Hitler-F. Gülen, Nazizm ve FETÖ

"Erkek ve kız çocuklar örgütlerimize on yaşında giriyor ve çoğunlukla ilk defa temiz bir hava soluyorlar..

Genç Vatandaş’ta dört yıl geçirdikten sonra Hitler Gençliği’ne devam ederek orada da bir dört yıl geçiyorlar…

Hâlâ tam bir Nasyonal Sosyalist olamadılarsa Çalışma Hizmeti’ne gidiyor ve altı, yedi ay orada eksiklerini tamamlıyorlar…

Kafalarında hâlâ sınıf bilinci ya da sosyal statü kalmışsa… Alman Silahlı Kuvvetleri bunu halledecektir".

Adolf Hitler

(Beyin yıkama, robotizasyon ve mekanize bir algı açısından FETÖ ile ne çok benziyor değil mi Hitler’in doktrini…

FETÖ’nün “Altın Nesil(!)” projesiyle, Nazizm’in “Hitler Gençliği” oluşturma çalışmasının ana felsefesi nasıl da benzeşiyor. (Her ikisi de çocukların ailelerinden koparılmasını temel alan ve sonrasında kendilerine sorgusuz sadakatle bağlanan bir Haşhaşin yaklaşımın parolası niteliğinde.)

Özellikle, 1920’lerde ve 1930’ların başlarında seçim kampanyalarında kullanılan malzemeler, ikna edici görsel unsurlar ve halkın gözündeki imajın tedbirli bir şekilde oluşturulması Adolf Hitler etrafında bir “Führer kültü” oluşturdu. (FETÖ ve onun  tepe mensupları için yapılan medyatik çalışmalarla algı oluşturucu faaliyetleri düşünelim)

Büyük mitinglerdeki, törenlerdeki ve radyodaki konuşmaları sayesinde şöhreti gitgide arttı. 

Halka mal olmuş bu karakterle, Nazi propagandacıları Hitler’i göreve hazır bir asker, bir baba, bir eş figürü ve sonunda Almanya’yı kurtaracak “Mesih” benzeri bir lider olarak sundular. (Elebaşına atfedilen ulviyet, peygamberimsi mistizm, onun kitaplarına, vaazlarına ve gaybi  sözlerine yakıştırılan derinlik ve beklenti Nazi yaklaşımıyla tıpatıp örtüşüyor. FETÖ elebaşının kıyafetlerine, yemeğine, hatta ağzını sildiği peçeteye bile olan saplantılı, hastalıklı ihtimam, atfedilen maneviyat ve ruhaniyet aynı hastalıklı ruh halinin doktrine dönüşümünden başka bir şey değildir.)

Ocak 1933’te Hitler Gençliği  sadece 50.000 civarındayken, yıl sonunda bu rakam 2 milyonu geçmişti.

Üçüncü Reich’ta eğitim öğrencilere Nasyonal Sosyalist dünya görüşünü aşılamaya hizmet ediyordu. Nazi akademisyenleri ve eğitmenleri Kuzey ırklarını ve diğer “Aryan” ırkları yüceltirken,  diğer sözde aşağı halkları kültür ve medeniyet oluşturamayan parazit, “gayrimeşru ırklar” olarak kötülüyordu. (Üniversiteleri, yetiştirdikleri akademisyen ve öğretmenleri hatta kendilerinden olmayan akademisyen ve eğitimcileri saflarına almaları, kendilerinden olmayanlara dönük müstehzi ve küçümseyici yaklaşımları, yıllar geçtikçe okulları, dershaneleri, okuma evleri, kız ve erkek öğrenciler için oluşturdukları evler ve abilik sistemini bir de bu açıdan düşünelim lütfen.)

1936’ya kadar tüm devlet okullarındaki öğretmenlerin %97’si mevcut eğitmenlerin katılması ve  Nazizm ideolojisini yeni benimseyenlerle Nazi’lerin eline geçmişti. (Kurdukları özel okul eğitmenleri ve devletin resmi öğretmen kadrolarını düşündüğümüzde ne kadar aşina geliyor)

Sınıflarda ve Hitler Gençliği’nde eğitimin hedefi Nazizst bilincine ulaşmış, itaatkâr, fedakar, Führer için ölmeye hazır Almanlar yetiştirmekti. 

Adolf Hitler’e bağlılık Hitler Gençliği eğitiminin en önemli özelliğiydi.

Nazi fikirlerinin Alman gençliğine yayılmasında okullar önemli bir rol oynadı.

Çocuklar için hazırlanan masa oyunları Alman gençliğine ırkçı ve siyasi propagandayı sunmanın başka bir yoluydu. Oyuncaklar da çocuklara Nazi fanatizmini aşılamada propaganda aracı olarak kullanılıyordu. (FETÖ için ölmeye hazır “zehirlenmiş kamikaze”leri 15 Temmuz’da gördük. Vatan için sokağa çıkanlara acımasızca kurşun sıkıp katleden FETÖ’cülerin  de temel felsefesi “sorgulama, sorma, itiraz etme ve itaat et” şeklindeydi. 

Eğitimlerinin temel amacında bizim inandığımız, bildiğimiz devlet-vatan-bayrak-din-Allah yoktu. Sadece Gülenizm adlı din ve Mabud’laştırdıkları FETÖ elebaşı vardı.

Okullarının temel misyonu 15 Temmuz’da ortaya çıktı,

Gülenist putperestliğin yayılması için okullar en etkili silah olarak kullanıldı.

(Vizyoner şekilde sunulan Türkçe Olimpiyatları ve bu organizasyonda dünyanın dört bir yanından Türkçe şarkı, şiir okuyan gençler sinsi ve alçak emellerinin mezesi idi)

1933’ten sonra gençlik liderleri erkek çocukları Nazi ulusal topluluğuna almak ve onları silahlı kuvvetlerde ya da daha sonra SS’te asker olarak hizmet edecek şekilde hazırladı.

Hitler Gençliği ve Alman Kızlar Birliği tarafından düzenlenen okul sonrası toplantılar ve hafta sonu kamp gezilerinde çocuklar, Nazi Partisine ve Nasyonal Sosyalist devletin liderine bağlı olacak şekilde eğitildi. Eylül 1939’da 765.000’den fazla genç, Nazi gençlik örgütlerinde liderlik görevlerinde hizmet verdi, bu süreç onları orduda ve Alman işgal bürokrasisinde benzer görevler için hazırlandı. (Orduda, emniyette, yargıda FETÖ kadrolaşmasına bakınca yine büyük benzerliği görüyoruz. “Karıncayı bile incitmezler, çakı bile taşımazlar” diye anlatılan “temiz yüzlü” FETÖ asker ve polislerinin beyninin arkasındaki paranoyak caniliği 15 Temmuz’da yaşadık ve gördük. Darbe Gecesi katil pilotların ve asker-polis kılıklı FETÖ’cü Nazilerin ne için ve ne amaçla yetiştirildiklerini işledikleri ihanet ve katliamı yaşayarak gördük.)

Peki Nazizm’e sonra ne oldu…?

1945’de 2. Dünya Savaşı bittikten sonra Müttefik devletlerce Nazizm’e karşı harekat başlatıldı.

Uzun soluklu “Nazizm’den Arındırma” programları oluşturuldu.

Yargılamalar başladı ve sonuçlandı,

O döneme dair çalışmalara baktığımızda 50 kişilik elebaşı kadro cezalandırıldı.

Geriye kalan Nazi sempatizanları ise yapılan rehabilitasyon çalışmaları ve alınan önlemler sonrası yeni Almanya’nın temellerinin atılmasında yer aldı. 

Binlerce insanı cezalandırmak yerine ıslahat ve kazanma çalışmaları tercih edildi.

Çünkü Nazizm’in cenderesine yakalanmış, beyni esir alınmış kitleler de Alman halkının parçası idi.

Nazi Arındırma Programı temelinde FETÖ Arındırma Çalışması nasıl olur…?

FETÖ ve Nazizm’in kitleleri ve özellikle gençleri etkileme tarzının benzerliklerini net bir şekilde görüyoruz.

Hal böyleyken 2. Dünya Savaşı sonrasında Nazi ideolojisinin yok edilmesi ve sempati duyan kitlenin kazanılması için 1945’ler Almanya’sının çalışmalarını yakından inceleme ve irdelemeliyiz.

Darbeciler ve örgütün başındakileri müsamahasız şekilde cezalandırmalıyız.

Bilişim ve medya imkanlarını kullanarak FETÖ’nün ne olduğunu, verdiği zararları ve ihanetini anlatarak halkı aydınlatmalıyız.

Asıl elebaşları maalesef yurt dışına kaçtılar. Şimdilerde ise ne acıdır ki; bizden daha iyi şekilde propaganda faaliyetlerine devam etmekteler. Bunlara karşı önlemleri artırmalı ve müsaade etmemeliyiz.

Yurtdışına kaçanlara karşı devlet aygıtının bilinen veya bilinmeyen enstrümanlarıyla gerekenleri yaparak ülkemizdeki sempatizanlara gerçekleri gösterip kazanma süreçleri başlatmalıyız.

Cumhuriyet Tarihimizin en tehlikeli örgütüyle karşı karşıyayız. 

Ülkemizde hemen her aileye bir şekilde dokunmuş  şeytani bir yapıyla mücadele ediyoruz. 

Hal böyleyken; mücadelenin  her türlü argüman ve imkan seferber edilerek, topyekün yapılması gerekmektedir. 

Devletin tüm kurum ve çalışanlarının katılacağı ve asla rehavete yer verilmeyeceği bir mücadele içinde olmalıyız. 

Özellikle her türlü iletişim imkanlarını kısa-orta ve uzun vadeli planlarla kullanmalıyız.

Mücadelenin temelini FETÖ’nün elebaşları ve tepe hainleri üzerine oturtmalı; onlara aldanan, kanan ve etkilenen kitlelerle uğraşarak vakit kaybetmemeliyiz. Bilakis yaptıklarını “Allah rızası için, ibadet maksatlı” düşünceyle yapan kesimleri bir şekilde kazanma yoluna gitmeliyiz.

İlgili ve yetkili kurumlar kanalıyla (Aile Bakanlığı, sosyal hizmetler, milli eğitim, emniyet vb. gibi…) rehabilitasyon çalışmaları başlatmalı, oluşan travmanın giderilmesi ve daha büyük  travmalara yol açmaması için uzun soluklu çalışmalar yapmalıyız. 

Asla “nemelazımcılık” içinde olmamalı ve “bu tehlike geçti” şeklinde bir rehavete kapılmamalıyız.

Demografik, coğrafi ve dinsel olarak kılcallarımıza kadar nüfuz etmiş bu yapıyla mücadeleyi bir tek Erdoğan’a bırakarak başarılı olamayız.

Bu bilinçle hareket etmeye mecbur ve mahkumuz.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
OGÜNhaber