Zaman, doğru safta, kazanacak tarafta olma zamanıdır!

"Seyahat seçeneğiniz varken Rusya'yı terk edin…"
ABD, Rusya'daki Amerikan vatandaşlarına böyle diyor.
Peki bu ne demek?

Birincisi;
Gerçekten o ülkede hayati bir risk veya risk ihtimali var ve kendi vatandaşlarını korumaya çalışıyor,
İkincisi;
Küresel ölçekte "Amerikan Etkisi"ni bildiği için algı operasyonu yaparak korku/panik ve kargaşa ortamı oluşturuyor,
Üçüncüsü;
Başta o ülke vatandaşları olmak üzere, orada bulunan tüm diğer ülke vatandaşlarına mesaj veriyor,
Dördüncüsü ise;
"Amerika boşuna söylemez" sözünden hareketle; "bu ülkede sıkıntı var/daha da artacak ve iletişiminizi kesin" uyarısı yapıyor.

Bu minvalde bir durum tespiti yapacak olursak;
Dünyadan hızla izole edilen ve tecrite sürüklenen bir Rusya ile karşı karşıyayız.

Daha önceki pek çok yazımda da belirttiğim gibi; Putin, kuyruğu dik tutmaya çalışsa da, Rusya özelinde durum her geçen gün kötüleşiyor.
Ekonomik yaptırımlarla başlayan tecrit süreci siyasi boyutla da kendini göstermeye başladı ve Rus sosyolojisinde etki oluşturmaya başladı.

Amerika, kendi vatandaşlarına Rusya'yı terk edin derken, aslında "kızım sana diyorum ama gelinim sen anla" bağlamında Rus halkına mesaj veriyor.
Çünkü biliyor ki; Putin'in ve Rusya'nın kendi istediği çizgiye gelmesi veya Putin'siz bir Rusya oluşması ancak Rus halkında başlayan panik/ayaklanma ve sokak hareketleriyle nihai hedefe ulaşır.

Bir de somut gelişmelere bakalım;
—Rusya'dan Avrupa'ya gaz taşıyan Kuzey Akım Boru hattında yaşanan patlama asla tesadüfi değildir. Kesinlikle bir sabotajdır ve Rusya'yı dize getirme planının bir parçasıdır.
"Mir Card ve Ödeme Sistemi" denen finansal enstrümanın bloke edilmesi ve entegre olan ülke ve bankaların sistemden çıkmak zorunda kalması ve hatta zorlanması, Rusya'ya dönük ekonomik budamanın farklı bir boyutudur.
—Ukrayna Savaşında gelişmelerin hiç de Rusya'nın istediği gibi cereyan etmemesi ve adeta bir bataklığa dönüşür hal alması, aslında Rusya için hazırlanmış planlı handikapın tezahüründen başka bir şey değildir.
—Keza, ilan edilen seferberlik sonrası Rus vatandaşlarının akın akın başka ülkelere doğru kaçmaya başlaması Putin açısından ciddi bir yaradır. Ve eminim ki, ABD'nin -güya- kendi vatandaşlarına atfen söylediği "Rusya'yı terk edin" uyarısı Rus halkında baş gösteren paniği ve Rusya'dan kaçma refleksini daha da tetikleyecektir.
—Çin'in, BM toplantısında Ukrayna'nın Donbass bölgesinde Rusya tarafından oldu bittiye getirilen referandum ve bölgenin Rusya'ya ilhakına dair sert ve net eleştirisi, Çin'in bile Putin'in yanında olmayacağının sinyalidir. Ki, bugün-yarın "Mir Ödeme Sistemi"nin Çin tarafından da bloke edilebileceğini zaten söylemiştim.
—Son gelen bilgiler, Avrupa ülkelerinin LNC (sıvılaştırılmış doğalgaz) depolama ve kullanma kabiliyetini yüzde 40'a çıkarttığı ve farklı alternatiflerle de, doğalgaz sorununu halletme yolunda ciddi merhale katettiği şeklindedir.
Bu ne demektir?
Rusya'nın Batıya ve dolayısıyla dünyaya karşı doğalgaz gibi en önemli kozunun çok yakında önemsizleşip etkisiz hale gelmesi demektir.

Sadece bu kadar mı?
Tabi ki hayır,
Bugün-yarın ABD ve AB'nin açıklayacağı yeni yaptırım listesi Rusya'yı öyle bir sıkıştıracak ve yapayalnızlaştıracak ki; Rusya ile ticaret yapan/yapmaya niyetlenen ve bu istekte olan ülkeleri bile bu düşüncelerden uzaklaştıracaktır.

Şimdi buradan sevgili Rusyacı ve Putinsever yazar ve yorumcularımıza soruyorum;
Güzellemeler yapıyordunuz,
"Yok efendim, Rus rublesi savaş öncesinden daha değerli hale geldi,
Vay efendim, Rusya'nın döviz rezervleri dopdolu,
Aman efendim, Rusya Avrupa'yı donduracak/Amerika'nın hasımlığını boşa düşürecek…" diyordunuz!

Ne oldu?
Ne oluyor?
Ne olacak?
Ben bunları söyleyip uyardığımda, bana Amerikancılık atfedip "Zenginlik Rusyadan/Çinden gelir" gibi bir fanteziyi dillendiriyordunuz!
O yüzden, daha bir şey bile demeyeceğim.
Zaman en büyük yorumcudur,
Nasılsa, hepiniz ve hepimiz yaşayıp göreceğiz!.

Arkadaşlar,
Ben, yaklaşık 5-6 yıldır sizlere bir ütopyadan bahsetmedim,
"Güç ve Akıl" diye bir sanal olgu yaratmadım,
"Yeni Düzen" derken, dizi senaryosundan bahsetmedim,
Gözlemlerimi/okumalarımı/duyumlarımı sizlerle paylaştım ve usta bir akıl tarafından planlanan organize bir süreci dile getirerek anlattım/uyardım ve bunu göz ardı etmenin mümkün olmayacağını söyledim.

Bakın,
Her an ve her yeni gün, yeni bir şeye veya bir sürprize uyanmıyor muyuz!
Normalde, "yok daha neler…" denecek olayları rutinleştirip, kanıksamadık mı!
"Böyle gelmiş ve böyle gider" yaklaşımının sonlandığını ve böyle gelenin artık böyle gitmeyeceğini, hiçbir şeyin artık eskisi gibi kalmayacağını yaşayarak/yaşatılarak görmedik mi, görmüyor muyuz!

Arkadaşlar,
İran'a bakın; kaynıyor,
Olaylar her geçen gün daha da tırmanıyor,
Artık "genç bir kızın öldürülmesine tepkinin" çok ötesine geçti ve farklı bir deyişle, devrimsel bir niteliğe bürünmeye doğru hızla ilerliyor.

Bu an ve noktada Türkiye olarak farkına varmamız ve mutlaka fark etmemiz gereken çok önemli bir şey var.
Türkiye'nin dört bir yanı sorunlu bölgeler haline geldi.
Yetinilmedi; Yunanistan gibi bir ülke ülkemize meydan okumaya başladı.
Yunanistan kendi kendinden aldığı cesaretle mi kükremeye başladı sizce?
Eğer ki, bu durumu Yunan kamuoyunda her zaman var olan ve sürekli politik malzeme yapılabilen Türk düşmanlığı ile ve Yunanistan'ın seçime gidiyor olmasıyla izaha kalkarsanız, çok büyük hata edersiniz!

Olay farklı ve göründüğünden daha derin!
Acı söylemek zorundayım; kuşatılıyoruz,
Dört bir yandan yaratılan sorunlarla sarılıyoruz!

Yapmamız gerekense, görünenle/güncelle ve olanla değil; bunların arka planında tasarlanana/tasarlayanlara ve verilen mesajlara odaklanmalıyız.
Ki, ancak o zaman, "aslında ne oldu/oluyor/olacak, kim yapıyor ve ne yapmaya çalışıyor" sorularının cevaplarını bulabiliriz.

Sonuç:
Dünya, büyük bir dehşet dengesine doğru hızla ilerliyor.
Bu süreci değerlendirirken, "Kim haklı, kim haksız" gibi bir hamasete girmenin ülkemize hiçbir faydası olmaz, olmayacaktır.
Kaldı ki; haklıyı veya haksızı tespit etsek de, bu kimin umurunda olacak ki!

Bakınız,
1. Cihan Harbinde kaybedenlerin safında yer aldık ve sonuçta onlar kaybedince biz de kaybetmiş sayıldık ve ne bedeller ödediğimiz hala hafızalarımızda capcanlı!
Bugün daha basiretli olmak/akıllı ve akılcı davranmak ve ferasetle hareket edip; ülkesel menfaatleri maksimize etmek için asla ve asla yanlış ata oynamamalı ve kaybetmesi çok muhtemellerin yanında yer almamalıyız!
Kalkıp da bana "…ama olanlar Amerika'nın/İngiltere'nin/Avrupa'nın bir oyunu ve ortada çok büyük bir haksızlık var…" gibi gerçeklikten uzak, fiili hiçbir önem ve anlamı olmayan donelerle hakkaniyet havariliği yapmayın!
Evet, ben de dünya barışı istiyorum,
Ben de, tüm insanlar özgür olsun ve huzur içinde yaşasın istiyorum,
Ben de, kurtla koyun yan yana beslensin istiyorum.
Ama arkadaşlar, yok böyle bir dünya ve asla da olmayacak.
Sözlerim acımasız ve gayrı insani gelebilir,
Kusura bakmayın ama umurumda da değil.
Bu devir öyle bir devir ki;
Tıpkı İslamî inanışta bahsedilen "kıyamet/haşir günü" gibidir.

Bu bağlamda,
Benim de, tek ve en önceliğim Türk devleti ve Türkiye halkının menfaatleridir.
O yüzden de,
Güzellik yarışmalarında dile getirilen "Dünya barışı istiyorum/Afrika'daki açlar doysun/bilmem neredeki penguenler yaşasın/amazondaki sincaplar ölmesin" gibi, asla gerçekleşmeyecek ve gerçeklikle alakası olmayan idealitelerle gelmeyin ve sakın ola ki; böyle kelamlar etmeyin!

Zaman doğru safta,
Kazanacak tarafta olma zamanıdır!


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber