KKTC'de Akıncı gider, Piyade gelir; bu sözleri ona da ettirirler..

Akdeniz,
Özellikle de Doğu Akdeniz…
Irak, Libya, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve coğrafyadan çok çok uzak Venezuela…

Hepsinde bir karışıklık var veya Küresel Hakimler tarafından piyonlaştırılmışlar.
Bu ülkelerin ortak noktası nedir.?
Petrol ve Doğalgaz…
Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus, Cezayir, Fas…
Ülkemiz de dahil bu ülkelerin hemen hepsinde; ya ekonomik ve/veya siyasal sıkıntı ve krizler, ya komşularıyla ihtilaf ve savaşın eşiğine gelmişlik, ya "Başarısız Devlet"lik (Başarısız Devlet: adı devlet ama bağımsız karar almaktan yoksunluk), ya da iç savaş ve kaos hakim.

Bir de Avrupa'dan bazı ülkeler; Yunanistan, İtalya ve İspanya.
Bunlar Avrupa'lı olup da siyasi istikrarını kaybederek ekonomik sıkıntılar içindeki ülkeler.
Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ  ve Arnavutluk'u saymıyorum bile. Çünkü Yugoslavya'nın parçalanmasıyla bunlar "Şehir Devlet"lerine dönüştürülerek "kolay lokma"laştılar.

Peki tüm bu ülkelerin ortak noktası nedir.?
Akdeniz ülkeleri; kıyıdaş devletler.
Peki Akdeniz’in en önemli kerameti ne;
Petrol ve Doğalgaz…
Ve aynı zamanda petrol ve doğalgaz'ın lojistik yolu olması…

Bölgeye ilişkin yakın geçmişte başlayan süreç, Ortadoğu merkezli ama kısmen Avrupa’ya da dokunan; Güney Akdeniz ülkelerini de içine alarak Doğu Akdeniz ülkelerini merkez alan istikrarsızlıklar, siyasi krizler, komşular arası düşmanlıklar, iç savaşlar, darbe girişimleri, siyasi cinayetler, soykırımlar ile başladı ve geldiğimiz noktada tarihin en büyük göç hareketleri ve buna bağlı demografik değişimle devam ediyor.

Ama son beş yılda İsrail-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi'nin mutabakatı ile başlayan ve tespit edilen Petrol ve Doğalgaz kaynakları "Doğu Akdeniz"i "Büyük Oyun"un merkezine oturttu.

Geldiğimiz an itibarıyla bakacak olursak; Akdeniz kıyı ülkeleri ve hinterlandı topraklarda olan olaylar birbirinden bağlantısız değil ve Akdeniz’in doğal kaynaklarının sahipliğine ulaşmak için döşenen taşlarmış.

Şimdi "büyük proje ve oyun'un kırılma anı ve nirengi noktası; Türkiye ve KKTC'nin kontrole alınmasıdır.

Türkiye’ye çekilen operasyonlara bakın.
Bitmek bilmiyor,
Gün olmasın ki; yeni bir kriz, sıkıntı, sorun ve iç-dış siyasi olayla karşılaşılmasın.
Düşünün; AB ve ABD ile sıkıntıdayız,
Komşularla sorundayız,
En büyük sığınmacı bize geldi ve şimdi de İdlib üzerinden yeni bir dalgaya maruz haldeyiz.
Yönetsel ve iç siyaset bağlamında yaşadıklarımıza da burada değinmeyeceğim.

Türkiye’ye bu ameliyatlar yapılırken, KKTC’yi hiç boş bırakırlar mı..!
Geçen sene bir-iki yazımda KKTC’de başlayan ve basitmiş gibi görünmesi sebebiyle dikkatten kaçan sıkıntılara ve yarınlarda sebebiyet vereceği büyük tehlikelere parmak basmıştım.

KKTC’de kimi vekillerin, gazetelerin ve Cumhurbaşkanı beyanlarının tesadüfi olmadığına ve organize bir arkaplana sahip olabileceğine dikkat çekmiştim.

Ve hatta Türkiye'de aranan bazı kişilerin KKTC'de elini kolunu sallayarak dolaşması ve yaşam alanı bulmasına bile "nasıl olur, neden, niçin" soruları sormuştum.

Şimdi günümüze gelecek olursak;
Mustafa Akıncı adında bir şahıs var.
KKTC Cumhurbaşkanı…
Türkiye Suriye'den gelen saldırılarla asker ve sivil kayıplar veriyor, sığınmacı akınına maruz; hiçbir ülke külfete yaklaşmıyor ve Türkiye sorunu çözmek, kendi göbeğini kesmek için Barış Pınarı Harekatı başlatıyor.

Peki Rum saldırı ve katliamından kurtardığı ve bağımsız devlet haline getirdiği KKTC'nin devlet başkanı olan Mustafa Akıncı ne diyor;

1974 Kıbrıs Barış harekatını da referans göstererek, Barış Pınarı Harekatına dil uzatıyor.
The Guardian gazetesine mülakat veriyor.
Türkiye'ye bağlanma ihtimalinin "korkunç" olacağına vurgu yapıyor, Ankara tarafından yutulabileceği ve "de facto" Türkiye iline dönüşebileceğinin tehlikesinden dem vuruyor, Anavatan-Yavruvatan söylemini zemmediyor, Türkiye ile ekonomik bağımlılığın bitirilmesi için Güney Kıbrıs'ın bile desteğine ihtiyaç olduğuna atıf yapıyor…

Bu açıklamalara ilk övgü sözleri nereden geliyor, biliyor musunuz.!
"Mustafa Akıncı’nın cesur açıklamaları", "Türkiye’ye bağlanmaya karşı mücadele ilan etti" başlıklarını kullanan Güney Kıbrıs Rum Kesimi gazetelerinden…

Bu beyanlar için hissi ve duygusal refleksle "adi, nankör ve alçakça" açıklamalar filan demeye kalkmayalım.
Çünkü boyunu aşan bu laflar Akıncı gibi birinin söyleyebileceği sözler değil.
Akıncı'nın cirmi, cismi, toru, topu bu sözleri söylemeye cüret bile edemez.
Ama geri adım bile atmıyor ve "sözlerimin arkasındayım" diyebiliyor.
Akıncı'nın sözlerine yukarıda anlatmaya çalıştığım Doğu Akdeniz'deki "Büyük Oyun" bağlamında bakmalıyız.
Aksi takdirde oyunu görmez, olayı basitleştirirsek; Akdeniz'e dair çizilen büyük resmi ve planı kaçırmış oluruz.
Asıl yapmamız gerekenlere odaklanmalıyız.

Olay ve sözler “kınıyoruz, kızgınız, ayıp ediyor” filan gibi sözlerle geçiştirilemez.
Bölge değişti, şartlar değişti, küresel diplomasi ve uluslararası ilişkiler konsepti değişti.
Yeni bir Yüzyıl ve yeni bir dünya gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Kuzey Kıbrıs'ın 1983'de bağımsızlığını ilan ettiği ve KKTC olduğu dönemin koşullarından eser kalmadı.
O günün küreselliği Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığını gerektiriyordu ve Türkiye bunu tesis etti.
Ama şimdi…
Köprünün altından çok sular aktı; global ölçekte yeni önemlilikler oluşmaya ve farklı coğrafyalar merkeze oturmaya başladı.
Ve bu yeni merkezin de merkezine Akdeniz yerleşti.
Hal böyleyken, Türkiye "Mavi Vatan" algı ve bilinci içinde yeni bir Akdeniz ve Kuzey Kıbrıs plan ve projesi yapmak zorundadır.

Bu plan ve strateji bağlamında gerekirse Kuzey Kıbrıs bir Bozcada, Gökçeada gibi Türkiye’ye bağlanmalıdır.

Küresel Hesap öyle sinsi ve gözü dönmüşçe işliyor ki; eğer biz basiretli, akıllı ve akılcı bir gelecek ve hatta çok yakın gelecek paradigması oluşturup, gereğini yapmazsak;
Boğazlar, Kıta sahanlıkları, Marmara ve Karadeniz, Kıbrıs ve Türkiye'nin Akdeniz ilişkisi tartışılmaya başlanacaktır.

Ve eğer biz bugünden önlem almaz, strateji geliştirmez, hatta asgari müştereklerde uluslararası ittifaklar tesis etmez ve ferasetten yoksun, günü kurtarma ve geçiştirme tavrında olursak; herşey için çok geç olacaktır.

İşte o zaman Akıncı denen bu zatın sözlerini neden söylediğini anlar; sadece ah vah ederek hayıflanır; yeni bir şey elde edemediğimiz gibi, eldeki avuçtakini de kaybedip, hayıflanır kalırız.

İşte o zaman tarih bugünleri artık nasıl yazar, sonraki nesiller bu dönemi nasıl anar; onu da varın siz düşünün.
Yoksa Mustafa Akıncı kim ki..!
Ateş olsa kaç yazar ki..!
Keşke bu sözlerin sebebi sadece Akıncı'nın kişisel hırs ve ihtirası olsa…
Ama kazın ayağı hiç de öyle değil, maalesef.
Oyun büyük ve merkezinde Akdeniz ve dolayısıyla da Kuzey Kıbrıs ve Türkiye ilişkisi var.
Yoksa Akıncı gider Piyade gelir; bu sözleri ona da ettirirler.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber