İngiltere'nin ve dünyanın en kritik anında; …an gelir kraliçe ölür!

96 yıllık ömrün,
70 yıllık Kraliçeliğin,
16 ülkeye hükmetmenin,
"İngiliz Siyaseti"ni dünyaya benimsetmenin özeti ve sırrı şu idi;
"Never complain, never explain/ Asla şikâyet etme, asla anlatma."
70 yıllık ömr-ü Kraliçeliğinde sadece iki defa röportaj verdi ve orada da bu prensibine sadık kaldı.
Hani, bizde "Nuh der Peygamber demez" derler ya,
Kraliçe de, o verdiği mülakatta aynen öyle yaptı ve ne bir şey anlattı ne de şikayet etti.
Yani konuştu ama hiçbir şey söylemedi.
Susarak hükmetti,
Hükmettikçe sustu,
Ve, susarak sevildi.
Ölmeden kısa bir süre önce yapılan bir ankette, Kraliçe'ye sempati oranı yüzde 75'lerdeydi…
15 Başbakan geldi geçti ama Kraliçe hep vardı.
Başbakanların en sevileni bile,
Tony Blair'den Demir Lady Margaret Thatcher'a kadar, en etkili olan ve isimleri ünlenenler bile eleştirildi,
Ve hem de acımasızca…
Ama Kraliçe eleştirilirken bile zarafetle yerildi, incitilmekten imtina edildi ve başındaki taç gibi baş tacı edildi.
Hep ilginç bir figürdü,
Gündem olması/oluşturması ve yarattığı etkiyle tartışılan isimdi.
Ama hep "Majesteleri"ydi,
"Majesteleri" korku oldu, sevgi oluşturdu,
Ritüellerle korundu,
Semboller/algılar/seramoniler üzerinden İngiliz devletini büyüttü/geliştirdi ve korudu…
Dile kolay, tam 70 yıl,
26 yaşında genç bir kızken başa geçiyorsun ve 96 yaşına dek, "ben varım/hep varım; ben imparatorum" diyorsun!

İngiltere'de Krallık, daha önce de önemliydi,
Ama onun başa geçmesiyle İngiliz Krallığı dünyada önemli oldu.
Aslında bu 70 yılda, onun şahsı üzerinden öyle bir algı oluştu ki; Kral/Krallık unutuldu Kraliçe kavramı ve mefhumu beyinlere işledi ve II. Elizabeth'le özdeş oldu.

Düşünün,
Parada o var,
Pulda o var,
İngiliz askeri/polisi, üniformasında onun resmini taşır.
İngiliz Milli Marşı, "God Save the Queen/Tanrı Kraliçe'yi korusun" diye onu anar!
Afrika'da/Asya'da,
Ortadoğu/hatta Rusya'da, o ve onun adı var.
Kolonilerde/sömürgelerde/kültür ihracında/ekonomik manipülasyonlarda/darbelerde-krizlerde/ölümlerde/cinayetlerde hep onun adı var,
Onun parmağı var,
Sessiz ihtirası/derin siyasası ve tükenmez emeli var!

1980'lerde Avusturalya İşçi Partisi lideri Neville Wran diyor ki;
"…Cumhuriyet olmasına oluruz da 2. Elizabeth gibi bir problemimiz var…"
Majesteleri Avusturalya'da bile öyle bir varlık sahası oluşturmuş ki; ülkenin siyasetçisi, halk nezdinde oluşan Kraliçe duvarını aşamamaktan şikayetleniyor!

Ölüm süreci bile tam bir sembolizm ve seramoni…
Utanmasalar, ölüm gün ve saatini de önceden planlayacaklar.
Simülasyonlar yapılmış/talimatlar hazırlanmış/süreç planlanmış ve adına "Londra Köprüsü Operasyonu" denilmiş.

—Öldüğünde Kraliçe'nin özel kalem müdürü gizli bir hattan Başbakan'ı arayacak ve "Londra Köprüsü Yıkıldı" diyecek…
—12 günlük yas ilan edilecek,
—Dışişleri Bakanı ölüm haberini halen Kraliçe'nin devlet başkanı konumunda olduğu; içerisinde Jamaika, Yeni Zelanda, Avustralya, Papua Yeni Gine ve Kanada'nın da olduğu 16 ülkenin hükümetlerine ve İngiliz Milletler Topluluğu'na ait 36 ülkenin hükümetleri ile paylaşılacak,
—Ölüm ilanı, sade ve gösterişsiz şekilde Buckingham Sarayı'nın girişine asılacak,
—İngiliz yayın kurumu BBC, ulusal acil durum koduyla ölüm haberini çalışanlarla özel bir siren sesiyle paylaşacak,
—BBC'nin tüm logoları kırmızıdan siyaha çevrilecek,
—BBC'nin tüm erkek haber sunucuları siyah takım elbise ve kravatla, kadın sunucuları ise siyah matem kıyafetleri giyerek yayınlara çıkmaya başlayacak…
Ve böyle de oldu/oluyor ve harfiyen de riayet edilecek…

Kolay mı İngiltere olmak,
İngiltere olup dünyayı sahiplenmek; kolay mı…
Şirine tebessümle canlar alıp toprakları zapt etmek,
İnsanları köle edip ve dahi çok sevilmek…
Bunu da ancak, İngilizler ve Majesteleri becerirdi!..

Sonuç:
Olmaz denilen oldu ve ölmez denilen de öldü…
70 yıllık devr-i Kraliçeliğiyle bakî/daimi/herkesi öldürür ama o ölmez gibi algılatılsa ve algılanmaya başlansa da; görünmez bir el/gaipten bir ses/herkese Azrail olan nefes; geldi ve Kraliçe'nin de nefesine son verdi!
Hani hükmedendi,
Her şeyi kontrol eden/dünyayı yöneten ve ali kıran baş kesendi.
Ondan habersiz, dünyada kuş uçamıyordu hani…
Ne oldu şimdi?
Yas ilan ediliyor, matem tutuluyor, defin töreni hazırlanıyor.
Ne için?
Mezara koymak için…

Arkadaşlar,
Tek bir gerçek var,
Hristiyan'a da/Yahudi'ye de/Müslüman'a da eşit mesafede duran bir gerçek.
Adı ölüm ve herkese uzak/yakın ölüm…
Görüyoruz; Kraliçe de ölürmüş,
Ve öldü,
Tacı-tahtı, sarayı-marayı, muhteşem ihtişamı artık yok!
Çünkü vadesi yetti,
Dünyadaki süresi bitti…
Bu kadar arkadaşlar, bu kadar…

Aslında biliyor musunuz,
Sen/Ben/O/Biz, ondan daha iyi ve şanslıyız.
Neden mi?
Bakın,
O, Kraliçe olmak uğruna Elizabeth gibi/bir kadın gibi/herhangi bir insan gibi yaşayamadan gitti.
Elalemden habersiz sokaklarda gezemedi,
Londra Köprüsünden tüküremedi,
Haylazlık edemedi,
Bir kafede oturup arkadaşlarıyla muhabbet edip çene çalamadı,
Keyfince yiyemedi, uluorta bir yerde kahve bile içemedi…

Her şeyi planlıydı,
Her adımı programdı,
Her yaptığı olaydı ve bence Kraliçeydi ama kendi bile olamadı!
Yahu, eminim söverken bile kapalı kapılar ardındaydı,
Bizler gibi şöyle ağız tadıyla sövemeden gitti…
Yapacak bir şey yok,
Artık ne demeli?
Kraliçe öldü, Yaşasın Kral!..


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber