Bir diğerimize zulmediyor, canice öldürüyoruz; Pepuk kuşu olacağız maazallah!..

Gün geçmiyor ki; bir saldırı, bir cinayet, bir kadına şiddet hadisesi görmeyelim!

Bir doktorumuzu daha kaybettik,
Hem de gözü dönmüş bir saldırı ve cinayet sonucu…

Can kurtaran, şifa olan, derman olmak için gecesini gündüzüne katan bir hekimimizin canını alan cinayeti duyunca içim cız etti.
Kudret-i İlahi'yi zorladığımızı ve "Allah mühlet verir ama asla ihmal etmez" hükmünü düşündüm!
Aklıma "Pepuk Kuşu Efsanesi" geldi.

Bilenler bilir,
Özellikle Kürt-Alevi vatandaşlarımız daha iyi bilir.
Çünkü efsanenin, bugünkü Tunceli civarında Alevi-Kürt vatandaşlarımızın yoğunlukta olduğu bölgede geçtiği söylenir…

Özetle şöyledir:
"Bir dağ köyü,
Bir baba-anne ve biri kız biri erkek iki evlat beraber yaşarlarmış.
Çok mutlularmış.
Abla küçük kardeşini sahiplenir, sever ve canı gibi korurmuş.
Ama hayat işte; ölüm var ve ne zaman geleceği belli olmuyor.
Anne onulmaz bir hastalığın pençesine düşer ve ne çare kurtulamaz; ölür!
Bir zaman geçer ve baba evlenir.
Ama evlendiği kadın öyle bir üvey anne ki; düşman başına…
Kendisi kısır olması nedeniyle çocuk sahibi olamadığı için tüm hıncını çocuklardan çıkartır.
Her fırsatta zulmeder ve bu yaptığından zalimce bir haz alır.
Çocuklar, bu kötü niyetli üvey anneyi korkudan babalarına şikâyet bile edemezlermiş!
Baba evden çıkınca evde acı ve ıstırap da başlarmış çocuklar için...

Yine böyle babanın evde olmadığı bir gün bu zalim üvey anne, çocukların eline kazma, bıçak ve torba verip dağa kenger toplamaya göndermiş.
"Eğer ki, torba boş gelirseniz, ben size yapacağımı bilirim" diye tehdit ederek…

İki kardeş dağa gitmiş.
Erkek kardeşin sırtında torba, ablanın elinde bıçak ve kürek; başlamışlar kenger toplamaya…
Abla topladığı kengerleri torbaya atarmış.
Vakit akşama yaklaşmış ve kardeşler iyice yorulmuş.
Artık yeter diyerek torbada ne kadar kenger biriktiğine bakmışlar.
Bir de ne görsünler torba bomboş!..
Eyvah ki eyvah…
Üvey annenin neler yapacağını bilen abla kardeşine kızmış.
"Yedin değil mi kengerleri,
Eli boş eve gidersek başımıza ne gelecek bilmez misin" deyince¸ küçük kardeş yeminler etmiş,
"Abla, vallahi senin verdiğinden başka hiç yemedim" demiş.
Evde yiyecekleri dayağı düşünen abla, kardeşine "yalan söylüyorsun/annemiz bizi dövecek/sövecek/işkence edecek" diye kızmaya devam edince küçük kardeş dayanamamış ve demiş ki;
"İstersen karnımı yar bak!
Sadece bir tane kenger bulacaksın!.."
Abla, tamam demiş ve elindeki bıçakla kardeşinin karnını yarmış!
Hakikaten de sadece bir kenger varmış içinde...
Peki nerede topladıkları kengerler?..
Abla torbayı eline alıp, bir daha ve iyice bakmış!
Bir de ne görsün…
Kötü niyetli/zalim üvey anne onlara bilerek altı delik torba vermiş.
Ki, akşam onlara eziyet edebilsin…
Dikkatle bakmış abla ve topladıkları bütün kengerlerin yerlere saçıldığını görmüş!

Tam bu anda, kan kaybeden kardeşinin durumunun kötüleştiğini gören abla, karnını dikmeye başlamış,
Ama nafile…
Gücü yetmemiş ve başarılı olamamış…
Ve ne yazık ki; küçük kardeş ölmüş.

Toplanan kengeri/dibi delik torbayı/üvey anne eziyetini unutan abla kardeşinin acısıyla kıvranarak, ağlaya ağlaya kardeşini pınar suyundan yıkayarak oracığa gömmüş.
Başucuna da bir fidan dikip, vicdan azabıyla şöyle dua etmiş:
"Allah'ım!
Beni Pepuk kuşu yap. (Guguk kuşu diye de bilinir)
Dağlara, ormanlara uçayım.
Sürekli kendime kızayım ve kardeşimi öldürdüm diye kendimi suçlayayım…"

Efsane ya; Allah ablayı Pepuk kuşu yapmış.
Acı acı ötmeye başlamış.
Dağdan dağa konar kendini suçlar ve ben kardeşimi öldürdüm diye ağıt yakarmış.
Mevsim bahar olunca, kengerler yerden çıkınca Pepuk kuşu başlarmış ötmeye;
—Kim yaptı?
—Ben yaptım!
—Kim öldürdü?
—Ben öldürdüm!
—Kim yıkadı?
—Ben yıkadım.
—Vah vah vah...
Hep bir feryat içinde, adeta bunu anlatır gibi ötermiş Pepuk Kuşu…"

---

Arkadaşlar,
Biz ne hale geldik böyle!
Kimimiz hikayedeki Üvey Anne gibi zalimlikte,
Kimimiz, Üvey Anne'nin zulmüne bigane ve habersiz kalan baba gibi sağırlıkta,
Kimimiz ise korku ve kızgınlıkla küçük kardeşinin karnını yaran ve ölümüne sebep olan Abla'nın acziyet ve körelmişliğindeyiz.

Hanımlar/Beyler,
Ne oldu bize,
Gözümüzü kırpmadan kadınlarımıza eziyet ediyor/yaralıyor veya öldürebiliyoruz,
Gözümüz dönmüşçesine trafikte bile bir diğerimize saldırıyor silah doğrultabiliyoruz,
Evlat ebeveyni, ebeveyn evladı yok edebiliyor!

Tamam, kızgın/asabi/agresif olabiliriz,
Tamam, hayat gailesi/geçim sıkıntısı/yaşanan stres bizi gerebilir.
Ama Allah aşkına inancımız/insaniyetimiz/şefkatimiz/merhametimiz ve en önemlisi de sabrımız nerde kaldı, nereye kayboldu!..
Ağzımız dolu dolu "Bütün müminler kardeştir" diye söyleyebiliyoruz ama iş pratiğe gelince, canilikte sınır tanımıyoruz!

İlla ki, kaybetmemiz mi lazım,
İlla ki, yıkmamız mı lazım…
İlla ki, Allah bizi Pepuk Kuşu gibi yapınca mı akıllanacak,
Aklımız başımıza gelecek,
Ve, sabır denen nimeti, gereken yerde kullanıp öfkemize ancak o zaman mı sahip olacağız!..

Arkadaşlar,
Kurban Bayramına giriyoruz.
Hiç olmazsa,
Allah rızası için,
Şu Bayram hürmetine bir düşünelim!
Başımızı iki elimizin arasına alıp derin derin düşünelim.
Ki, Ebu Cehil'lerden, Ebu Leheb'lerden, Yezid'lerden, Zalim Haccac gibilerden olmamak için tövbe-istiğfar edelim.
Ama gerçek bir tövbe,
Çünkü kendimizi ve etrafımızı kandırsak da; herşeyi duyan-bilen Allah'ı (haşa) kandıramayız.

Arkadaşlar,
Neden ipi eline geçiren ve gücü elde eden zalimleşir,
Neden insan insanı katleder,
Ve neden, kendimizden olmayanı düşman/hasım ve adeta katli vacip gibi görürüz!
Bu tahammülsüzlük neyin nesi…

Yahu, bu gidişat gidişat değil…
Allah başımıza taş yağdırsa yeridir!
Yapmayın/etmeyin,
Cana kıymayın,
Sevmeseniz de tahammül edin ve birlikte yaşamak zorunda olduğunuzu bilin…
Hiç gördünüz mü; öldürenin dünyaya direk kaldığını ve kendisinin de ölmediğini!
Hiç gördünüz mü; zulmü ile abad olanı ve zulmedenin, eninde sonunda kahır ile berbat olmadığını…

Arkadaşlar,
Unutmayalım ki;
Küfür devam eder ama zulüm devam etmez.
Neden?
Çünkü insanın insana ettiği zülüm Allah'ı gazaplandıran bir fiildir. Gelin, Es-Sabur ismiyle müsemma, sabırlıların en sabırlısı olan Rabbimizi Daha fazla gazaplandırmadan vazgeçelim ve hiç olmazsa, şu mübarek bayram vesilesiyle bir nefis muhasebesi yapalım!..
Yoksa?
Yoksa, Pepuk Kuşu Efsanesini düşünün derim!

Not:
Ülkemizin ve tüm Müslümanların Kurban Bayramını kutluyorum.
Daha sabırlı, şefkat hislerinin ağır bastığı ve insanın insana düşmanlık etmediği,
Zulümden, canilikten, cinayetten uzak kalarak; gerçek manada bir "insan" olarak yaşamaya vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum!..


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber