki malzemelerin yasadışı bir örgüte (DAEŞ, El-Kaide, PKK vb.) gittiğine dair elinizde herhangi bir bilgi, belge veya delil var mı?

CEVAP: Benim adli bir görevim söz konusu değildir. Bu tutanaklara veya arama kararlarına El-Kaide veya başka bir örgütün ne şekilde veya ne sebeple yazıldığını ben bilemiyorum. Benim bu yardım tırlarının herhangi bir yasadışı örgüte gittiğine yönelik elimde herhangi bir bilgi belge yoktur ve böyle bir bilgiye de sahip değilim.'' şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
(iddianamenin 209 ve 210 sayfasından)

ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI VE ELEŞTİRİSİ
Anayasa mahkemesi 25 şubat 2016 tarihinde verdiği karar ile Can Dündar’ın Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’ ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ‘ifade ve basın özgürlükleri’nin ihlal edildiğine dair 3 ayrı hak kararı vermiştir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali tutukluluk durumundan hareketle verilebilirse de ifade ve basın hürriyeti haklarının ihlali bu durumdan hareketle verilemez. Bu hakların ihlali ancak suç konusu fiilden hareketle verilebilir çünkü açıklama fiili basın aracılığıyla gerçekleşmiştir. Anayasa mahkemesinin bu fiillerden hareketle bu hakların ihlaline karar vermesi de hem anayasanın yetkisini aşması anlamına gelip yerel mahkemeye adeta ‘sen bu fiillerden yargılama yapamazsın’ anlamına gelmektedir hem de anayasanın 13. maddesinin ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir’ hükmünü tanımaması anlamına gelir.

Şöyle ki ilk olarak anayasa mahkemesinin basın ve ifade özgürlüğü ihlali kararı vermesi Can Dündar’ın yargılama konusu fiili yaparak bir hakkını kullandığı anlamına gelmektedir. Anayasanın 153/5 deki ‘Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar’ hükmü aym’nin bu kararında diğer mahkemeler için bağlayıcı olduğunu göstermektedir.İhlal kararı verilen fiile ilişkin ceza yargılaması hala devam etmektedir. Anayasa mahkemesinin Can Dündar’ın ifade ve basın hürriyeti hakkını  kullandığına dair kararı TCK’nın 24/1 deki ‘Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez’ hükmü ile beraber düşünüldüğü zaman ceza mahkemesi yargılama yapmaksızın beraat kararı vermek zorunda kalmaktadır. Anayasa mahkemesi ceza mahkemesini bu yönde bir karar vermeye adeta zorlamıştır ve adeta ceza mahkemesinin yargılama yetkisini elinden almıştır. Anayasa mahkemesi bunu yaparken görevinin kapsamını aşmıştır. Ve bu görev kapsamı aşımına ek olarak anayasa mahkemesi anayasanın bir başka hükmünü daha görmezden gelmiştir. Hakkında ihlal kararı verilen fiiller hakkında ceza  yargılaması hala daha devam etmektedir. Anayasanın 148/3-b deki ‘Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır’ hükmü gereği anayasa mahkemesi bu başvuruyu en baştan reddetmeliydi.

İkinci olarak Anayasanın 13. maddesinde de belirtildiği gibi temel haklar ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir.Basın ve ifade hürriyeti de temel bir haktır,bu hakların kısıtlanması da ancak kanunla olur.Aym’nin basın hürriyeti kararı verdiği ve Can Dündar’ın sanık olarak yargılanmasına sebep olan fiil TCK 328). (Siyasal veya askerî casusluk) ve 330. (Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama) maddelerinde suç olarak tanımlanmıştır, yani basın ve ifade hürriyeti söz konusu fiil bakımından sınırlanmıştır. Tabi ki bu fiil hakkında suç olup-olmadığına karar verecek makam ceza mahkemesidir ama AYM verdiği bu kararla ceza mahkemesinin bu görevini de elinden almıştır! TCK 328. maddenin gerekçeli kararında ‘Suçun konusunu oluşturan bilgilerin, “nitelikleri itibarıyla” gizli kal-ması gerekli bilgiler olmalıdır. Vatandaşların haber alma, aydınlanma haklarını saklı tutmak için “bilgilerin nitelikleri itibarıyla” gizli kalmaları zorunluluğuna işaret edilmiştir. Gizliliği gerekli kılan husus Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarıdır. Bu itibarla bilgilerin, Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları ile yakından ilgili bulunma ve bunların elde edilmelerinin söz konusu değerleri tehlikeye sokabilecek nitelikte olması gereklidir’ denilmiştir. Yani gerekçeli karardan da anlaşılacağı üzere TCK basın hürriyetini bu suç açısından kısıtlamıştır. Yani bu suç bakımından ceza sorumluluğunu kaldıran TCK 24/1 hükmüne dayanılamaz. Bu suç bakımından sanıkları ceza almaktan kurtaracak tek bir sebep vardır, oda haberi yapılan MİT tırlarının mühimmat taşıdığı fiilinin suç olgusu oluşturmasıdır. Bunuda TCK 327. maddenin gerekçeli kararındaki ‘Sırdan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları hâlinde “Devletin güvenliğinin, millî varlığının, bütünlüğünün, anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgiler”dir. Ancak, vurgulamak gerekir ki, suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgeler, bir hukuk toplumunda hiçbir surette devlet sırrı olarak koruma altına alınamaz’  hükmünden anlıyoruz. Ama MİT’in tırlarının terör örgütlerine gidip bir suç unsuru oluşturduğunu Can Dündar dahi kanıtlayamamaktadır. Tutuklama öncesindeki savunmasında tırların nereye gittiğini bilmediğini söylemektedir. Ayrıca Suriye Türkmen Meclisi Başkanı ve Türkmen Meclisi’nin çeşitli yöneticileri tırların kendilerine geldiğini belirtmişlerdir. Türkmen Meclisi ve askeri kanadı şeklinde çalışan gruplar ne uluslar arası mevzuata göre ne de Türkiye mevzuatına göre terör örgütleridir. Ayrıca MİT tırlarının mühimmat taşımasına dair yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Ayrıca suçun oluşabilmesi için temin edilen ve açıklanan bilgilerin gizliliğinin gerekli olması gerekir. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi gizliliği gerekli kılan husus Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarıdır. Mühimmatın gittiği bölgenin doğusunda Türkiye’de ve uluslar arası arenada terör örgütü kabul edilen ve Türkiye’de hergün eylemler yapan PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD’nin kanton diye tabir ettiği hakim olduğu bölgeler vardır, batısında ise yine Türkiye’ce terör örgütü kabul edilen DHKP-C isimli terör örgütünün hakim olduğu bölgeler vardır. Bu zaviyeden bakıldığında Türkiye açısından birer tehdit olan bu örgütlere karşı savaşan gruplara mühimmat veya askeri yardım etmek iç ve dış güvenlik gereğidir ve gizli kalması gereken bir bilgidir. Çünkü Suriye’deki savaş ortamı gereği bu bilginin sızması ve mühimmat akışını tehlikeye atacak bir durumun yaşanması Türkiyenin  900 km’lik sınırının terör örgütlerinden müteşekkil olmasına sebep olabilir.kaldı ki son 4-5 ayda Suriye'nin kuzeybatısında yaşanan ve Türkmendağı adlı bölgenin DHKP-C adlı terör örgütüne geçmesine sebep olan ve Halep bölgesindeki bazı bölgelerin PKK’nın Suriye uzantısı PYD terör örgütüne geçmesine sebep olan süreç bu savı doğrulamaktadır.
OGÜNhaber