FETÖ temizliğinde 'Bürokratik' milat..

Bu ihanet şebekesi öyle planlı, programlı ve sinsi şekilde iktidarın ilk günlerinden beri hükümet ve bürokrasi içinde yer almıştır ki; geçmişte bunlara karşı duranlar itilmiş, kakılmış ve dışlanmışlar veyahut da bunlara yönelik bir korku yaşayarak sessizliğe bürünmüşlerdi. Hala da pek çok kamu çalışanını, “siz göreceksiniz, biz yine geleceğiz ve size hesap soracağız” sözleriyle tehditlerine devam etmektedirler. Alçakça bir “korku imparatorluğu” kurarak bunu maneviyat ve İslamilik gibi süslü bir imaja büründürerek, bürokratlar üzerinde bir nevi “demoklesin kılıcı” gibi sallandırmışlardır.

Hatta günümüzde durum öyle bir hal aldı ki; “ters psikoloji” uygulayarak, kendilerinden  olmayan, tehdit ve şantajlarına boyun eğmeyenleri, “asıl paralelci bunlar” diyerek zan altına sokarak müttehem duruma düşürerek pasifize etme çabaları amansız şekilde sürmektedir. Bu tavrın ve tarzın pratiğini pek çok tanıdığımız bürokratlarla bile ilgili olarak işitmekte ve görmekteyiz.

Şimdi yeni bir Hükümet oluştu, yeni Bakanlar geldi ve FETÖ ile mücadelede de yeni bir konsept oluştu. Bu yeni sürecin yeni bir “milat” gibi sağlam temellerle başlaması ve sürmesi elzemdir ve olmazsa olmazdır. Çünkü bu dönem ciddi bir “temizlik sürecini” kapsayacaktır.

Miladi nitelikteki bu sürecin ana parametreleri ve kriterlerinin titizlikle belirlenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Yapılmasını düşündüğüm gereklilikler şunlardır:

1- 17-25 Aralık sonrası kendini gizleyen ve bir nevi yeraltına çekilenlerin ve hatta kendini  FETÖ düşmanı gibi lanse ederek saklamaya çalışanların büyük bir hassasiyetle irdelenmesi ve hatta 2002 yılından bu yana tüm eylem ve söylemlerinin incelenerek temizlenmesi birincil ve en öncelikli  durumdur.

2- Yine 17-25 Aralık öncesi isteyerek veya istemeyerek bunlarla içli dışlı olanlarla ilgili ciddi bir araştırmanın yapılmasıdır. Çünkü daha öncesinde bunlarla maddi veya farklı ilişkilerde olanlar, bir şekilde bunların halen tehdit ve şantajlarına maruz kalmaya devam etmektedirler. Bu durumdan dolayı da, onlardan olmamalarına rağmen onların müntesiplerinden daha beter şekilde kullanılmaktadırlar. Bunların durumu birinci maddedeki gizli cemaatçilerden daha az tehlikeli değildir. Bunlar ceplerinden veya uçkurlarından iplerini FETÖ’cülerin eline vermiş ve onlar için artık “kullanışlı mankurt”lar haline  dönüşmüşlerdir. Bu kategoridekilerin de ciddiyetle ve ivedilikle temizlenmesi ve bürokrasiden uzaklaştırılması gereklidir.

3- Bir  diğer ve önemli husus ise; FETÖ ile ilgisi olmayan ama yaptıkları görev gereği istemeden de olsa, geçmişte bunlarla beraber gibi görülen, fakat bugün  FETÖ’cüler tarafından “paralelci” diye adı çıkartılarak, kendileriyle asıl mücadeleyi verecek olan bir kitleyi bunların aleyhte propagandalarına fırsat verdirmeden net çizgilerle ayırarak bürokraside istifade etmek gereklidir. Hakkaniyetin ve titiz çalışmanın gereği budur. Çünkü şahsım olarak  da yaklaşık 20-25 yıldır her şeyiyle tanıdığım pek çok kişiyle alakalı böylesi yaftalar yapılmakta ve bu paralel mücadelede çok ciddi istifade edilebilecek kişilerin harcanılması durumu ortaya çıkmıştır. Bu nokta ise mutlak anlamda dikkate alınmalı, çürük yumurtalarla sağlamlar aynı sepete asla koyulmamalıdır.

4- Bürokrasinin kimi alt kadrolarında olup bunların namazından niyazından, Allah, peygamber ve hizmet gibi manevi duyguları sömüren söylemlerinden etkilenip, gizli yüzlerini göremeyen samimi şekilde inancını yaşayanların çok iyi ayırt edilmesi gerekmektedir. Aynı durum bunlara  geçmişte “himmet” sağlayan  samimi  kişilikteki  halkımız için de  geçerlidir. Onlardan da bu süreçleri  izlerken, gerçeğin  farkına  varanları  titizlikle inceleyerek, kategorik bir mantıkla ötelenmesi ve örselenmesine izin verilmemelidir. Bunu söylerken de, mücadeleden  asla  taviz  verildiği  düşünülmesin. Sadece  hakkaniyet, adalet  ve vicdan olgusuyla  hareket edilmesinin  önemine  ve de bu mücadelenin “kılı  kırk yararak” yapıldığına  parmak basmak için  söylüyorum.

Terörle Mücadele, TSK, Emniyet ve Bürokrasi…

Terörle mücadeleyle alakalı TSK için çıkartılan kanunu çok olumlu buluyorum. Hatta geç bile kalındığını düşünüyorum. Çünkü canları pahasına mücadele eden kahramanlarımızın yarınları için kalplerinin rahat ve huzurlu olması mutlaktır. Bunun kanuni teminat altına alınması vicdani ve milli bir ödevdir.

Ama aynı mücadele içinde olan Emniyet mensuplarımız için de, aynı veya benzeri bir düzenleme gerektiğine inanıyorum. Bu konuda yetkililerin bir çalışma içinde olduklarını düşünüyorum. Yoksa Emniyet  mensuplarımızı TSK için çıkartılan kanuni içerikten hariç tutmak bir eksiklik  olacak kanaatindeyim.

Dış işleri Bakanlığıyla alakalı  geçenlerde yazdığım yazıdan sonra, yapılan üst kadro değişikliklerini memnuniyetle izledim. Bu Bakanlığımızın tepe bürokrasisin de başlayan bu değişikliklerin kısa sürede paralelin yoğun olduğu hemen her yurtdışı temsilciliklerimizdeki, büyükelçileri, elçilik çalışanlarını, konsolosları ve konsolosluk çalışanlarını da kapsayacak şekilde hassasiyetle süreceğini düşünüyor ve inanıyorum.

FETÖ temizliği bağlamında pek çok kurumda ivedi şekilde adımların atılması mutlak gereklidir. Mesela; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, RTÜK, BDDK, Türksat, TRT, Bursa büyükşehir belediyesi olmak üzere pek çok büyük şehir belediyesi, VDK, Gümrük Teftiş Kurumu ve Gümrük Müdürleri gibi kurum ve birimlerin öncelikle elden geçirilmesi gerekmektedir.

Ve halen AK Parti mensubu olup da eş dost gibi düşüncelerle bu örgüt mensuplarına maalesef sahip çıkılmaktadır. Özellikle parti tepe yönetiminin tepeden tırnağa yeni bir arınma ve temizleme eylemini yapması gerekmektedir. Bunlara destek çıkan parti mensuplarına, devletin menfaatlerinin ve milli değerlerin  her şeyin önünde  olması  gerektiği  acilen hatırlatılmalı ve bu uyarıya rağmen bildiği  gibi  harekete  devam edenlerin de tasfiyesi  gerekmektedir. Bu konunun tavizi, hoşgörüsü ve gevşekliği olmaz. Konu milli ve yerliliktir, hal böyleyken de gerisindeki her şey teferruattır.

Halen Emniyet teşkilatımız ve Yargı’da  gereken temizlik yapılmamıştır. HSYK çıkarttığı kararnamelerle oldukça mesafe katetmiş olsa da, henüz istenen düzeye gelinmemiştir. Son Yargıtay ve Danıştay kanunu biraz daha sistemi rahatlatacaktır. Daha önceki bazı yazılarımda da sürekli  değinmeğe çalıştığım gibi; 657 sayılı DMK’da gereken değişiklik çok hızlı şekilde yapılmalıdır. Ancak bu değişiklikle kamudaki ihanet şebekesi tasfiye edilerek yargı yolu kapanmış ve böylelikle de yer değiştirme suretiyle yapılan geçici temizlik kalıcı hale gelmiş olacaktır. Bunlar “ayrık otu” gibidirler, nereye giderlerse gitsinler adeta bir “yaralı domuz gibi” gittikleri yerde devlete verebilecekleri  zararı en üst dozda vermeyi maharet addetmektedirler. Bu nedenle de yer değiştirme şeklinde yapılan uygulama sonuç vermediği gibi daha beter neticeleri de beraberinde getirmektedir.

Bu örgütle  mücadele hepimizin, herkesin, bu ülke  vatandaşı olan  her bireyin  görevidir. Bugünler kritik günlerdir ve herkesin  gücü nispetince “taşın altına elini  sokması” gerekmektedir. Umuyorum ve inanıyorum ki; “milat” dediğim bu süreç çok daha hızlı, tavizsiz ve radikal bir temizlik sürecinin başlangıcı olacaktır. Son değişiklikerle beraber Sayın Cumhurbaşkanımız ile tam uyumlu hale gelen Sayın Yıldırım Başkanlığındaki Hükümete ve kadrolarına artık güvencim tamdır.

“Sen yanmasan ben yanmasam, biz yanmasak; Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…”

Bir sonraki Bir Portre'de buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
OGÜNhaber