3 Nisan/Karabük/Sanayi günü…

Genç Türk Devleti,
Henüz kurulmuş,
Henüz aydınlatmaya başlamıştı, Anadolu'yu…

Bu yüzden;
Bu dönemde kurulan her tesisin önemi başka ve özeldir.

Her birisi özenle değerlendirilerek, itina ile planlanarak, kuruş kuruş hesap/kitap yapılarak inşaata başlanmış ama bir o kadar da azim/inanç ve imanla en kısa sürede üretime geçirilmiştir.

Ama biri var ki; bambaşka,
Nev-i şahsına münhasır,
Adeta ilkin de ilki…

Bir banka reklamında müdür anlatıyor ya…
Onun gibi söyleyecek olursak;
"Hani şu aşağıda, tam altımızdaki tesis var ya; Erdemir,
Keza İsdemir,
Pek çok Şeker Fabrikası,
Çimento Fabrikaları; yapımında biz varız.
Sadece bu kadar mı?..

Şu gördüğün demiryollarının raylarında,
Sadece raylar mı,
O raylarda yürüyen trenin tekerleğinin üretiminde…

Gördüğün hemen her köprü, kule, gemi, liman, yol, şantiye, hatta uçağın kalktığı havaalanında bile, biz varız.

Biz kimiz?..
Biz "Fabrikalar kuran Fabrika"yız."

Atatürk'ün "Her Fabrika bir Kaledir" sözü ve talimatıyla başlayan süreç, imkansızı mümkünleştirerek devam ediyordu.

1925'lerden itibaren "Demir-Çelik" fabrikası ana amaçlardan biriydi.
Zaruret kesbediyor, mutlak gereklilik gösteriyordu.

İmkanlar değerlendirildi,
Fizibilite çalışmaları yapıldı…
Divriği'nin demir cevherini, Zonguldak'ın kömürüyle buluşturmak için en ideal yer artık belirlenmişti.

Safranbolu'ya bağlı 13 haneli "Karabük Köyü" en uygun mevki idi.
Askerî açıdan da en güvenli bölgeydi.
Ve geldi o tarihi gün; 3 Nisan 1937,
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, dönemin bakanları ve geniş katılımlı bir heyetin huzurunda "Türkiye'nin ilk Ağır Sanayi Kuruluşu"nun temeli atıldı.

2,5 yıl gibi, o dönemin şartlarına göre kısa sayılabilecek bir süre içende fabrikalar üretime başladı ve "İlk Türk Demiri 10 Eylül 1939" tarihinde üretildi.

Tesisin adı "Karabük Demir-Çelik Fabrikaları"
Bugünkü ismi ise "KARDEMİR"dir.

3 Nisan bu yüzden, bu kadar önemlidir.
3 Nisan; 13 haneli ve kendi varlığından bile habersiz Karabük köyünün mucize günüdür.

Belki de nüfusu 100 kişi bile değildi.
Yoğun bir bük'lük olması nedeniyle inanlar yaşamaktan bile imtina ediyordu.
Bu yüzden adı da Kara çalılık/girilmesi zor olan dikenli sazlık ve çalı topluluğu anlamına gelen "Kara Bük" olarak konulmuştu.

İşte 3 Nisan, böylesi bir ümitsizliğin ümide,
İsmi kara köyün, bahtının aka dönüş güneşinin, doğuş günüdür.
Ve bu güneşle aydınlanan 250 bin nüfusun, kuruluş/kurtuluş/varoluş/şükrediş günüdür.

İşte bu tesis 1990-2000 arası hüzün dolu, keder doluydu…

Tarihi misyonu,
Fabrikalar kuran Fabrika oluşu,
250 kişisi olmayan bir köyü 250 bin kişilik şehre dönüştürmesi unutulmuş gibiydi.

2000'li yılların başına "Hurdası ne kadar eder ki!.." diye soruluyordu.
Tesis için yeni bir mucize oldu ve AK Parti iktidarı başladı.

Karabüklü olan Mehmet Ali Şahin'in de büyük ilgi ve desteği ile dönemin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat yakın ilgisi ile Kardemir yeniden küllerinden silkindi ve ayaklandı.

O dönemlerde 600 bin ton/yıl üretimi zorla yaparken, günümüzde 3 milyon ton/yıl üretime yaklaşmıştı.

Kaliteli çelik, Savunma Sanayi ürünleri, 72 metre boyunda kaliteli demir yolu rayı, tren tekerleği başta olmak üzere çok önemli ürünler Kardemir'de üretilmeye başlandı…

Ulu Çınar yeşillendi ve eski mehabetli günlerine geri döndü…

Biz yeniden "3 Nisan"a dönersek;
3 Nisan Karabük'ün "Doğum günü"dür,
Başka şehirlerin kurtuluş günleri filan vardır ama Karabük'ün "kuruluş/varoluş" günü vardır.

O da 3 Nisan
Türkiye'de "Sanayi Günü" diye bir gün yok.
3 Nisan'ın böylesi derin anlam/önem ve misyonuna istinaden Karemir'e vefa Karabüklü'ye de "Kuruluş Günü" hediyesi bağlamında "Sanayi Günü" ilan edilmesi müthiş bir isabet olacaktır.

Bu sadece benim değil; emin olun, tüm Karabüklü'nün gönülden/yürekten temenni ve isteğidir.

Karabük'ten tanıdık/tanımadık yüzlerce, binlerce insandan bu konu müştereğinde gelen mesajlara artık bigane kalamazdım.

Sayın Cumhurbaşkanım,
İktidarın ilk yıllarında el attınız; ayağa kaldırdınız,
Yeniden var ettiniz…
Şimdi de el atınız; 3 Nisan'ı işaret ediniz…
Bu Karabük, sizden nefes bekler…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber