Allah bizleri ıslah eder mi ki, acep!..

Gitti!..
60 yaşındaki de gitti 28 yaşındaki de…
Korgeneral olan da gitti, Uzman Çavuş olan da…
Torun, eş, ana, baba, evlat...
Birlikte gittiler.

Biri diğerinin evladı yaşındaydı,
Biri birinin babası…
Ama gittiler.
Hepsi bir şeyleri, bir sevdiğini, anasını, atasını bıraktı ve gitti!..

Vatan için,
Millet için,
Devlet için gitti,
Hürriyet için,
Bağımsızlık için gitti,
Din için gitti,
Ezan için gitti, can verip/gittiler!..

Herkes saf tuttu; saf saf dizilen şehitlerin önünde.
Daha dün, dün…

Bir diğerini düşman ilan eden,
Hasım gören,
Galebe çalmak için her yolu deneyen,
Üste çıkmak veya üstte kalmak için bir diğerini ezmekten imtina etmeyen herkes,
Safta dizildiler; dündekiler yaşanmamışçasına…

Neden peki, niçin, hangi sebeple?..
Ölüm/ölmek/öteki tarafa yolculuk…
Değişmeyen tek gerçek,
Dünya kurulduğunda da var olan, şimdi de yaşanan ve kıyamete kadar da değişmeyecek tek gerçek…

Ölüm…

Ne kadar boş değil mi; bâki kalacak gibi/dünyaya direk olacak gibi/ölmeyecek gibi dünya derdi ve hırsına teslim olmak!..

Ders aldık mı; hayır,
Alır mıyız peki; yine hayır,
Alacak mıyız; yine yine hayır…

Ateş yine düştüğü yeri yaktı/yakmaya devam edecek!..
Yarından itibaren "ölüm denen tek gerçek" yine unutulacak!..

Kavga kaldığı yerden devam edecek,
Ölümüne bir iktidar savaşı; ölümlere rağmen, yine devam edecek.

Acı ise yakmaya,
Analar ağlamaya devam edecek!..
Unutulacak; yine unutulacak…
Taaa ki, yeni bir faciaya kadar.
Hep böyle gidecek kör dövüşü, dünyasallık…

Ne diyelim,
Nur içinde yatın güzel insanlar…
Size dua etmek bile, aslında haddimiz değil.
Bence buna yüzümüz bile yok!..

Herkes sıcak mekanlarda/stüdyolarda/ofislerde hamaset yaparken, salvolar çekerken, siyaset nutukları irad ederken sizler; ey güzel askerler/komutanlar/Canfeda diyebilenler, sizler;
O zor koşulda/karda/kışta/fırtınada vatan-vatan ille de vatan diyerek ölüme/şahadete yürüdünüz.

Bizi bağışlar mısınız; onu bilemem!..
Ama bağışlamasanız da; asla sözümüz/yüzümüz/dilimiz yok ve olamaz.

Çünkü bizler; vurdumduymazlar,
Umursamazlar,
Unutanlar,
Sırıtanlar,
Riyakarlar,
Benciller; utanmazca sizleri unutup, kaldığımız yerden dünyaya kazık çakmaya devam edeceğiz.
Çünkü biz, dirisini bırak ölüsünden bile utanmaz hale geldik.

O yüzden de,
Bence şahadet alicenaplığıyla bile olsa; bağışlamayın bizleri!..

Hak etmiyoruz çünkü; bağışlanmayı!..

Çünkü biz, rampa aşağı freni boşalmış kamyon gibi bodoslama ilerliyoruz.
Adeta Allah'ın gazabını beklercesine,
Allah'tan ceza istercesine!..

Çok geç kalmadan ve Sabırlıların en Sabırlısı'nın bizler için çizdiği tahammül sınırını daha fazla aşmadan, Allah bizleri hayırlarla ıslah etsin!..

Ederse tabi!..


Not:
Yazımın muhatabı kimse değildir; herkestir/hepimiziz… Acaba filanca/falanca/feşmekanca mı eleştirildi denmesin.

Kendimi, kendi unutkanlığımı/insanlığımı eleştirdim olarak düşünün.

Bu arada Elazığ'da bir vesileyle tanıma fırsatı bulduğum Osman Paşa'mız başta olmak üzere tüm komutanlarımızın/kardeşlerimiz/evlatlarımızın mekânı cennet olsun. Rabbimiz kalanlara sabırlar versin.

Herkesin/hepimizin/milletimizin başı sağ olsun…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber