Üst Akıl - Trump - Putin..

Trump hala showman gibi, Putin hala KGB’li gibidir.

Trump’ın tepkisi yüzüne yansır, Putin ise mimiksiz, renksiz ve belirsizdir.

Trump için hertaraf olmak sorun değildir. Putin için hertaraflık Rusya’ya özeldir.

Trump direk saldırır, Putin  dolaylı vurur.

Mesela Trump Türkiye’nin S-400 alımına dair, F-35 ve Patriot teslim ve satışını durdurmayı kullanır. Sen Rusya’dan bu alımdan vazgeçmezsen ben sana bunları yaparım der.

Putin ise izler, görür, değerlendirir ve S-400 alımına dair yavaşlamanın bedelini İdlib’de ödetir. Yani sen S-400 alımını iptal edersen Suriye’de rejim güçlerinin İdlib’e saldırısı olarak karşına çıkarım der.

Çünkü Trump bodoslamadır, Putin ise sinsi ve ince diplomatiktir.

Trump hissidir, Putin ise soğukkanlı bir sinsidir.

Trump aleni “önce Amerika” der, Putin ise susarak “herşey Rusya için” der.

İkisi de menfaatleri için şeytanla bile görüşebilir, işbirliği yapabilir ve gocunmadan el sıkışabilir.

İkisi de birbiriyle hasmane iken bir anda bir araya gelebilir, konuşabilir, anlaşabilir.

İkisi de plan içinde plan yapabilir, paylaşıma girebilir ve bir diğerinin hamlesine sessiz kalabilir.

İkisi de birilerinin adamıdır ve bundan gocunmazlar.

İkisi de iktidarını birileriyle yaptığı işbirliğine ve onlara verdiği sözlere borçludur.

İkisi de birbirine güvenmezler, bazen ise güvenir gibi davranırlar. El sıkışırken bile strateji peşindedirler.

İkisi de ülkelerinin menfaati için dünyayı yakmaya, haritaları değiştirmeye ve yeri gelince birlikte hareket etmeye hazırdır.

İkisi de dost dediklerini anında satmaya ve hasımlaştırmaya hazırdır.

İkisinin de dostu da yoktur düşmanı da… Herkes hem dosttur ve hem  potansiyel düşman. Tek ölçütleri kişisel ve ülkesel menfaatleridir.

İkisi de dünyanın geri kalanını bir paylaşım alanı ve güç savaşının arenası gibi görür.

İkisi de; Çin lideri gibi, Alman lideri gibi, Macron gibi, Kraliçe ve İngiliz başbakanı gibi, Japon lideri gibi, küresel ölçekte başat aktörlerdir.

İkisi de küresel güçlerin adamıdır ama üst akıl için Trump öngörülebilir ama Putin kestirilemez biridir.

Trump; bir Neocon’ların dediğini yapar, bir Merkeziyetçilerin. Onun için pek de fark yapmaz. Yeter ki; başkan olmaya devam etsin. Ama Putin menfaatleri ölçüsünde her iki tarafa yakınlaşır ve uzaklaşır.

Trump bir dönem daha seçilebilir ama Putin’in son dönemidir.

Trump’ın avantajı “üst akıl” denen küresel hakimlerin ülkesinin lideri olmasıdır. Putin ise ne yaparsa yapsın hedef ülkenin lideridir.

Trump’a güvenmemek iyidir, Putin’e ise hiç güvenmemek gereklidir.

Her ikisiyle de işbirliği yapmak Ayı’yla yatağa girmek gibidir.

Her ikisi de kancıldır ve zalimlikte sınır tanımaz.

Her ikisi de gaspçıdır.

Her ikisi de İsrail konusunda aslında aynı noktadadır. Ama Trump bunu açıkça dile getirir, Putin ise diplomatik ve sinsi bir dille söylemleştirir.

Türkiye açısından bakarsak;

Her ikisiyle de dengeli, akıllı ve akılcı politika esas olmalıdır.

Her ikisine de güvenmeden ama işbirliği içinde ülkesel menfaatleri maksimize etme noktasında bir duruş sergilenmelidir.

Trump’a güvendik; bakın Suriye sınırına. Hala Mümbiç sorunu, DAEŞ ve mülteci problemi capcanlı karşımızda.

Putin’e ve İran’la birlikte yapılan üçlü mekanizmaya güvendik; bakın İdlib’de vahşete. Şam yönetiminin husumeti ve İdlib’ten gelmesi muhtemel mülteci riski önümüzde.

Seçim yaptık; Trump sözcüleri diliyle direk saldırdı, Putin ise “Erdoğan iyice zora girsin, ben istediğimi elde edeyim” sessizliğinde.

Her ikisi de bize karşı fırsatçı; Ekonomik kriz her ikisince de ülkemize dönük kullanılan bir silah. Kur krizinde Trump ve Neocon’ların iştah dolu tavrı ortada.

Putin’e gelince; Uçağının nasıl ve kim tarafından düşürüldüğünü iyi biliyor olmasına rağmen sonrasında yaşanan ekonomik ve diplomatik ilişkilerdeki krizi unutmayın.

Çünkü her ikisi de ülkemizde kargaşayı, kaosu, bulanıklığı körükleyerek destabilize durum yaratmak ister.

İktidar ve özellikle AK Parti içinde hizipleşme, gruplaşma ve taht kavgaları her ikisinin de işine gelir ve şüphesiz teşvik de ederler.

Türkiye olarak her ikisiyle de, bir angajmana girerken onların da üstünde bir akıl olduğunu unutmamak zorundayız.

Ve, Trump-Putin diyerek bu iki aktörle uğraşırken asıl yapımcı mesabesinde olanlarla sağlıklı, tutarlı ve net  iletişim kurmak, bence ülkemiz için en iyi reflekstir.

İptal edilen İstanbul Seçimine giderken çevresel, bölgesel sorunları ve küresel güç savaşımının ilerlemesini görmeye ve ihmal etmemeye mecburuz. İçe kapanmacı, iç siyasetin girdabına sürüklenici duruş bizi figüran yapacaktır.

Seçimi kazanmak için Trump ve Neocon’cuların destek sözlerine aldanmamalıyız.

Trump’ın damadı vasıtasıyla uzattığı elin zehirli ve iğneli olabileceğini asla unutmamalıyız.

Coğrafyamızın farkının farkında olmalı, aslında elimizin doğal olarak güçlü olduğunu bilmeli, Küresel Hakimiyet savaşında olmazsa olmaz noktalardan birinin de ülkemiz ve coğrafyamız olduğunun bilinciyle davranmalıyız.


Yazımı Prof. Deniz Ülke Arıboğan’ın bir tespitiyle bitirmek istiyorum.

“Dünya tıpkı büyük küresel savaşların öncesinde olduğu gibi ekonomik, siyasal ve düşünsel bir merkez kayması yaşıyor.

Yeni değerler, yeni üretim biçimleri, inşa ediliyor.

Dünya sathında bir uygarlık depremi yaşanıyor.

Bizim derdimiz 23 Haziran…

Hay Belediye kadar taş düşsün başımıza.!”


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber