İyi gidiyor, iyi..

İngiltere'yle Türkiye arasında (bugün) Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı.
Önemli ve özellikli bir anlaşma.

İngiltere'nin Brexit sonrası AB'yle vardığı ticaret anlaşmasının ardından imzalayacağı ilk ticaret anlaşması olacak olması da, farklı bir önemi haiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçen gün dile getirmişti.
Kamuoyunda belki çok  gündeme gelmedi ve herhangi bir ticari anlaşma gibi düşünüldü ama çok ciddi merhaleler, arka kapı görüşmeler ve sıkı politikalarla imzalanan bir anlaşma.

Son iki senedir "yalnızlaştırılmaya" çalışılan bir noktadayken bu anlaşmanın anlam ve önemi önümüzdeki günlerde  çok daha iyi anlaşılacaktır.

Aldığım duyumlar; çok farklı kulislerin yapıldığı, lobi ve kişilerin devrede olduğuna dair…
Bu anlaşma belki de uluslararası/batı sisteme entegre oluşun ve "Akıl ve Güç" sahipleriyle "kazan-kazan" çerçeveli yeni bir işbirliğinin ilk somut boyutu.

Başka bir deyişle; Türkiye ve küresel ekonomik sistemin yeni ve yeniden ittifakı…
Kanımca ve yine aldığım duyumlar çerçevesinde başlayan işbirliği ve mutabakatın çerçevesi genişleyerek devam edecek.
Siyasi/hukuki ve bürokratik reformlara dönük yansımaları olacak.

İşbirliğinin sağlıklı gelişmesi ve ilerlemesiyle Türkiye'nin yeniden "bölgesel başat aktör" olma durumu çok muhtemeldir.

Zayıflatılacak Çin ve Rusya dengesine mukabil öne çıkartılacak bir Türkiye olgusunu görebiliriz.
Özellikle bugüne kadar Çin uhdesinde temerküz etmiş lojistik merkezliği'nin coğrafi konumunun da avantajıyla bir kısmının Türkiye'ye aktarılması ciddi sözkonusu…

Bunun yanında, belirleyicilik konusunda şuana dek bölgesel bazlı etkinliğini artmış olan Rusya'ya karşılık ikame edici bir Türkiye sözkonusu olacak gibi görünüyor.

Ama bunlar için de çok çalışma ve ayrı düşülen bazı konularda uzlaşı şart.
Mesela S-400'ler,
Mesela, NATO ile ilişkiler,
Mesela İsrail, Mısır, Doğu Akdeniz ve diğer sorunlu durumların izalesine dair konular,
Hatta ABD ve AB için önem arzeden bazı hukuki davalar,
Bu konularda somutluk içeren sonuçlar olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmez.
Hemen her maddeye dair konunun uzmanları ve siyasi irade müzakereleri sürdürüyor.
Belki kamuoyunun dikkatini bile çekmemiştir, çok basit gelebilir ama devletler nezdinde önem taşıyan kişi ve firmalarla ilgili tasarruflar bile gündemde.

Türkiye muhatap ülkelerin hassasiyetine hassasiyet gösteren bir yaklaşım içinde.
Çünkü deneyim ve tecrübelerimden biliyorum ki; ABD ve Avrupa kendine ve/veya başat şirketlerine kazık atanları affetmez.

Bir nevi ekonomik terörizm olarak görür ve mutlaka cezalandırılmasını ister. Aksi takdirde bunun bir itibar kaybı olacağı düşüncesindedir.

Yani anlayacağınız bu kadar detayları bile barındıran çoklu bir görüşme silsilesi fasılasız sürüyor.
Eğer görüşmeler devam eder ve karşılıklı istenen noktaya gelirse,
Ki, Türkiye'nin selameti ve kazanması için bu aklı selimin gösterileceği ve gelineceği kanaatindeyim; işte o zaman  bölgemiz başta olmak üzere, Afrika ve Ortadoğu'da Türkiye başlıklı yeni bir ivme yakalanacaktır.

Her alanda etkisini hissettirecek gelişmeler olacaktır.
Çünkü coğrafya ve konjonktür aslında Türkiye'nin lehinedir.
Aslolan bunu en verimli, akıllı/akılcı, uzun vadeli, hissilik ve romantizmden uzak bir geniş perspektif ve ufukla görmek, değerlendirmek ve süreci yönetebilmektir.

Geldiğimiz noktada; gerek son iki senedir yaşadığımız ekonomik, diplomatik, siyasi sıkıntı ve sorunlar ve gerekse de Erdoğan ve iktidarının uzun yıllardır acı/tatlı edindiği deneyim ve tecrübeler nedeniyle bu istişare ve görüşmelerin işbirliği ve mutabakatlara dönüşeceği şeklinde.

Ama tüm bu avantaj/dezavantaj bilinciyle bir hareket stratejisi oluşturulmuş durumda.
İnanıyorum ki; 2021'in ilk altı ayında bunun işaretleri, somut sonuçları ve meyveleri görülecek.
Halka yansımaları bile hepimizce farkedilecek.
Konu çok kapsamlı, çok büyük ve çok detaylı…
Kesinlikle ve dikkatle takip edilmesi gereken bir süreç.
Az kaldı hep birlikte göreceğiz…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber