Terör ve teröriste ASALA yöntemi

Avrupa ülkelerimizdeki sefaretlerimiz için kabus dolu yıllar yaşanıyordu.

Hal böyleyken Avrupa Ülkeleri ne yapıyordu?

Hiçbir şey….

Sadece uzaktan uzağa “timsah gözyaşları” dökerek içten içe mutlu oluyordu.

Pekala Türkiye ne yaptı?

Avrupa’nın seyirci kaldığı bu tedhiş ve katliam örgütüne vatansever milliyetçi vatandaşları yoluyla dur dedi ve karşı eyleme girişti.

Ermeni katiller devletin “görevlileriyle veya görevsizleriyle” kimi zaman psikolojik olarak sindirilip korkutularak ve gerekse de hak ettikleri bedelleri ödeyerek yok oldular ve imha edildiler.

Çünkü Uluslarasarı hukuk, müttefiklik, dostluk Avrupa devletleri için laftan ibaretti ve cinayetlere seyirci kalmaktan başka bir şey yapmıyorlardı.

Çünkü iş başa düşmüştü ve Türkiye “kendi göbeğini kendi kesmeliydi”

Çünkü diplomatlarımıza kabus olan ermeni Teröristlerinin imhasından başka yol kalmamıştı.

İçinden geçmekte olduğumuz bugünlerde dört bir yandan Terör saldırılarıyla karşı karşıyayız. Son iki yıldır yeni türeyen Terör örgütleriyle üzerimize geliniyor.

Avrupa aynı Avrupa…

Şimdi de “çoklu Terör”le saldırıyor.

PKK’yı Terör Örgütü ilan ediyor ama aynı zamanda besliyor, koruyor, kolluyor, semirtip üzerimize yolluyor.

İşte ASALA’ya uygulanan usul ve yöntemin günümüz koşullarına revize edilerek devreye sokulacağı dönemdeyiz.

Hiçbir şey eskisi gibi olmamalı ve olmayacak.

Devletimiz “Terör Konsepti”ne  yeni taktik ve stratejileri, terör imha enstrümanlarını acilen dahil etmelidir.

Avrupa’nın elli yıldır dilinden düşürmediği teraneleri duymaktan bıktık. Artık inandırıcılığı, önemi, büyüklüğü kalmayan Avrupa Birliği fantezisini bir kenara bırakarak tüm dünyada “beka” mücadelemizi  bütüncül şekilde başlatmalıyız.

Kendimizi riyakar, Jeopolitik Vampir, Terör sevici, Terör yapıcı ve Terör üzerinden hakimiyet kurmaya çalışan başka ülkelerin sırıtık insafına bırakamayız ve asla da bırakmamalıyız.

Çünkü Avrupa birliği adıyla hareket eden Avrupa Ülkeleri kerameti kendinden menkul, demokrasi özgürlük, insan hakları gibi lafları terör ve teröristi himaye etmek için kullanan kalleşliği irtikap eden, terör örgütleri üzerinden “vekalet savaşları” ile “devlet terörü” yapan bir hüviyete büründü.

Her zaman olduğu gibi yine kendi acımızı kendimiz hissedip, “kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz” noktasındayız.

Çünkü Avrupa bize hiç dost olmadı ve şimdi de dost değil.

Bomba patlıyor, canımız yanıyor, canlarımız kayboluyor; Avrupa ise “kalbimiz Türkiye ile beraber” derken bile Teröre terör diyemiyor, sinsi iki yüzlülüğüyle hareket ediyor.

Hal böyleyken devletin yetkili kurumlarının “görevlendirmesi ve/veya görevlendirmemesiyle” milliyetçi, vatanperver, serdengeçti vatan evlatları görevlendirilerek veya kendi kendilerine görev ittihaz ederek harekete geçmeli ve terörist nerdeyse gidip imha etmelidir.

İyi yetişmiş, gözünü budaktan sakınmayan, gayrı nizami savaş teknikleri bilen, paramiliter güçler oluşturulmalı ve ülkemize tehlike teşkil eden unsurlar nerdeyse orada yok edilmelidir.

İçerde ve dışarda yeni bir savunma, saldırı, imha, itlaf stratejisi ve taktiği geliştirilmeli, düşmana gerekli ceza verilerek, herkese haddi bildirilmelidir.

Artık filan ülkede filan terör örgütü mensubu “evinde ölü bulundu, trafik kazasında öldü, kalp krizi geçirdi, arabası patlayarak can verdi” gibi haberleri duyarak ülkemize hasım olanların yok oluşlarını görmeliyiz.

Ülkemizde terör yapıcılar dünyanın hiçbir ülkesinde rahat edemeyeceğini anlamalı ve saklandıkları her delikte korkuyla yaşamalı ve sonlarının mutlaka ihanetin bedelini ödeyecek bir ölümle olacağını bilmelidir.

Öyle cezalandırılmalıdır ki; bundan sonra ülkemize husumet beselemenin, katliamlar yapmanın, bombalamaların, cinayetlerin bedelinin çok ağır olacağı, içerde ve dışarda olan hainlere gösterilmelidir. kısaca; dosta güven ve huzur, düşmana artık korku verilme dönemi gelmiştir.

Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da, Belçika’da, Avusturya’da, Danimarka’da, İsviçre’de ve  diğer ülkelerde  saklanılan, korunan, himaye edilen PKK, PYD, DHKP-C, FETÖ ve diğer düşman unsurlar ciddi çalışmalar sonucunda belirlenmeli, üzerinde çalışılmalı ve –bir şekilde- imha edilmelidir.

Artık bıçak kemiğe dayandı.

Avrupa Ülkeleri ve Abd terör konusunda aymazlığını, umursuzluğunu ve  hatta  terör destekçisi olduğunu bugüne dek pratikleriyle gösterdiler.

Türk’ün Türk’den başka dostu olmadığını bir kez daha gösterdiler.

Ölümse ölüm ama öldürerek ölürüz.

Bugüne kadar hep biz öldük, artık sıra katillerdedir.

Harpteyiz ve harpte her şey caizdir, meşrudur.

Çok şey yapmayacağız, sadece bize yapılanı, yapanlara aynıyla yapacağız.

Artık bul ve imha et dönemine girmiş bulunmaktayız.

Yok efendim Uluslararası Hukukmuş, AB Normlarıymış, İnsan Hakları Mahkemesiymiş, Birleşmiş Milletlermiş,

Hepsi hikaye…

Artık güç hukuku işliyor, güçlünün hakkı korunuyor, artık uluslararası hukuk güçlülerin menfaatlerini maksimize etmek için kullanılan bir maskeden öteye geçmiyor.

Bu yüzden de; ihkak-ı hak safhası başlamıştır, tırnağımızla başımızı kaşıyacağız ve bu tırnak da bizde var. Bunu herkese göstererek, yaşatarak anlatmalıyız.

Artık masum çocuklarımızı, gençlerimizi, asker ve polislerimizi, kısaca “TÜRK MİLLETİ”ni katleden ve katletmek isteyenlere Azrail olacağız ve olmaya mecburuz.

Bu yazımı kaleme alırken Pazar sabah'ı Şehit polislerimizin cenaze töreni için konutundan çıkıp, Vatan caddesine giderken Sayın Cumhurbaşkanı'nın yüzündeki ifadeye baktım ve gördüm ki, konuşmuyor susuyor ama kafasında onunda oluşturduğu çok şey var.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile  Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
OGÜNhaber