Umut vermenin ve unutmanın bedeli..!

"Üşümüyor musun?"

Muhafız:
"Ben alışkınım Kral'ım" dedi.

Kral:
"Olsun, seni sıcak tutacak bir elbise getirmelerini emredeceğim" dedi ve gitti.

Ancak bir süre sonra o emri vermeyi unuttu…
Ertesi gün duvarın dibinde bu muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler ama muhafız duvara bir şeyler karalamıştır.

Duvarda şunlar yazıyordu:
"Kralım, soğuğa alışkındım fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!"

Sizce kral o elbiseyi alamaz mıydı,
O emri veremez miydi,
Yoksa kral kötü birisi mi idi,
Muhafıza laf olsun diye mi söylemişti.?
Bence hayır.
Parmağını şıklatması yeterli idi.
Ama unuttu,
Çok basit, ama unuttu.
"Alışkınım Kralım" diyen muhafızın bünyesi de, gerçekten alışkındı.
Beyin  ve vücut refleksleri  dondurucu soğuğa alışmış idi.
Ve dayanıyordu…
Ama kral ne yaptı; umut verdi, hayal ettirdi, kimyasını bozdu.
Muhafıza umut oldu.
Ama verilen o umut ve kralın unutması muhafızın sonu oldu.
Hani Ay'a ilk ayak basan astronot; "benim için küçük ama insanlık için büyük adım" demişti ya…
İşte Kral'ın verdiği "umut";
Bir kral için küçük, sıradan ve basit bir sözdü ama muhafız için çok büyüktü.
Ve kral unuttu, sadece unuttu.
Ama muhafız; öldü…
Donarak hem de…
Yani, kralın basiti muhafızın ölümcülü oldu.
Ama sadece muhafız ölmedi,
Umut, güven, inanç öldü,
Sevgi  öldü, şefkat öldü, merhamet öldü…
Umut edebilme umudu öldü.
Muhafız neylesin, nasıl inanmasın…
Koskoca Kral; "sana sıcak elbise" demiş.
İnanmasın da ne yapsın zavallı…
Yoksa; gerek yok deyip, hadsizlik mi etseydi Kral Hazretlerine…
Halbuki o alışmıştı,
Alışmıştı bünyesi; mevcutla korunmaya, üşüse de canlı kalmaya, ölmemeye…
Çünkü alternatifi yoktu.
"Umut" etmiyor, beklentiye girmiyor, vaat duymuyordu.
Ama kral, iyilik yapayım derken; öldürdü.
Kaş yapayım derken göz çıkarttı.
Hayatî olacakken mematî oldu.
Aristo; "Umut insanı uyandıran bir rüyadır" der.
Ama bu kıssadaki umut; muhafıza ölüm uykusu oldu.
Kıssadan hisse mi..?
Alan aldı zaten.
Ama şu bir realite ki;
Bireyden bireye veya Kraldan bireye…
Veyahut da Kraldan topluma…
Vaad ederken, umut verirken, beklenti oluştururken mutlak dikkat şart…
Sen laf olsun diye söylerken,
Sigara paketine yazıp, sigara bitince çöpe atarken,
Politik mülahaza, günü kurtarma, seçimi kurtarma için her şeye tamam derken,
Ve sen, söylediğine kendin bile inanmazken;
Birilerinin sana inanacağını, gerçek sanacağını, umacağını, "umut" edeceğini sakın ha sakın unutma..


Not:
Yaşadığımız bugün de, yaşanmış olan 27 Mayıs Darbesini lanetliyorum. Menderes ve arkadaşlarına rahmet diliyorum. Hayatım boyu darbeye, darbecilere karşı oldum. Her ne olursa olsun; iktidarlar kötü yönetiyor bile olsa,  otoriterleşme bile olsa, "ama, fakat, lakin" demeksizin darbeyi lanetliyorum.

Bana göre iktidarların geliş-gidiş süreci bellidir.
Sandıkta gelir ve sandıkla gider.
Eksiği, aksağı, gediği olabilir fakat bundan daha ideal bir sistem henüz yok.
Hal ve durum böyleyken; halkın tek demokratik refleksi olan sandığın kaldırılmasını, inisiyatifinin alınmasını ve demokrasinin rafa kaldırılmasına neden olacak her türlü iş, işlem ve eyleme şiddetle karşıyım.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber