Kornea 30 bin, Böbrek 62 bin, Karaciğer 130 bin, Kalp 160 bin Dolar…

Bu sırada Tibet, İç Moğolistan, Hong Kong ve Demokratik Çinliler yanında Çin’de sempatizanlarının ne kadar olduğu tam olarak bilinmese de yüz milyonları bulduğu iddia edilen ruhani bir hareket olan Folun Gong ile alakalı da birkaç cümle söylemeye es geçmeden özen gösteririm.

Folun Gong veya Falun Dafa hareketi hakkında ilk ayrıntılı bilgim uzun yıllar önce telefonumu Mersin ilimizde faaliyetleri bulunan ve Falun Dafa temsilcisi olduğunu söyleyen Çiğdem Köklü Akdeniz hanımefendi sayesinde öğrenmiş ve ulaşabildiğim kaynaklar üzerinden Falun Gong hareketine dair okumlar yapmıştım.

Yakın zamanda yine Çiğdem Hanımın sosyalmedya hesabıma gönderdiği 56 dakikalık bir youtube belgeselini seyredince bir kez daha Çin hakkında ne yazsak az, ne bildiğimizi söylesek yetersiz olduğuna kanaat getirdim.

Peşinen söylemeliyim ki, bizler Çin'i Doğu Türkistan merkezli anlatmakla çok büyük bir eksiklik yapmaktayız. Doğu Türkistan bizlere ırki ve dini ayniliği dolayısıyla yakın olarak görünse de, Çin Komünist Partisi (ÇKP) açısından insanların ırk, dil, din, inanç farklılıklarının olmadığını, ÇKP için farklılığın zenginlik değil tehlike arz ettiğini Falun Gong hareketi mensuplarına yaptıklarını araştırdıktan sonra bir kez daha kâni oldum.

Bizler yine Doğu Türkistan'ı anlatırken "helal organ" utancının zengin Müslümanlar eliyle sıkılmadan yapıldığını dillendirirken, sigara içmeyen ve alkol kullanmayan Falun Gong hareketi mensuplarının Çin'in devlet eliyle yaptığı organ tedarik zinciri olarak kullanıldığını hep es geçmişiz.

Yazması ve anlatması zor olsa da ÇKP düzeni daha çok para kazanmak adına, güya sisteme muhalif diye Falun Gong hareketi mensuplarını tutuklamakta, daha 2000’li yıllarda onları sisteme entegre etme bahanesiyle, 2016 sonrası Doğu Türkistan’da peyda olan sözde eğitim ve meslek edindirme kamplarına benzer "çalışma kampları"nı ihdas ettiğini, kamplara alınan Falun Gong sempatizanı kişilerden sipariş usulü organ ticaretini devlet eliyle yaptığını kısıtlı imkanlara rağmen duyarlı birkaç kişinin ortaya çıkarmasıyla öğrenmiş olduk.

Eğer uzantısını verdiğim 56 dakikalık videoyu seyrederseniz, videonun ismi gibi "hard to believe/inanması zor" diyeceğinizi duyar gibiyim. İçeriye alınan her Falun Gong sempatizanından alınan kan örnekleri sayesinde organlarının durumu ve özelliklerinin öğrenildiği, ona göre müşterilerle irtibata geçerek önceden gün ve saat vererek sipariş aldıklarını görünce açıkçası tüylerim diken diken oldu.

Belgesel videoyu seyrederken aklıma kendi ırkdaşına bile bunu yapanların, tarihi düşmanları olarak gördüğü Türk ve Müslümanlara veya farklı dini inançtan olanlara ne yapmaz sorusu geldi ve bir kez daha ürperdim.

Belgeselde yer verilen lakin Çinli yetkililerin telefon görüşmelerini düzmece olarak nitelendirdiği, birkaç telefon kaydından biri olan aşağıdaki ifadelerde insanoğlunun temel haklarından olan "yaşama hakkı"nın ÇKP gangster devlet yönetimi eliyle nasıl yerle bir edildiğini görmek mümkün.

Arayan: Hastanede, ha… Yani hepsi o sağlıklı Falun Gong mu?

Dr. Lu: Evet, elbette, iyi bir tanesi seçilecek… sadece böyle işe yarar çünkü bu tür şeyler için kalite kontrolünüz olmalı.

Arayan: yani onları seçmek için hapishaneye kendiniz mi gideceksiniz?

Dr. Lu: Evet, evet, tabi ki onları gidip seçeceğiz.

2006 yılında Kanadalı uluslararası insan hakları hukuku üzerinde çalışan bir avukat olan David Matas ve eski parlamento üyesi, Asya-Pasifik kabine bakanı David Kilgour'un yetkilendirilerek konu üzerinde yaptıkları araştırmalar neticesinde her Çinli hastanenin organ borsası oluşturduğunu ve bu minvalde Kornea için 30bin, böbrek için 62bin, karaciğer için 130bin ve kalp için 160bin Dolar fiyat biçildiğini, açık delil olmamakla beraber 2001-2007 yılları arasında 40 binden fazla insanın organları için öldürüldüğü kanaatine varmıştır.

Aynı konuda araştırmalar yapan Ethan Gutmann ise 2008 yılında kaleme aldığı eserinin tanıtım toplantısında "Kan testi küçük bir aşı şişesi değildi" diye söze başlayarak "2000-2008 yılları arasında en az 65bin Falun Gong sempatizanından rızaları dışında organlarının alındığını" ifade etmekteydi.

İsrail Organ Nakli Etik Kurul Başkanı Jakob Lavee gibi sağduyulu ve insan haklarına saygılı doktorlar ve insan haklarını merkeze alıp vicdanlarının sesini dinleyen aktivistler Çin’in organ nakli konusunda nasıl ceberut bir devlet olduğunu ortaya koymalarına rağmen, ana akım medya organlarında konunun es geçilmesine hayretler içerisinde bir anlam veremediğimi bilvesile belirtmeliyim.

2016 yılında Konya’da düzenlenen "11. Organ Nakli Kongresi"ne katılan Falun Dafa yetkilileri stand açarak katılımcıları Çin’deki organ nakline karşı bilgilendirip imza kampanyalarına destek vermelerini istemişlerdi. Bu toplantıda Çin’deki organ nakli durumuna dair ne denli bilgi eksikliği olduğu gözler önüne serilse de, bu bilgilendirmenin yapılmış olmasından mutluluk duyduğumu ifade etmeliyim.

Doğu Türkistanlıların haykırışlarını duymayanların Falun Gong konusunda da üç maymunu oynayacakları ayan beyan ortada olsa da, biz vicdan sahibi insanlara, insanlık adına bu meseleleri konuşmalarını ve ÇKP tehlikesine karşı uyanık olmalarını tavsiye edelim.

OGÜNhaber