Ekonomik savaş..

Doğrudur değildir bilemem.
Bildiğim; askeri bir savaştan, ordunuz güçlü, silahlarınız yeterli ve komutanlarınız zeki, bilgili, deneyimliyse, yenilmeden çıkarsınız en azından.

Kurtuluş savaşındaki başarı; inanç kadar teçhizatın o günün koşullarında denk, komutanların da bilgi ve becerilerinin, sevk ve idare konusunda yeteneklerinin olmasıydı.

İşgal güçleriyle savaşırken, ok ve mızraktan başka silahımız olmasaydı, acemi komutanlarımız olsaydı, ne kadar inanç ve hamaset olursa olsun kaybederdik.

Silah almak, savaşı sürdürebilmek için gerekli malzemelere sahip olmak için, gerek içerden toplanan, gerekse yurt dışından sağlanan kaynaklar, gösterişe, komutanların rahatı ve keyfine yani gereksiz yerlere harcanıp silah alınmasaydı galip gelebilir miydik?

Bugün olan budur.
Üstelik de sürpriz değildir.
Üç dört yıldır bağıra bağıra gelmektedir ve ötelene ötelene bu noktaya varmıştır.

Evet, artık I.M.F’ ye borcumuz yok. I.M.F uluslararası resmi, devletlerin oluşturduğu bir kurumdur.

Küresel 21. Yüzyıl’da I.M.F’ nin yerini özel fonlar almıştır.

A.B.D dahil, dünya bu özel fonlar tarafından dizayn edilmektedir.

Biz, I.M.F defterini kapattıktan sonra bu fonlar tarafından fonlandık.

Burada, başta arap sermayesi olmak üzere, şahsi ve ailevi servetler çoğunluktadır.

Yüzmilyarlarca, trilyonlarca doların olduğu fonlar bunlar.

Buradan gelen paralar doğru değerlendirilmemiş, üretime değil, ölü yatırıma, inşaata yönlendirilmiştir.

Aslında hepimizin bildiği ama söyleyemediği şeyler.

Kısa keselim.

Rızkın 10'da 9'u ticarettir yerine, rızkın 10'da 9'u üretmektir deseydik keşke.

Alıp satmak yerine, üretip satsaydık yani.

Bir AVM yerine, o parayla iki fabrika yapmayı teşvik etseydik.

Amaaaan işte bildiğiniz şeyler. 

Bu kadar bariz yanlışları yazarken bile içim daralıyor.

Ama bari bu yanlıştan dönmek mümkünken, yalakalar yerine cesur muhalifleri dinlemek mümkün olsa.

Her konuda, yalakalardan, kafa sallayıcılardan değil de, hayır, yanlış diyebilecek cesur insanlardan danışmanlar edinilse.

Yalakalarla gelinen nokta ortadayken, aynı yalakalarla devam edilerek farklı bir sonuç beklemek hayalden de ötedir.

Durumumuz bir benzetmeyle şöyledir:
Orta boy bir fabrikanız var.

Tam manasıyla üretim yapamıyor ve rekabet gücünüzü kaybediyorsunuz.

Fabrikanız 500 dönüm üzerine değerli bir arazide, 5 dönüm üzerine kurulu.

Bankalardan kredi istiyorsunuz.
Bankalar veriyor.

Siz bu krediyle hammadde stoğu yapmak, makinaları yenilemek, mühendisler ve kalifiye işçiler almak, kendi enerjinizi üretmek, kısaca üretiminizi güncellemek ve arttırmak yerine, kalifiye işçi ve mühendisleri çıkartıp, eş dostu, size yalakalık yapıp işten anlamayanları daha yüksek masala işe alıyor, var olan makinaları satıp onların parasıyla ürettiğinizi yan fabrikadan alıp satıyor, teknoloji yerine ofis binaları yapıyor, arç filosunu yeniliyor, genişletiyor, bu araçlar için modern otoparklar yapıyor, Fabrika binasını yıkıp yeniden inşa ediyor ve içini boşaltıp üretimi durduğunuz fabrikayı çok modern bir depo haline getiriyor, yan fabrikadan aldığınız malları orada depoluyorsunuz.

Tüm bunları da yan fabrikanın sahibi olan adamın inşaat teknolojisine sahip şirketine yaptırıyorsunuz.

Kredinin vadesi geliyor. Ödemek için 500 dönümün 200 dönümünü yanınızda yörenizde üretim yapan diğer fabrikalara satıyorsunuz, kalanı için de başka bankalardan kredi alıyorsunuz. İlk kredinizi ödediniz, elinizde biraz para kaldı, akıllanmadınız.

Yine üretim yerine, bu kez kendinize lüks villalar, yatlar, çoluğa çocuğa arabalar falan alıyorsunuz.

Bu böylece devam ediyor ve sona geliyorsunuz.

Bankalar ve borç aldıklarınız, artık sizing davranışlarınızı öğrendiğinden, yeniden borç vermedikleri gibi, verdiklerini geri istiyorlar.

Durumumuz kabaca budur.
Bilmem anlatabildim mi?

Ne kadar doğru oldu bilmem ama teşbihte hata olmaz.

Yine de karamsar olmayın.

Ekonomide de her şeyde olduğu gibi “Tenis Topu” teorisi geçerlidir.

Yani top dibe vurduğunda yukarı çıkacaktır. Yukarıda ise en yüksek momentum yakaladığında aşağı düşecektir.
Yeterki zemin balçık olmasın.

Hiçbir ülke ekonomisi sürekli yukarı ya da sürekli aşağı grafikler göstermez.
Şu an halktaki ve muhalefet dahil siyasilerdeki eylemsizlik durumunun bir an önce proaktif hale dönmesini umuyorum.


AKILSIZ PROAKTİVİTE

Bak kardeş; elindeki dövizi yakarak, ya da et zırhıyla doğrayarak ekonomiye katkın olmaz. Onu bozdurarak olur. Zaten az olan dövizi zerre dahi olsa daha da azaltıyorsun. Ha bu arada fotokopi değil de gerçek dövizse tabii.

Parasını ödediğin İphonu kırarak katkın olmuyor, tam tersi zarar veriyorsun.

Ayrıca onu kırıp alacağın yeni telefon için de (Yerli dahi olsa donanımı Amerika’dan ithal) döviz ödeyeceksin.

İşte bunlar hep yalaka işleri.

Rasyonalite (Akılcılık) ile çözülmesi gerekir.


GERİ DÖNÜŞ

Yurtdışına kaçan servet kadar, yurtdışına kaçan beyinleri de geri döndürmeliyiz.

Son günlerde tanıdığım 3 kişi çalıştıkları üniversitelerde bütçe yetersizliği dolayısıyla Silikon Vadisi ve Almanya’ya gittiler.

İkisi yapay zeka üzerine çalışıyor, biri de omurilik felcine çözüm bulmak üzere.

Şimdi soruyorum:

Hamaset için Ahlat’a, hiçbir işlev ve getirisi olmayacak, tam tersi gideri olacak 1071 metrekarelik saray mı, onun yerine, aynı yere aynı ölçüde araştırma merkezi mi ?

Devlet memurlarının altına milyonluk arabalar mı, bilim adamlarına miltonluk maaş mı?

Hangisi tenis topunu yukarı zıplatır?

Umarım kızmamışsınızdır ama bence böyle.

Umutla kalın.
OGÜNhaber