Yeni Zelanda’da insanlık katledildi…

Daha önce de söyledim; bu iki gücün savaşında dünyanın hiçbir ülkesi, bölgesi güvende ve güvenli değildir.

Yeni Zelanda…

Belki de son yirmi yılında birkaç küçük olay haricinde ölümlü hadise yaşanmamış bir ülke.

Bu defa, bu ada devleti sahne oluyor; küresel güçlerin savaşına…

Sakın ola ki bu olayı, şizoid bir ırkçının hezeyanik katliamı gibi düşünmeyin.

Evet; katil ırkçı, radikal ve soğukkanlı bir canavar.

Ama aslolan olayın arkaplanı ve asıl suçlular.

Katilin, silahına yazdıkları, tarihsel göndermeleri, katliamı işleyiş şekli, yayınladığı video ve manifestosu tam bir plan dahilinde hazırlanmış; çok fazla ayrıntıya dikkat edilen, çok mesajlı bir içerik taşıyor.

Eylemin acımasızlığına, gaddarlığına ve kancıllığına bakınca “NeoCon” aklını göreceksiniz.

Neocon’lar dünyanın her ülkesinde planlarına uygun nitelikte paranoyak, ırkçı radikal bulmakta hiç zorlanmazlar.

Ve hemen her coğrafyada stepnede böyle tetikçileri hazır bekliyor.

Din, mezhep, etnisite, bölgesel asabiyetler, milliyet ve milli hassasiyetler Neocon radikalizmi için bulunmaz donelerdir.

İnanın Cami katliamını yapan kişinin İstanbul’da Reyna katliamını yapandan bir farkı yoktur. Her ikisi de Neocon emriyle hareket eden tetikçiler, katiller ve radikallerdir.

Bugün İslamafobiya maskeli yapılan bu katliamın İŞİD eliyle yapılan eylemlerden bir farkı yoktur.

Küresel ölçekte, lokal gibi görüntü arz etse de terör eylemcileri arasında hiçbir fark yoktur ve hepsi aynı el tarafından yönetilen “kan kardeşi” gibidirler.

Amaç daha çok kan, gözyaşı, cinayet ve katliamdır. Çünkü Neocon’ların dini, inancı, ahlakı insafı yoktur.

Onlar için Müslüman da Hristiyan da Yahudi de amaçlarına hizmet ettiği/etmediği ölçüde değerlidir/değersizdir.

Neocon’lar bu tür eylemleriyle sadece insanları katletmiyorlar; insanlığa karşı cinayet işliyorlar. Beşeri veya ilahi hiçbir dinin onlar için önemi yoktur. Hatta Yahudiler/İsrail bile onlar için kullanılan bir aparattır ve ötesi yoktur.

Yakın zamanda bir kilisede, havrada, sinagogda bir “İslamcı Radikal” tarafından ibadet edenlere yönelik bir saldırı olursa şaşırmayın. (İslamcı radikal kavramına katılmıyorum. Sadece böyle diyeceklerini bildiğim için öyle yazdım.)

Bir Budist tapınağında veya başka bir dinsel toplulukta acımasız bir eylem olması da maalesef çok muhtemeldir.

Hatta ABD’de bile alakasızmış gibi bir eylem, katliam, cinayet işlenirse hiç sürpriz olmayacaktır.

Neocon’lar insanı insanlığa yük gören ve hatta insan olgusuna sayısal verilerle bakacak kadar zalimleşen bir zihniyettir.

ABD’de son dönemlerde görülen rijit kararlar, kongre ve temsilciler meclisinde ortaya çıkan tablo önümüzdeki günlerde Amerika için de oldukça farklı gelişmelerin olacağına işarettir.

Düşünün; Demokratlarla Cumhuriyetçiler aynı yönde oy kullanabiliyor. Bu noktada ise Merkeziyetçi Akıl devreye girmiş demektir.

Hatta ABD’de olan bu gelişmelerle yaşanan katliamların birbirinden bağımsız olduğunu asla düşünmüyorum.

Güç’lerden birisi bir adım öteye geçti mi, hele de Merkeziyetçi Akıl, akıllı bir hamle yaptı mı; Neocon refleks canice bir eylemi gerçekleştiriyor ve/veya gerçekleştirecek demektir.

Olayın/olayların arkasında kesinlikle gizli bir güç vardır ve tıpkı Kaşıkçı olayında olduğu gibi küresel faillerin bulunması şarttır.

Yoksa, paranoyak bir ırkçı tetikçinin söylem ve refleksine takılıp bu olayın bir “yalnız kurt” eylemi olduğunu düşünmek safdillik olur ve olayı geçiştirmekten öteye geçmez.

Bunun için de bu komploları ve planları bozacak derin bir akla ihtiyaç vardır.

Neocon zihniyet haddini iyice aşmaya başladı.

Yeni Zelanda’dan Türklere de mesaj vermeye çalışıyor.

Ama unutulmamalı ki, bu coğrafyada Fatih’in torunları yaşıyor.

Fatih Mehmet Han zihniyetinde, kiliseler de bizimdir camilerde; her dinin özgürce yaşanması bizim tarihsel felsefemizdir.

Ama bu milletin sabrı fazla zorlanır, ok yaydan çıkarsa olacakların sonunu, her şeyi bildiğini sanan ukala Neocon güruh bile kestiremez.

İslam’la daha fazla uğraşmak ve hasmane tutum sergilemek ağır bedeller ödettirir.

Böylesi anlar çok soğukkanlı, akıllı ve akılcı olunması gereken dönemlerdir.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam ülkeleri ve halklarının sağduyudan taviz vermeden, olayın arkasına nüfuz ederek hareketi şarttır.

Böylesi zamanlarda herkes bir şey yazıp çizer, ki; çok şey bildiğini sanıp, hiçbir şeye vakıf olmayanlar ahkam kesmeye ve hatta tahrik tuşlarına basmaya başladılar bile…

Sakın ola ki bu tarz hamaset yazılarına, söylemlerine aldanmayalım.

Aslolan akıllı ve zekice olayın asıl suçlularına odaklanmak ve onları deşifre ederek; hem insanlık vicdanında hem de uluslararası arenada mahkum etmektir.

Popülist ve siyasi söylemler fayda getirmez.

Her siyasi partinin, liderin, grubun ortak tepki vermesi ve içerde ihtilaf ve ötekileştirmeye sebebiyet verecek bir refleks içinde olmaması hayati bir durumdur.

Terör terördür; bunun İslamisi, İslam karşıtı, mezhepsel olanı, ırkçısı, radikali filan olmaz.

Terör hangi saikle olursa olsun; yapılacak olan lanetlemek, akılla bakmak, arkasını görmek, soğukkanlı, uyanık ve her daim hazırlıklı olmaktır.

Asla ve asla kategorize edilmemelidir. 

Filancı terör veya falancı terör diye düşünüp; birine çok nefret birine az nefretle bakılmamalı, hepsi ama hepsi ayırt edilmeksizin lanetlenmelidir.

Çünkü Yüce Rabbimiz katili ve katliamı ayrım gözetmeksizin lanetlemiş ve şöyle buyurmuştur;
“….Kim bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide Suresi, 32)

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber