Çin-Türkiye-ABD-AB ilişkisi nedir/ne olur/ne olacak?..

Belki farkındayız/değiliz ama son 10 yılda Çin'in ciddi bir işgaline maruz kaldık.
Öyle sektörlerde öyle büyük şirketler ve imtiyazlar Çin'lilere geçmiş ki; duyunca ben bile şaşırdım.
Gerçi pek çok şeyin farkındaydım ama son duyumlarım çok daha vahimdi.
Ulaşım/lojistik, tarım, tekstil,
Madenlerimiz; Ruhsat/İşletim hakkı/Rödovans  gibi, her tür boyutla…
Daha pek çok kalem…
Ciddi anlamda Çin inhisarında (tekelinde)
ABD'nin Çin'e uyguladığı yaptırım ve ambargolar sonrası Çin, Batı mücavir alanına odaklandı.
Ki, böyle bir konjonktürde en ideal coğrafya ülkemiz idi.
Neden peki.?
Çin'in Londra’ya ulaşma hayali olan "Kuşak-Yol Projesi"nin güncellenmiş hali…
Yani Çin Yayılmacılığı…
Bu yüzden de bedel düşünülmeden teklifler yapıldı.
Sessiz ve derinden.
Değerinin çok üstünde gelen tekliflere de hayır denemedi.
Düşünün…
Çin'in Türkiye büyükelçisi bizim bir limanımızı kastederek, "Bu liman artık Çin'in ulusal güvenliğinin sınırıdır.." diyebiliyor.
Sen, bir yandan Uygur Türklerine karşı asimilasyon/soykırım/katliam/işkence yapacaksın.
İnsanlık suçu işleyeceksin. Diğer yandan da tüm şirinliğinle(!) Türkiye’de devasa ekonomik/stratejik ve –sözüm ona-  "sadece ticari faaliyet"lerde bulunuyorum diyeceksin.

Emin olun, iki eylem birbiriyle bağlantılı ve birbirini besleyendir. Birinin diğerinden bir farkı yoktur.
Yapılanları sadece küresel ticaretin bir enstrümanı gibi düşünüp, "Sinsi Çin Yayılmacılığını" gözardı edip Çin'den dostluk göreceğimizi düşünürsek; Uygur Türklerine yapılanı görmemiş, kadim tarihi  unutmuş, ülkemizin bir nevi işgaline göz yummuş oluruz.

Abartı gibi düşünmeyin ama isim ve marka olarak hala aynı olan yüzlerce ve hatta binlerle ifade edebileceğimiz firma/şirket Çin'lilerin eline geçmiş durumda.

Demiryolu işletmeciliğinden limanlara kadar,
İsimleri halen Türkçe olan ve belki de hemen hepimizce yoğun şekilde kullanılan e-ticaret sitelerinden Teknokent'lerimizdeki yazılım firmalarına kadar, pek çok alanda Çin varlığını görebiliriz.
Düşünebiliyor musunuz…
Kromdan mermere, altından kurşuna, boksitten mangana, daha adını burada sayamayacağımız kadar çok madenimiz Çinlilerce işletiliyor ve/veya dolaylı olarak ham cevher ihracatı Çin'e yapılıyor.

Ve aynı Çin, üç-beş dolara denecek fiyatla aldığı ham cevheri işledikten sonra belki de on katı fiyatla bize satıyor (bize çakıyor, diyeceğim ama dilim varmıyor)

Uyanmamız lazım,
Olaya "ne olacak ki… ABD veya Avrupa'lılar da alıyor. Çin'in  de alması normal…" gibi bir yaklaşım ve paraya tamah ediş felakettir, soydaş/dindaş Uygurlara en büyük haksızlıktır.

Her alan ve sektörde uyanmamız lazım.
Duruma sadece ekonomik açıdan bakmak siyasi/tarihsel/diplomatik körlükten başka bir şey değildir.

Peki gelinen bu noktada ABD ve AB'nin de vebali yok mu..!
Hem de fazlasıyla var…
Bu ihmal/aymazlık ve hatta artniyet hala da devam ediyor.
Neden mi.?
Hem, "Pekin şu anda güvenliğimizi, refahımızı ve değerlerimizi ciddi şekilde zora sokuyor. Bu nedenle de ABD'nin Çin'e yeni bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor" diyeceksin.

Hem de, "Avrupa Birliği ile yaptığımız görüşmede Çin ve Türkiye dahil ortak kaygı konularında beraber çalışma hususunda mutabık kaldık…" diyebileceksin.

Peki Beyaz Saray'ın bunu demeye hakkı var mı..!
Yok, yok, yok…
Çünkü Obama döneminden beri her türlü diplomatik iki yüzlülük sergileyeceksin, Türkiye'yi yok sayacaksın,
Savunma/güvenlik  konusunda NATO müttefikini ortada bırakacaksın,
F-35 ve Patriot'lar konusunda üvey evlat muamelesi çekeceksin,
Sonra da Türkiye'yi Çin'le yanyana getirip AB ile "yaklaşım benimsemesi"ne gireceksin.
Hele de Biden'ın Obama döneminin başkan yardımcısı ve neredeyse ABD'nin en eski "kadrolu siyaset ve devlet adamı" olduğunu düşünürsek; şuanda Türk-ABD ilişkilerinde yaşananlar, hatta yaşanamayanlar oldukça manidar.

İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu "15 Temmuz Darbe Girişimi’nin arkasında Amerika var…" diye, açıklama yapıyor; ABD zıplıyor, hemen.

Peki buradan soruyorum; bugünün başkanı, o dönemin Başkan yardımcısı olduğu için özellikle soruyorum;
Soylu haksız mı…
Hadi diyelim ki; siz desteklemediniz,
Peki haberiniz de yok mu idi..!
Haaa, diyorsanız ki; "bizim burnumuzun dibinde Kongre Binası basıldı, haberimiz olmadı. Sizin ülkenizdeki Girişimden nasıl haberimiz olsun…"

Ama kusura bakmayın da, amiyane deyişle; yemezler, yemezler…
Dünyanın hangi ülkesinde bir darbe girişimi olsa, bundan mutlaka ABD'nin haberi olur/olmuştur.
O yüzden de bizim ilgimiz yok diyerek geçiştiremezsiniz. İlginiz yoksa bilginiz vardı ve bunu sakladınız. Bu da, ilgili olmak gibidir.

Hele de bugünün başkanı, o dönemin başkan yardımcısıysa…
Yarın-birgün her şey ortaya çıkacak. Gerçeklerin böyle bir özelliği var.
Tıpkı 12 Eylül 1980 Darbesinde ABD'nin rolü ve haberdarlığının ortaya çıktığı gibi..!
Yeniden Çin-Türkiye-ABD konusuna dönersek;
Kusura bakmayın ama gelinen noktada Amerika'nın payı çok büyük. Türkiye'yi farklı arayışlara ABD ve AB'nin tavır ve tutumu itti.

Bunun tamiri/tadili ve "yeni sayfası" da "iyi niyet/samimi diplomasi/akıl ve akılcı" yaklaşımla olabilir.
Hem koskoca ABD'yim diyeceksin, hem de sadece suçlamacılık yapacaksın.
Ama Türkiye'siz bir küresel düzenin ve Yeni yüzyılın eksik kalacağının siz farkında olmasanız veya değilmiş gibi davransanız da; güç ve aklı olan birileri her şeyin farkında ve bilincindedir.

Bu yüzden de, bırakın şu "At Pazarlığı" yaklaşımını ve havuç/sopa/çengel diplomasisini.
O nokta geçeli çok oldu…
Yoksa Çin ve Rusya ile mücadelede eksik kalınır.
Kaybeden sadece Türkiye olmaz; ABD ve AB de zayıf kalır.
Ama ben, sıkıntılı bir "Yeni Giriş"e rağmen, bugün yaşananların ve yapılamayanların sona ermesinin yakın olduğunu, Türk-ABD ilişkilerinin, her şeye rağmen bir şekilde başlayacağı kanaatindeyim.

Bu kanaate nasıl vardım peki..?
Biliyorum ve okuyorum ki; Trump'ı götürüp Biden'ı getirecek düzeyde ABD üzerinde de belirleyiciliği olan bir "Güç ve Akıl" Türk-ABD ilişkilerini Başkan ve ekibine bırakmaz/bırakmayacaktır.

Dün böyleydi ve bugün de böyle olacaktır.
Bahse konu "Güç ve Akıl" Türk-ABD ilişkilerini olması gereken zemine çekecek, Başkan ve ekibi de buna riayet edip olması gereken gibi hareket etmeye başlayacaktır.

Onun/bunun/şunun veya onların ne bu öngörülen yeni yaklaşıma, ne de "Güç ve Aklın" küresel planına karşı çıkmak gibi bir lüksü yoktur/olamaz da…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber